5. Darbe ile Mücadele Sempozyumu Düzenlendi

İstanbul 2 Nolu Barosu ve Türkiye Hukuk Platformu iş birliği, İstanbul Üniversitesi ev sahipliğinde düzenlenen 5.Darbe ile Mücadele Sempozyumu, 14 Temmuz Çarşamba günü İstanbul Üniversitesi Prof. Dr. Fuat Sezgin Konferans Salonunda yapıldı. Sempozyumun açılış konuşmalarını sırasıyla İstanbul Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mahmut Ak, stanbul 2 Nolu Baro Başkanı Av. Yasin Şamlı ve Adalet Bakanı Abdulhamit Gül gerçekleştirdi.

Demokrasimizi Güçlendirmek Hepimizin Ortak Görevi

Sempozyum açılışında konuşan Adalet Bakanı Abdulhamit Gül, Türkiye’de demokrasiyi güçlendirmenin siyasetçisinden vatandaşın herkesin görevi olduğu vurgusunda bulunarak “Milletimizle birlikte bu darbe girişimine nasıl karşı çıkıldığı dünya demokrasi tarihine altın harflerle yazılacak bir geceyi hep beraber yaşadık. Türkiye, vesayetten prangalarını kurtardıkça her alanda geleceğe daha büyük adımlarla yolculuğu devam edecektir. Vesayette kalıcı bir mücadeleyi başarılı bir şekilde tamamlamanın zirvesi yeni ve sivil bir anayasadır. Bize göre vesayetle mücadele bu anlamda anayasayla taçlanmalı ve bu mücadele başarıyla sonuçlanmalıdır. 1982 Anayasası’nın ruhuna sinen bu vesayetçi ruhtan hepimizin ülke ve millet olarak kurtulması gerekmektedir. Yarınlarımıza bırakacağımız en önemli bir miras yeni, sivil, daha demokratik bir anayasıdır. Yargı darbesi olarak da tarihte yerini alan bu girişim FETÖ’nün milli iradeye karşı en ahlaksız en çirkin en hayasız göstergelerinden biriydi. Milletimiz nasıl demokrasi nöbetlerini sokaklarda tuttuysa hukuk, demokrasi ve anayasa nöbetlerini Türk yargısı o geceden itibaren cuntacılardan hesap sorarak başlatmış ve hâlâ sürdürmeye devam etmektedir.” ifadelerini kullandı.

“Bu Kadına Haddini Bildirin”den Bugüne

Bakan Gül, konuşmasının devamında vesayet rejimine yönelik AK Parti hükûmetlerinin on dokuz yılda attığı adımları da özetledi:

Olağanüstü hal uygulamasına son verdik. Haksız uygulamaların olduğu Devlet Güvenlik Mahkemelerine (DGM) son verdik. 2003 yılında MGK’yı sivilleştirdik. Batı Çalışma Grubu vardı, insanımızı fişleyen, ötekileştiren bu zihniyete Başbakanlık Takip Kuruluna son verdik. EMASYA Protokolü’nü kaldırdık. 28 Şubat’ın vesayetçi izlerini birer birer sildik. Kat sayı uygulamasına son verildi. Başörtüyle okumak isteyenlerin eğitim öğrenim hakkı önündeki engeller kaldırıldı. Kamuda çalışmanın önündeki engeller kaldırıldı. Milletvekili olarak ‘Bu kadına haddini bildirin’den, ‘Bu seçilmiş bir kişiyse Meclis’te, bu yüce çatı altında, parlamentoda görev yapar’ anlayışıyla fiili olarak bu yasaklara son verdik. Din eğitiminin önündeki engelleri kaldırdık. Siyasi partilerin kapatılmasını zorlaştırdık. 12 Eylül darbecilerinin yargılanmasının önünü açtık. Yargısal denetimdeki kısıtlamaları kaldırdık. 2017’de demokratik meşruiyeti güçlendirerek Hakimler ve Savcılar Kurulu’yla ilgili milletimizin iradesiyle önemli değişiklikler yaptık.

Sonunda Vesayet Değil Milletimiz Kazandı

AK Parti hükûmetinin daha ilk yılında darbe planlarıyla mücadele ettiğini, iş yapmayan bürokrasi ve yargı direnişiyle karşılaştığını hatırlatan Gül, “14 Mayıs 2007’de başlayan ve iki Cumhuriyet mitingleri ile kitlesel ayaklanma girişimleri… Yine ‘367 krizi’ ile cumhurbaşkanı seçiminin engellenmesi. 2007’de ‘e-muhtıra’ ile demokrasiye, millete ayar verilme girişimi. 2008’de, iki kişiden birinin oyunu almış olan AK Parti’ye kapatma davası. MİT Müsteşarı üzerinden başbakanı devirme girişimi. Gezi Parkı olaylarıyla bir ayaklanma denemesi. 17-25 Aralık yargı, emniyet darbe girişimiyle hükümetin düşürülme girişimleri ve 15 Temmuz darbe girişimi.” diyerek bütün bu vesayet girişimlerinin milletin dirayetiyle başarısızlığına uğradığını, vesayetin değil milletin kazandığını söyledi.

