Bangladeş – Uluslararası Ceza Mahkemesi Yargılamaları ve Hak İhlalleri*

Raportör: Av. Yasin Şamlı

41 yıl öce işlendiği iddia edilen suçlar nedeniyle 12 Kişinin İdamla Yargılandığı, baskı gözaltı ve işkenceler olduğu, Cemaati İslami mensubu yaklaşık 5.500 kişinin gözaltına alınıp ve çok sayıda insanın tutuklandığı haberlerinin alınması üzerine Uluslararası Hukukçular Birliği olarak, dava ile ilgili konuyu, yerinde tüm taraflardan dinlemek ihtiyacı hâsıl olmuştur. 20 Aralık 2012 tarihinde heyet olarak Bangladeş’in başkenti Dhaka’ya gidilmiştir.

Yargılama, gözaltı, tutuklama ve işkencelere ilişkin haberler hakkında hükümetin görüşünü almak ve gelişmeleri kendilerinden dinlemek için Adalet Bakanı Kameru’l İslam Sefik, Başbakan Baş Danışmanı Gowher Rizvi, Başsavcı ve Tahkikat Komisyonu üyesi, müdahil şahidi Sultana Kamal ile görüşülmüştür.

Ayrıca Yüksek Mahkeme Baro Başkanı, Muhalefet Partisi BNP ile görüşülmüştür.

Savunma Avukatları ile görüşülmüş ardından, duruşma izlenmiştir.

Özellikle idamla yargılanan sanıklara 1971 yılında batı ve doğu Pakistan’ı bir iç savaş girmiş sonucunda Doğu Pakistan’ın Bangladeş olarak ayrılması esnasında işlediği iddia edilen suçlar isnat edildiği anlaşılmıştır.

Bilindiği gibi 1971 Aralık ayında savaş bittiğinde Hindistan, Doğu Pakistan’ın büyük bir bölümünü işgal etmiş ve burayı iki hafta kadar kontrol altında tutmuştur. Pakistan birliklerinin Hindistan kuvvetlerine teslim olduğu 16 Aralık 1971 günü de Bangladeş Devleti’nin kuruluşu resmen ilan edilmiştir. Yapılan savaşta üç milyon Bengallinin öldürüldüğü, iki yüz bin kadına tecavüz edildiği ve süreçte gazeteci, öğretmen gibi entelektüellerin öldürüldüğü beyan edilmektedir.

1972 yılında Pakistan askerlerini ve onlara yardım ettikleri iddia edilen sivil bengal vatandaşlarının yargılanması için bir yasa çıkartılmış, pek çok kişi tutuklanmıştır. 1973 Nisan ayında tamamı Pakistan ordusuna mensup 195 savaş suçlusunu yargılamak üzere “1973 Act” olarak bilinen yasa Bangladeş parlamentosunda kabul edilmiştir.

ULUSLARARASI SAVAŞ SUÇLARI MAHKEMESİ

Bangladeş hükümeti suçladığı kişileri özel olarak yargılamak için “Uluslararası Savaş Suçları Mahkemesi” ismiyle özel bir mahkeme kurmuştur.

Mahkeme hiçbir uluslararası nitelik taşımadığı halde böyle bir isim verilerek özel yargılama usulüne tabi kılınmış ve sanıkların birçok hakkı bu yolla kısıtlanmıştır.

Mahkemenin kurulmasında ve yargılama usulünde hukuk adeta ayaklar altına alınmıştır. Daha yargılamalar başlamadan ceza hukukunun en temel ilkeleri olan masumiyet karinesi, tabii hâkim ilkesi ihlal edilmiştir. Mahkeme başkanının atanması ve devam eden Yargılamada da adil yargılanma hakkı ihlal edilmiştir.

Hâkimlerin Tamamı Hükümet tarafından atanmıştır. Daha ilginç olanı ise iktidarda bulunan Halk Partisi Mensubu Nizamul Hak Mahkeme Başkanı Olarak atanmıştır.

