Hukukçu olduğu pek bilinmeyen ünlüler

Hukuk fakültesi mezunu olduğu halde farklı uğraşlara yönelerek bambaşka mesleklerle üne kavuşan isimler var. Kimi usta bir şair, kimi televizyon dünyasının ünlü bir yüzü kimi de çok önemli bir edebiyatçı. Her biri çeşitli işlerle adını duyuran bu kişilerin hukukçu geçmişlerini hatta bir dönem hâkim veya savcı olarak görev yaptıklarını öğrenmek o isimlerin hukuk eğitimi aldıklarını bilmeyenler için şaşırtıcı olabiliyor.


Biz de bu yazımızda hukuk eğitimi aldığı pek bilinmeyen bazı ünlülerin hukukçu geçmişlerinin ayrıntılarını ele almaya çalıştık. Güncellenmeye devam edecek bu içeriğin ilk isimleri Turgut Özakman, Bejan Matur, Hilmi Yavuz, İlhan Şeşen ve Halit Kıvanç, Ali Kırca, Armağan Çağlayan, Ece Temelkuran, Alpay Nazikioğlu, Necati Cumalı, Barış Özcan ve Nihal Bengisu Karaca.

Turgut Özakman:

Özellikle Türk tiyatrosuna büyük katkılar sağlayan, Şu Çılgın Türkler adı belgesel romanıyla Türkiye’de büyük yankı uyandıran Turgut Özakman, 1 Eylül 1930 tarihinde Ankara ‘da doğdu. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesinden mezun olduktan sonra bir dönem avukatlık yapan Özakman, Köln Üniversitesi Tiyatro Bilimi Enstitüsündeki eğitimini tamamladıktan Devlet Tiyatrosunda dramaturg olarak işe başladı. TRT’de de çeşitli görevler alan, Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Tiyatro Bölümünde öğretim görevlisi olarak uzun yıllar çalışan Özakman, hukukçu kimliği pek ön plana çıkarmadı. Birçok üniversiteden “fahri doktora” unvanı ve “üstün hizmet ödülü” alan Özakman, 28 Eylül 2013 tarihinde hayatını kaybetti.

Bejan Matur:

Kahramanmaraşlı ailenin Gaziantep’te büyüyen kızları Bejan Matur, dört yaşından beri babasının “Benim kızım avukat olacak” sözünü sıklıkla duyar. Üniversite sınavına girip bütün tercihlerini de hukuk fakülteleriyle doldurur ve ilk tercihi olan Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesini kazanır. Ancak daha kayıt gününde hukuk fakültesinin kendisi için yanlış bir tercih olduğunu anlar. Bunu da “…adının büyüklüğüne rağmen içine girildiğinde hiç de dışarıdan göründüğü gibi parıltılı, iddialı ve mutlu eden bir ortam olmadığını görüyorsunuz.” sözleriyle ifade eder.

Yıldırım Uler, Oya Araslı, Mualla Öncel, Yahya Zabunoğlu ve Özcan Karadeniz gibi hocalardan ders alan Bejan Matur İdare hukuku, Ceza hukuku ve Deniz hukukunu kendisine yakın hisseder. Özellikle ceza yasasını -yasaların uygulanışı açısından kendisine en somut gelen alan olduğu için – anlamakta zorlanmaz. Ceza hukukunu sevmesinde de hocası Eralp Özgen‘in payı büyüktür. Eşya hukuku ile Borçlar hukukunu ise hiç anlamaz. Öyle ki hukukçu olarak hayatına devam etseydi bu üç alandan birinin üzerinde çalışmayı seçeceğini söyler. Hukuk fakültesinde büyük hayal kırıklığına uğrayan Matur, ikinci sınıfta Fransa’daki Sorbonne Üniversitesinde Tarih veya Felsefe bölümü okumaya karar verir ancak babasının kendisini evlatlıktan reddetme tehdidinden dolayı hukuk fakültesine zorunlu olarak devam eder. 1994 yılında mezun olduğu Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi diplomasını da “Bu mesleği yapmayacağım” diyerek babasına hediye eder.

