Yargının hesap verebilirliğini ve saydamlığını artırmak

Hesap verebilirlik; “hizmetlerin nitelikli ve verimli yürütülmesine yönelik sorumluluğu ve bunun uygun araçlarla açıklanması yükümlülüğü” anlamına gelmektedir. Halktan aldığı yetkileri kullananların hesap verebilirliği; devlet-vatandaş ilişkilerinde güvenin tesis edilmesine hizmet etmekte ve demokrasinin özünde yer almaktadır.

Hesap verebilirlik niteliğine göre; hukukî, yönetsel, kamusal ve siyasi olarak ortaya çıkmaktadır. Hukukî ve yönetsel hesap verebilirlik; yargısal faaliyetlerin kanun yolu incelemesine tabi olmasında ve disiplin sisteminde somutlaşmaktadır.

Eksiksiz demokrasinin ayırt edici özelliklerinden birini de siyasi hesap verebilirlik oluşturmakta ve bu kavram geleneksel anlamda idarenin parlamentoya karşı sorumlu olmasını ifade etmektedir. Bu nedenle hesap verebilir bir kamu yönetiminin oluşturulmasında halkı temsil etmekte olan parlamentonun etkin bir denetim gerçekleştirmesi büyük önem taşımaktadır.

Diğer yandan geleneksel kamu yönetimi anlayışı, halka karşı sadece siyasilerin hesap vermesini, kamu yöneticilerinin ise mevcut kurallara uygun davranmakla sorumlu tutulmasını öngörmekteyken, yeni yaklaşım kamu yönetiminde yaşanan dönüşüm sonucu artık kamu bürokrasisinin sadece siyasilere değil, halka karşı da sorumlu olması gerektiğini vurgulamaktadır. Şu halde kamusal hesap verebilirlik, siyasilerin ve yöneticilerin insanların çıkarlarını veya haklarını ilgilendiren kararlar alırken neden bu kararları aldıkları ve politikaları uyguladıkları konusunda kamuya açıklamada bulunmaları gerekliliğini ifade etmektedir.

Hesap verebilirliğin ilk bakışta sadece yasama ve yürütme erkleri için anlam taşıdığı yargı bağımsızlığından dolayı yargı için geçerli olamayacağı düşünülse de, günümüz demokrasisi yargısal hesap verilebilirliği güçlü biçimde kamuoyunun gündemine getirmektedir.

Bugün için kamu yönetiminde hesap verilebilirliğin klasikleşmiş yöntemlerinin bütünüyle adalet hizmetlerine uygulanması mümkün olmamakla birlikte adalet hizmetlerinin özelliklerine uygun mekanizmalar oluşturulması ve bu suretle yargı bağımsızlığının güçlendirilmesi mümkündür. Birleşmiş Milletler, Avrupa Konseyi ve Avrupa Birliği’nin bu mekanizmaların oluşturulması gerektiğine ilişkin çok sayıda tavsiye kararı, eleştiri ya da irade beyanı bulunmaktadır.

Esasında, yargısal hesap verebilirliğin bugün için var olan gelenekselleşmiş müesseseleri bulunmaktadır. Her ne kadar yargısal faaliyetlerle doğrudan bağlantısı olmasa da bütçe vasıtasıyla idare ve parlamento ile kurulmuş ilişki bunun bir unsurudur. Mahkeme kararlarının gerekçeli olması, duruşmaların aleni olması, kararlara karşı kanun yollarının öngörülmüş olması, teftiş kurulları vasıtasıyla denetim de doğrudan yargısal faaliyetlerin hesap verebilirliğine yöneliktir. Bu gelenekselleşmiş müesseseler yeni kamu yönetimi anlayışı karşısında yargıya güvenin sağlanması açısından yetersiz kalmaktadır.

Belirtilen müesseselerin etkinleştirilmesi yanında hesap verilebilirlik ile şeffaflığa yönelik yeni uygulamalar geliştirilmesi gerekmektedir. Yargı Reformu Stratejisinde buna yönelik adımlar atılması öngörülmüştür.

Bu kapsamda; yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığını sağlamak için oluşturulan yargı yönetiminin tasarlanış şekli hesap verebilirliğin önemli bir unsuru olarak ele alınmıştır. 1982 Anayasasının salt yüksek mahkemelerden oluşan Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kuruluna ilişkin tasarımı içe kapanıklılığın önemli bir örneğini oluşturmaktadır. 2010 yılında yapılan değişiklikle geniş tabanlı bir yapı oluşturularak bu yapının hesap verilebilirliğinin özellikle meslekî temsil temelinde güçlendirilmesine çalışılmıştır. Bu Plân döneminde ise HSYK’nın yapısının, demokratik hesap verilebilirliğe daha uygun biçimde, parlamentonun da Kurula üye seçmesi suretiyle geliştirilmesi hedeflenmektedir.

Yargısal hesap verilebilirlik ve şeffaflığın önemli kesitlerinden birini de yargı – medya ilişkileri oluşturmaktadır. Stratejide öngörülenler ile hedeflenen, medya aracılığıyla yargısal şeffaflığın artırılmasıdır. Son dönemde adliyelere kurulan “medya iletişim büroları” ile yargı mensuplarına yönelik “basın sözcülüğü” eğitimleri buna yöneliktir. Bu uygulamaların yaygınlaştırılması ve yargı profesyonellerince içselleştirilmesi için çalışılacaktır.

Yukarıda da belirtildiği üzere hesap verebilirliğin önemli bir unsurunu da denetim ve disiplin prosedürleri oluşturmaktadır. Denetim ve disiplin mevzuatımız şimdiye değin bütüncül ve sistematik bir bakış açısıyla ele alınmamıştır. Strateji kapsamında bu konuda mevzuattaki dağınıklığın giderilmesi ve disiplin hükümlerinin “nesnel ve somut ölçütlere”, denetim usulünün de “performansa” dayalı olarak yenilenmesi öngörülmektedir.

Faaliyet raporları kamu hizmetlerinde şeffaflığın sağlanmasında önemli işlev görmektedir. Bu yönetim enstrümanından yargı hizmetlerinde de yararlanılması öngörülmektedir. Yüksek Mahkemeler ile her adliyenin kamuoyuna duyuracağı raporlar vasıtasıyla yargısal performansın kamuoyu tarafından denetlenmesi sağlanmış olacaktır. Aynı şekilde yargısal disiplin işlemlerinin kamuoyuna açılması da hesap verebilirliği ve şeffaflığı güçlendirmesi açısından önem taşımaktadır.

Yargının halkla ilişkiler kapasitesinin geliştirilmesi de önem taşıyan bir diğer alandır. Bu amaç başlığı altında halkın adalet mekanizmasına bakışını öğrenmek, yargıyla ilgili şikâyet ve beklentilerini tespit etmek amacıyla düzenli olarak “Yargıya Güven ve Memnuniyet Anketleri”nin yapılması öngörülmektedir. Bu uygulama ile aynı zamanda katılımcı yönetim yolunda önemli bir mesafe alınmış olunacaktır.

Kaynak: Adalet Bakanlığı Strateji Geliştirme Başkanlığı Yargı Reformu Stratejisi 2015