Savunma avukatlarının verdikleri bilgiye göre; mahkeme başkanı olarak atanan Nizamül Hak iktidar partisi mensubu olmanın dışında bu parti adına daha önceden bu sanıkları sanal mahkeme başkanı olarak yargılamış idama mahkûm etmiştir. Nizamul Hak Mahkeme başkanı olmadan önce 1994 yılında Avami Leage yakın bir sivil toplum kuruluşu olan ‘Ghatok Dalal Nirmul Commitee” adına Cemaati İslami üyeleri aleyhinde soruşturma yapmıştır. Gulam Azam’ın suç işlediğine dair görüş belirtilmiştir. Yargılama öncesi yargıcın görüş beyan etmesi, yargıcın tarafsızlığını ortadan kaldırır.

Halk Mahkemesi sanık olarak gerçek insanların adlarının belirtildiği sanal duruşmalar düzenlemiş ve Mahkeme tarafından suçlu bulunmalarının ardından sanıklara ölüm cezasının verildiğinin işareti olarak onların posterlerini yakmışlardır. Halk Mahkemesi önünde mahkûm edilenlerden bazıları şimdi Uluslararası Savaş Suçları Mahkemesinde sanık olarak idamla yargılanmaktadır. Üstelik sanal mahkeme başkanı Uluslararası Savaş Suçları Mahkemesine başkan olarak atanmıştır. Bütün bunlar yetmezmiş gibi bu komisyonun raporu, mahkemeye delil olarak sunulmuştur. Mahkemede delil olarak kullanılmaktadır. Bütün bu nedenlerle savunma avukatları Mahkeme Başkanının tarafsız ve bağımsız olmadığı ve olamayacağı gerekçesiyle reddi hâkim talebinde bulunmuşlardır. Bu talepleri mahkeme tarafından reddedilmiştir.

Birleşmiş Milletler Keyfi Gözaltı ve Tutuklamayla Mücadele Çalışma Grubu başta olmak üzere uluslararası birçok kuruluş Sanıkların haklarının ihlal edildiği konusunda rapor hazırlamış uyarıda bulunmuştur. Buna rağmen hukuka aykırılıklar devam etmiştir.

Yargılanan Sanıklar daha önce bu hükümet partisi ile iş birliği yapmış iktidarda bulunmuşlar hatta sanıklardan bazıları milletvekilliği ve bakanlık yapmışlardır.

MAHKEME BAŞKANININ BAŞKALARI TARAFINDAN YÖNLENDİRİLDİĞİNİ GÖSTEREN GÖRÜŞMELERİN BASINA YANSIMASI

Uluslararası Savaş Suçları Mahkemesi başkanı yargıç Nizamul Hak ile Belçika’da yaşayan Bangladeşli avukat Ahmet Ziyauddin arasındaki toplam 17 saati aşkın konuşma ve 12 ayda 230 mail yazışması gerçekleştirildiği haftalık Ekonomist Gazetesinde yer almıştır. Habere göre 28 Ağustos 20 Eylül tarihleri arasında yargıç ve avukat dava hakkında her gün yaklaşık 20 dakikalık görüşmeler yapmıştır.

Ekonomist 5 Aralık 2012 tarihinde mahkeme başkanını aramış ve Belçikalı biri ile bağlantısı olup olmadığını sormuştur. Mahkeme başkanı, biz yargıçlar olarak üçüncü kişilerden destek ve görüş almayız demiştir. Gazeteci mail teatisi olup olmadığını da sormuştur, mahkeme yargıcı gerek muhakeme usulü, gerek dava içeriği ile ilgili görüş teatisi olmadığını ifade etmiştir. Uluslararası Savaş Suçları Mahkemesi yargıcı “biz bu dava ile ilgili karımızla bile konuşmayız” sözlerini kullanmıştır.

Yargıcın avukata gönderdiği 26 Kasım 2011 tarihli mailde yer alan “Konu: Henüz tebliğ edilmemiş Mahkeme kararı. Çok stresli, lütfen Bangladeş saatiyle bu akşam gönderin, yoksa ben kendiminkiyle yola devam edeceğim.” Cümleler kararın mahkeme tarafından değil başkaları tarafından verilip mahkeme başkanına bildirildiğini mahkemenin bu şekilde kukla olarak kullanıldığını ortaya koymaktadır.