Öğrencilik hayatı boyunca gözü hep edebiyatta olan ve şiirin peşinde koşan Matur o yıllarda “Ben avukat olmalıyım” der ancak hâkim veya savcı olmayı hiç istemez. Matur, hukuk eğitiminin kendisine etkilerini bir röportajda* şu sözlerle ifade ediyor:

“Hukuk okurken değil de o eğitimin temel bir muhakeme kazandırdığını çok sonra fark ediyor insan. Sadece derslere girip çıkmak bile bunu çok severek yapmasanız da bir iz bırakıyor. Okul hayatımda sadece edebiyat okumaları yaptım. Hukuku biraz gazete okur gibi zorunluluktan okudum. Fakat bugün dönüp baktığım zaman çok yanlış yapmamışım diyorum hukuk eğitimi alarak. Hukuk eğitimiyle kazandığım muhakeme yeteneğini de başka herhangi bir disiplinden edinemezdim. Hukuk eğitimi o kadar ağır ki tekke gibi. O kasvetin, bilginin içinde öyle pişiyorsunuz ki doğallıkla bir muhakeme kazanıyorsunuz ve her şeyin sistematiğini, işleyiş biçimini daha kolay kavrıyorsunuz.”

*Söyleşi: Barış Avşar,  İdeal Hukuk dergisi, Ocak – Şubat 2011, Sayı 5

Hilmi Yavuz:

14 Nisan 1936 İstanbul doğumlu olan Hilmi Yavuz, Kabataş Erkek Lisesini bitirdikten sonra Ankara’da Mülkiye okuma ya da hukuk fakültesine gitme konusunda kararsızlığa düşer. Liseden sınıf arkadaşı Hikmet Sami Türk‘ün fikrine başvurur ve Mülkiye’yi tercih ederse ailesiyle Ankara’ya yerleşmek zorunda kalacakları gerçeğinden dolayı İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesinde eğitim görmeyi tercih eder. Birinci sınıftaki Anayasa Hukuku dersinden ikmale kalır, ikinci sınıftan itibaren fakülteye pek uğramaz çünkü Vatan gazetesinde çalışmaya başlar. Gazetecilik mesleği, kendisine hukuktan daha cazip gelen Yavuz, yol ayrımı yaşadığı üçüncü sınıfta tercihini gazetecilikten yana yapınca devamsızlıktan dolayı hukuk fakültesinden kaydı silinir. Hukuk eğitiminin kendisine bir şey kazandırmayacağı düşüncesine sahip olduğu için de bu duruma hiç üzülmez.

Hilmi Yavuz, kendisiyle yapılan bir söyleşide* aldığı hukuk eğitimiyle ilgili şu ifadeleri kullanır: “Hukuk fakültesinde aldığım eğitim ile Londra Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümünde aldığım eğitimin sentezi ve bileşkesinin çok işime yaradığını söyleyebilirim. Hukuk meselelerine çok daha analitik bakmayı, hukuk fakültesinin o medresevari eğitiminin, ezberci eğitiminin alternatifi olarak farklı bir hukuk konseptini Londra’daki felsefe eğitimim sırasında geliştirdiğimi söyleyebilirim.”

*Söyleşi: Sultan Sansarcı, İdeal Hukuk dergisi, Ağustos – Eylül 2010, Sayı 4

İlhan Şeşen:

18 Haziran 1948 tarihinde Manisa’da doğan İlhan Şeşen, puanı tutmadığı halde açık kontenjan kalması ümidiyle her gün İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesine gider ve kendisini 23 Ocak 1969 tarihinde 15106 numaralı hukuk fakültesi öğrencisi olarak bulur. Zor girdiği hukuk fakültesini sene kaybetmeden 3,5 yılda bitirir. Hukuk öğrenciliği döneminde bütün derslere girip not tutan Şeşen’in hocaları arasında Mustafa Üstündağ,  Ergun Özsümer, Hüseyin Nail Kubalı ve İlhan Postacıoğlu gibi önemli isimler vardır. Mezun olduktan sonra avukatlık yapmaya başlayan Şeşen, bu mesleği 10 yıl boyunca devam ettirir. O yıllarda birkaç arkadaşıyla birlikte avukatlık kanununun değiştirilmesi için mücadele verir. Şeşen, 10 yıl sonra avukatlığı bırakıp öğrencilik yıllarından önceki gibi müziğe yönelmesinin sebebini “Mesleğe girdiğimden itibaren fark ettim ki olmayan bir şeyi savunmuşum ben. Hukuk yok ama hukuku savunuyorsun. Mesleğimi icra ettiğim sırada farkına vardım ki avukatlık ve hukuk birbiri ile taban tabana zıt kavramlar. Hukuku savunmaya kalktığın zaman herkes tarafından dışlanıyorsun. İşte bu farkındalık beni müziğe yöneltti.” sözleriyle açıklar.

Kendisiyle yapılan bir söyleşide* hukuk fakültesini bilinçli bir şekilde tercih etmemesine rağmen zorunlu olarak girdiği bölüme ve mesleğe sonradan aşık olduğunu belirtir. Şeşen aynı söyleşide “Hukuk, bana yaşadıklarımızın izahı gibi geldi.” ifadelerini kullanır.