Vesayetle Mücadelenin Zirvesi Yeni ve Sivil Anayasa

“Vesayetle kalıcı mücadeleyi başarılı bir şekilde tamamlamanın zirvesi, yeni ve sivil bir anayasadır.” diyen Abdulhamit Gül, konuşmasının devamında “demokratik anayasa” vurgusuyla devam etti:

Kim gelirse gelsin, dönemlere, konjonktüre göre demokratik değil, bu ülkede bundan sonra hiçbir kimsenin vesayetin önünü açmadığı, hiç kimsenin düşüncesine, inancına, kılık kıyafetine, yaşayışına, mezhebine, siyasi düşüncesine karışmadığı bir temel hakkı anayasal güvence altına almak hepimizin ortak sorumluluğudur. Bize göre vesayetle mücadele, anayasayla taçlanmalı ve bu mücadele başarıyla sonuçlanmalıdır. Zira bu anayasa darbeciler, vesayetçiler tarafından yapılmış, lafzıyla ruhuyla baştan sona sivilleşmesi gereken bir anayasadır. 1982 Anayasası’nın ruhuna sinen bu vesayetçi ruhtan hepimizin ülke ve millet olarak kurtulması gerekir. Yarınlarımıza, çocuklarımıza bırakacağımız en önemli miras yeni, sivil, daha demokratik bir anayasadır. Cumhuriyetimiz, ikinci yüzyıla bu anayasayla girmeyi hak etmektedir.

Yargıda Vesayetin İzlerini Üzülerek Gördük

Bu ülkede yargı alanında vesayetin birçok izlerini üzülerek gördüğünü, bazı dönemler yargının şabloncu anlayışın kolon taşıyıcısı görevi gördüğünü belirten Adalet Bakanı Abdulhamit Gül, “Vesayetin çizdiği bir tip var, bu tipe, şablona uymayan vatandaşlar yine gelip, dönüp dolaşıp vesayetin yargı anlayışına takılmışlardır. Vesayetin emrindeki mahkemeler, her darbe sonrası kurulan yeni düzende dizayn edici aygıtlar haline gelmiştir. 17-25 Aralık’ta ise yargı ve emniyetle birlikte burada hükümet darbesinin aparatı olması ötesinde bizatihi faili haline gelmiştir. Yargı darbesi olarak da tarifte yerini alan bu girişim FETÖ’nün milli iradeye karşı en ahlaksız, en çirkin, en hayasız göstergelerinden biriydi.” dedi.

Darbe Millet İradesine Zincirdir

Konuşmasında “Darbeler milletin iradesine vurulan zincirdir” diyen İstanbul 2 Nolu Barosu Başkanı Av. Yasin Şamlı, açılış konuşmalarının sonunda İÜ Rektörü Prof. Dr. Mahmut Ak ve Adalet Bakanı Abdulhamit Gül’e kendi yazdığı Milletin Davası kitaplarını hediye etti.

Sempozyum, açılış konuşmalarının ardından 1. oturumla devam etti. Prof. Dr. Refik Korkusuz’un başkanlığını yaptığı oturumda “Darbelerin Etkileri ve Benzer Noktaları” ele alındı. Prof. Dr. Ahmet Gökcen “Yassıada Yargılamalarının Ceza Hukuku Açısından Değerlendirilmesi ve Üniversitelerin Rolü”, Dr. Rasim Koç “Darbelerde Benzer Noktalar; Özellikle 27 Mayıs ve 15 Temmuz”, Dr. İsmail çağlar “Darbelerde Ulusal ve Uluslararası Medyanın Rolü” ve Yasin Tütüncü “Darbe Dili ve Görsel Hafıza” başlıklarında konuşmalarını gerçekleştirdi.

15 Temmuz Yargılamaları başlıklı 2. oturumunu ise Av. Selçuk Kar yönetti. Av. Sami Kabadayı “15 Temmuz Ankara Yargılamaları”, Av. Mehmet Alagöz de “15 Temmuz İstanbul Yargılamaları” üzerine deneyim ve görüşlerini aktardı.

5. Darbe ile Mücadele Sempozyumunun son oturumu darbe tanıklıklarına ayrıldı. Av. Necati Ceylan’ın yönettiği oturumda Av. Niyazi Paksoy 12 Eylül darbesine, Av. Hüsnü Tuna ise 28 Şubat postmoder darbesine dair tanıklıklarını anlattı.