Nitekim 12 Mayıs’da Brüksel’den bir avukat Mahkeme Başkanı Nizamul Hak’a “Ghulam Azam Charges Final Draft” adlı bir dosya göndermiştir ki; bu dosya kendisinin 6 gün önce göndermiş olduğu iddianamenin hafif revize edilmiş halidir. Ertesi gün, 13 Mayısta mahkeme, Gulam Azam hakkında iddianameyi çıkarmıştır. Bu iddianame Ahmet Ziauddin’in gönderdiği belgeyle birebir aynıdır.

Yine Mahkeme Başkanının avukat Ahmed Ziyaüddin ile yaptığı bir görüşme basında yer almıştır. Buna göre üye hâkim hakkında aralarında şöyle bir görüşme olduğu basına yansımıştır. “Shahinur (mahkeme hâkimi Shahinur İslam) hakkında korkularım var. Zira kendisi uluslararası standartlara fazlasıyla uyar. Benim kafamda zaten bu yönde bir düşünce vardı, savcılar da aynı şeyden şikâyet etti. Özellikle her mahkeme kararında başka bir yabancı mahkeme kararına atıf yapmasından şikâyette bulundular.” Ahmet Ziauddin şöyle cevap verdi : “ (ilgili hakim) böyle yapmaktan alıkoyulmalı veya bulunduğu yerden alınmalı… Eğer böyle davranmaktan vazgeçmezse onun da gitmesi gerekir, çünkü bu yönde bir davranış bize zarar veriyor.” Bu görüşmenin içeriği de gerçek bir yargılama olmadığını bu yargılamanın siyasi muhalifleri sindirme operasyonu niteliğinde olduğunu göstermektedir.

Son olarak, Sayeedi’nin davasında, Ahmet Ziyauddinden, Nizamul Hakk’a Google Documents eliyle paylaşılan “Sayeedi kararı” adlı bir e-posta söz konusudur. Bu dokümanda “son değişiklik 14 Ekimde yapılmıştır” denmektedir. Bu tarihte Sayeedi’nin avukatları mahkeme karşısında hala savunmalarını yapmaktadır. İlgili belge “ifadelerin listesi”, “usulün tarihi”, “zorluklar” gibi birçok başlık içermektedir. Detayların daha ileriki bir tarihte işleneceği öngörülmektedir. Büyük harflerle yazılan son başlık; “MAHKÛMİYET/GEREKÇELER” ve “CEZA” şeklindedir.

Bütün bunlar kararın mahkeme tarafından verilmediğinin çok açık delilleridir. Ayrıca Ekonomist gazetesinde yayımlanan skype kayıtları yargıç üzerinde hükümet etkisinin olduğunu net olarak ortaya koymaktadır. Başkan Nizamul Hak ile Ahmet Ziyauddin arasında 14 Ekim’de yapılan görüşmede Ahmet Ziyauddin, yapılan yargılamanın hükümeti işaret ettiğini vurgulayarak yargılama için “kesinlikle çılgın, hükümet tamamen delirdi” “Ben söylüyorum bunlar tamamen deli. 16 Aralık’ta bir karar istiyorlar… bu kadar basit.” demektedir. Bütün bu görüşmeler yargılamanın, Bangladeş’in Zafer Bayramı Olarak bilinen 16 Aralık bağımsızlık gününde, sanıklara idam kararı verilmesi için hükümet tarafından baskı yapıldığı iddialarını destekler niteliktedir.

Bu görüşme de yapılan yargılamanın gerçek bir yargılama olmadığı sembolik olarak yapılıp siyasi muhalifleri susturmak sindirmek amacıyla yapıldığını ortaya koymaktadır.

MEDYA ÜZERİNDEKİ BASKILAR

Bangladeş gazetelerinde yargıç ve avukat arasındaki görüşmeleri yayınlayan Waliullah Noman, Noman Khan, Sacaad Hossain, Abu Bakar Siddique, Yhaya, Ariful Islam, Shahinur Rahman isimli 7 gazeteci tutuklanmıştır. Ayrıca Ekonomist gazetesine baskılar yapılmıştır. Mahkeme, konuşmaların yayınlanmasına ilişkin sınırlama getirdiği gibi youtube’u kapatmıştır. Bu çerçevede açıklama yapılmasına bile izin verilmemektedir. Üstelik mahkeme ile ilgili olabilecek her türlü eleştiriyi yasaklayan bir kanun çıkartılmaya çalışıldığı ancak bunun yasalaşmadığı belirtilmiştir.