*Söyleşi: Sultan Sansarcı, İdeal Hukuk dergisi, Haziran – Temmuz 2010, Sayı 3

Halit Kıvanç:

1925 doğumlu Halit Kıvanç, İstanbul Fatih İlkokulunu bitirdikten sonra Pertevniyal Lisesinde Erdal İnönü ile birlikte okudu. 1946 yılında mezun olacağı İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesini kazandı. Burada ünlü avukatlardan Burhan Apaydın, Prof. Dr. Tarık Minkare’nin ağabeyi Selçuk Minkare, Fenerbahçe’nin eski kalecilerinden Necdet Erdem ve şair Özdemir Asaf‘la aynı sınıfta okudu. Alman Prof. Shvats, Prof. Hıfzı Veldet Velidedeoğlu, Samim Gönensay, Sulhi Dönmezer ve Mehmet Ali Aybay‘dan ders aldı. Üniversitedeyken hukuk birinciliği kitabına girdi. Avukat değil daha çok devlet memuru olmayı istedi. Üniversitedeyken hukuk dergisinin mizah eki Gukuk‘ta yazıları yayımlandı. Kıvanç, bu derginin kendisini gazeteciliğe ittiğini söyler. Üniversiteden mezun olduktan sonra hâkimlik sınavına girdi, staja başvurdu ve aynı zamanda hem bir spor gazetesinde hem de Fenerbahçe dergisinde spor yazıları yazmaya başladı. Hâkimlik stajının ardından 1950 yılında Kozluk’a görevlendirildi. Burada üç ay görev yaptıktan sonra çalışma şartlarının zorluğundan dolayı istifa ettiğinde toplamda 2,5 yıllık yargıçlık yapmıştı.

Halit Kıvanç, yıllar sonra kendisiyle yapılan bir söyleşide* “Hiç avukatlık, hâkimlik mesleği için ‘keşke devam etseydim’ dediniz mi?” sorusuna “Eğer kusura bakmazsanız ‘iyi ki ben o meslekte değilmişim.’ diyorum, bazı davranışları gördüğüm için.” cevabını verir. Aynı söyleşide de şu önerilerde bulunur:

“Anladım ki hukuk, insana hukuksal düşünme güzelliğini veriyor. Hukuk, olaylara daha adil ve geniş bakmayı sağlıyor. Hukukçu arkadaşlar önce kendi yeteneklerine bakmalılar. Yeteneğiniz hangi tarafa ise o tarafa yönelin. İlla ki ‘Ben hukuku bitirdim ve sadece hukukçu olabilirim.’ denmemelidir.”

*Söyleşi: Ayhan Açıkalın, İdeal Hukuk dergisi, Mart – Nisan 2010, Sayı 2

Ali Kırca

26 Aralık 1948 tarihinde Akşehir’de doğan Ali Kırca, Deniz Harp Okulu, İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi ve İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesinde okuyarak çeşitlendirdiği eğitim hayatından sonra gençliğinden itibaren ilgi duyduğu televizyon sektörüne adım attı. TRT’de muhabir olarak başladığı meslek hayatı boyunca farklı kanallarda çalışır ve Türkiye onu ATV ana haber bülteniyle tanır. Öyle ki Kırca, Türkiye’nin ilk anchormani olarak ünlenir. Ayrıca İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesinden 40 yılda mezun olan Ali Kırca, mezuniyetiyle ilgili “Guinness Rekorlar Kitabı’na girdim.“ esprisini yapar.

Armağan Çağlayan

2003 yılında Popstar yarışmasındaki jüri üyeliğiyle ünlenen televizyon dünyasının popüler yüzlerinden Armağan Çağlayan, 8 Nisan 1966 Kocaeli Hereke doğumlu. İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesinde okudu ancak yüksek lisansını aynı üniversitede Uluslararası İlişkiler üzerine, doktorasını da yine İstanbul Üniversitesinde Yönetim Organizasyon Ana Bilim Dalında yaptı. Avukatlık stajını Kocaeli Barosunda tamamlayan Çağlayan, avukatlığı bırakıp öğrencilik yıllarının geçtiği İstanbul’a döndü. Bir yapım şirketinde işe başladıktan sonra birçok televizyon programında önemli görevler üstlendi. Kocaeli’deki yarım bıraktığı avukatlık deneyiminden sonra bir daha hukukla alakalı bir uğraş içinde olmayan Armağan Çağlayan, İstanbul Kültür Üniversitesi Sanat ve Tasarım Fakültesinde ve Beykent Üniversitesi İletişim Fakültesi Halkla İlişkiler ve Reklamcılık ile Görsel İletişim bölümlerinde iletişim üzerine dersler vermektedir.