Görevini kötüye kullanan yargıç ve ilgililer hakkında hiçbir işlem yapılmayıp, bu haberleri veren basın üzerinde baskı kurulması, adil yargılanma hakkının ihlali yönünde ciddi delil niteliği taşımaktadır.

Bütün bu skandalların ortaya çıkmasından sonra mahkeme başkanı istifa etmek zorunda kalmıştır. Ancak yaptığı yargılama geçerli kabul edilmiştir. Hatta heyetimiz görüşmesinde Adalet Bakanına “istifa eden ve taraflı olduğu artık çok açık olan mahkeme başkanın yaptığı yargılama geçerli mi kabul edilecek?” sorumuza Adalet bakanı “tabiî ki geçerli kabul edilecek. Aslında mahkeme başkanının istifa etmesine gerek yoktu. O hassasiyet gösterip istifa etti” şeklinde cevap vermiştir.

SAVUNMA MAKAMININ SUNDUĞU ŞAHİT SAYISININ KISITLANMASI

Savunma avukatları; savcılığın 150 şahit ismi verdiğini, savunma olarak kendilerinin 200 isim vermek istediklerini ancak mahkemenin savunma tanığı sayısını 6 ile sınırladığını beyan etmişlerdir. Sanıklara ciddi suçlamaların yapıldığı, idamla yargılandıkları bir davada savunma hakkını kısıtlayacak şekilde davranılması da adil yargılanma hakkının ihlali niteliğindedir.

Ana muhalefet partisi BNP’nin iddiasına göre savcılık heyeti, özellikle o tarihteki ayrışmayı talep eden eski gazetelerin haberlerini delil olarak kullanmaktadır. Mahkeme bu gazete haberlerini delil olarak dosyaya kabul etmiştir.

Hal bu ki aralık ayının ikinci haftasında olaylar esnasında mevcut iktidar partisinin gençlik kollarına bağlı kişilerce, karşıt görüşten bir öğrenci öldürüldüğünde, televizyon kimin tarafından öldürüldüğünü göstermiş olduğu halde İçişleri Bakanlığı soruşturma için bu görüntülerin yeterli olamayacağını ifade etmiştir. Bu kabul edilemez bir çifte standarttır.

TANIKLARIN GÜVENLİĞİNİN SAĞLANAMAMASI SORUNU

Savunma avukatlarının ifade ettiği üzere, Shukho Ranjoun Bali Hindu bir tanıktır. Ailesi 1971 de savaş esnasında Pakistan ordusu tarafından öldürülmüştür. Önce savcılık makamının tanığı olarak ismi mahkemeye bildirilmiştir. Kardeşinin Cemaati İslami Partisi liderleri tarafından öldürüldüğü yönünde beyanda bulunması istenmiştir. Tanık istenilen şekilde şahitlik yapmasının doğru olmayacağı gerekçesiyle duruşmaya gelmemiştir. Sonra savunmanın şahidi olmak istemiştir. Bunun üzerine savunma avukatları da şahit olarak Mahkemeye ismini bildirmiştir. Bu şahit 5 Kasım 2012 tarihinde şahitlik yapmak üzere mahkeme önüne gelmiştir. Şahit mahkeme kapısında gözaltına alınmıştır. Savunma avukatları bu kişi gözaltına alındıktan sonra mahkeme heyetinden girişimde bulunmasını istemiştir. Çünkü gözaltına alınma esnasında güvenlik kameraları kayıttadır. Ancak mahkeme güvenlik kayıtlarını incelememiş ve itirazlarında seslerini yükselttikleri için savunma avukatlarından Muhammed Tacu’l İslam ve diğer iki avukat hakkında soruşturma açmıştır.

PAKİSTANLI SUBAYLAR İÇİN KABUL EDİLEN ICT’ DE SİVİL KİŞİLERİN YARGILANMASI

Uluslararası Savaş Suçları Mahkemesinde yargılanan 12 kişinin hepsi sivildir. Zira bu sanıkların bir kısmı Cemaati İslami Partisi, bir kısmı BNP üyesi veya yöneticisidir. Hâlbuki 1973 yılında askerler için çıkan kanunla yargılanmaktadırlar. Savunma avukatları sanıkların bu yasa uyarınca yargılanmalarının bizatihi yasaya aykırı olduğunu ve bu yargılamanın sanıkların, ara kararlarına karşı temyiz müracaatı yapılamaması gibi haklarının ihlal edilmesi ile sonuçlandığını iddia etmektedir. Zira Uluslararası Savaş Suçları Mahkemesi yalnız kuruluşu itibariyle sıra dışı ve özel olmakla kalmamakta, aynı zamanda yargılamada da özel kanun hükümleri tatbik edilmektedir.

Bu davada yargılananlarının hepsi Bangladeş vatandaşı olmasına rağmen, bu yasa nedeniyle minimum haklarından yararlanamamaktadırlar. Bu kanun özel nitelikte olduğundan davada yargılananlar normal vatandaşın sahip olduğu asgari hakları dahi kullanamamaktadır. Çünkü 1973 yılında çıkarılan kanun gereği kurulan bu özel mahkeme ile Bangladeş vatandaşı olmayanlar özellikle savaş suçu işlediği iddia edilen Pakistan askerlerinin yargılanması amaçlanmıştır. Şimdi ise bu mahkemede Bangladeş vatandaşları yargılanmaktadır.

ICT’DE KANUNA AYKIRI OLARAK ARA KARARLARA KARŞI TEMYİZ YOLUNUN KAPATILMASI

Bangladeş’ decommonlaw hukuku mevcut olup bu hukuk sisteminde ara kararlara karşı temyiz yolu açıktır. Ara kararlarına karşı temyiz talebiyle üst mahkemelere gidilebilmektedir. Bangladeş Uluslararası Savaş Suçları Mahkemesinde yargılananların ise üst mahkemeye gitmeleri engellenmiş durumdadır.

Ayrıca tutuklu sanıklardan Cemaati İslami Partisi genel başkan yardımcısı Allama Delvar Hüseyin Seyidi açık kalp ameliyatı geçirmiştir. Avukatları tutuksuz yargılanması için 7 defa müracaat etmesine rağmen talepleri kabul edilmemiştir. Tutuklu sanık Gulam Azam 91 yaşındadır. Hastanede tedavi görmekte, tekerlekli sandalye ile mahkemeye getirilip götürülmektedir. Sağlık nedeni ile tutuksuz yargılanması mümkün olduğu halde buna yönelik talepler mahkemece geri çevrilmiştir. Kanunen bu ret talebinin üst mahkemede temyiz edilme imkânı varken, yargılama kanununun ve usulünün özel olması nedeniyle bu hak ortadan kaldırılmıştır.

Bangladeş Uluslararası Ceza Mahkemesi yukarıda zikredilen uygulaması ve verdiği kararlar ile bir mahkemenin siyasetin baskı aracı olarak nasıl kullanılabileceği hukuku ne derece ihlal edebileceği noktasında tarihe geçecek kötü bir örnek olmuştur. Bu mahkemenin kararları ile bazı sanıklar idam edilmiştir. Bu açık bir cinayettir. Bu satırların tashihinin yapıldığı anda ise bu mahkemenin tutukladığı 92 yaşında olan tutuklu Gulam Azam cezaevinde vefat etmiştir.

Bangladeş Uluslararası Ceza Mahkemesi tezlere konu olacak kötü bir örnek olarak hukuk tarihine geçmiştir. Siyasi muhaliflerinden intikam almak için sözde mahkemeleri ve sözde hukukçuları kukla olarak kullanma konusunda da bu mahkemeyi kullanan siyasi iktidarın siyaset tarihi açısından değerlendirilmesi gerekir. Bangladeş’te bu yargılamaya maruz kalanlar, bu dünyada olmasa da, bütün mahkemelerin büyük bir mahkeme önünde yargılandığı gün arzu ettikleri adalete mutlaka kavuşacaklardır.

*Avrasya Hukuk Kurultayı Tebliğler Kitabı; s.50 (3-7 Eylül 2014, Saraybosna)