Ece Temelkuran

Yolu Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesinden geçen ünlüler arasında yazar Ece Temelkuran da yer alıyor. Gönlü hukukçu değil gazeteci olmaktan yana olduğu için öğrencilik yıllarında gazetecilik yapmaya başladı. 1995 yılında hukuk fakültesinden mezun olduğunda iki yıldır Cumhuriyet gazetesi bünyesinde gazeteciydi. 1973 İzmir doğumlu Temelkuran, hukukla ilgili eğitim almasına rağmen hep asıl uğraşları gazetecilik, muhabirlik, köşe yazarlığı ve yazarlık oldu. Aldığı avukatlık ruhsatnamesini, çocukları savunmak için bir günlüğüne sembolik olarak kullandı.

Alpay Nazikioğlu

Türk pop müziğine damgasını vurmuş önemli isimlerden olan Alpay, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunu. Ailesinin tek çocuğu olan Alpay, onların isteğiyle hukuk fakültesine gitti ancak mezun olduktan sonra tercihini hukuk dünyasından yana değil sanat dünyasından yana kullandı. Öyle ki hukuk fakültesi son sınıf öğrencisiyken Ankara’daki Büyük Sinema’da sahne bile alır. 1935 Ankara doğumlu sanatçı, romantik folk ve rock tarzında deneysel müzikler ile Kara Tren, Eylül’de Gel, Fabrika Kızı, Gitme gibi besteleriyle tanınıyor.

Necati Cumalı

Türk edebiyatının usta kalemlerinden Necati Cumalı, 1921 yılında Yunanistan’da yer alan Florina’da doğdu. 1941 yılında yerleştiği Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesinden başarıyla mezun olduktan sonra 1950-1957 yılları arasında İzmir ve Urla’da avukatlık yaptı. Hikâyelerinde de suça eğilimli insanları çokça anlatması, yazarın bir dönem avukatlık yapmasına bağlanır. Hukuk eğitimi alıp edebiyata yönelen birkaç isimden biri olan Cumalı şiir, roman, öykü ve tiyatro oyunları üzerine başarılı eserler ortaya koydu.

Barış Özcan

Türkiye’nin tanınmış YouTuberlarından Barış Özcan da hukuk fakültesi mezunu olmasına rağmen farklı alanlarda kendi geliştirerek hukukçu kimliğinin dışında işlerle uğraşan bir isim. 1974 doğumlu Özcan, kendisini hikâye anlatıcısı (storyteller) olarak tanımlıyor. YouTube Türkiye’nin en bilinen yüzlerinden biri. Türkiye’nin ilk ve en popüler yemek bloğu yazarlarından Devletşah Özcan’la evli, bir çocuk sahibi. Barış Özcan, Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesinden mezun olduktan sonra bu alanda ilerlemek yerine kreatif medya ajans başkanlığı, uluslararası yazılım firmalarına danışmanlık, belgesel yapımcılığı gibi görevlerde bulundu. THY, LC Waikiki, Türk Telekom, NYMag, TimeOut New York gibi markalarla çalışan, bir dönem Apple, Adobe ve LinkedIn gibi uluslararası yazılım firmalarına danışmanlık yapan Barış Özcan, milyonlarca abonesi bulunan YouTube kanalında sanat, tasarım ve teknoloji hikâyeleri anlatıyor. Geçmiş yıllarda YouTube’un dünya çapında seçtiği 12 değişim elçisinden biri olan Özcan, aynı zamanda TEDx konuşmacısı olarak da sahne aldı.

Nihal Bengisu Karaca

Köşe yazılarıyla ve katıldığı tartışma programlarında görüşleriyle adından sıkça söz ettiren Nihal Bengisu Karaca, gazete köşeleriyle televizyon ekranlarında yer almadan önce Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesinden mezun oldu. 1972 yılında Ankara’da doğan doktor kızı Bengisu’nun medya sektöründeki serüveni 1994 yılında Aksiyon dergisinde başladı. Kanal 7, Zaman gazetesi, Yeni Aktüle dergisi ve Radikal gazetesinde çeşitli görevlerde bulunduktan sonra 2009 yılında Habertürk gazetesinde yazmaya başladı. Ak Parti Hükûmeti tarafından Nisan 2013’te açıklanan barış sürecini yönetecek Akil Adamlar listesine Akdeniz Bölgesinden girdi. Bengisu’nun Yanardağda Pişirilir, Totemle Servis Yapılır isimli yayımlanmış bir kitabı bulunmaktadır. Psikiyatr Ender Karaca’yla evli ve bir erkek çocuk annesidir.

Sizin de bu liste için isim önerileriniz varsa lütfen yorum kısmından bizimle paylaşın.