Av. Bağlan: 6222 Sayılı Yasaya göre Tek Sorun “Taraftar”

Haber: Taha Ahmet Özel

Kamuoyunda “sporda şiddet yasası” olarak adlandırılan 6222 Sayılı Sporda Şiddet ve Düzensizliğin Önlenmesine Dair Yasa sporda şiddetin, daha sert bir ifadeyle holiganlığın önüne geçebildi mi? İsminin hakkını gerçekten veriyor mu? Yasaya dair bu ve daha birçok soruyu spor hukuku alanında çalışmalar yapan Avukat Aysu Melis Bağlan’a sorduk.

Amaç ve kapsam deyince yasanın dillere pelesenk olan bir adı var: 6222 Sayılı Sporda Şiddet ve Düzensizliğin Önlenmesine Dair Yasa. Tam adı bu. İsmiyle müsemma sporda şiddeti bitirecek, önleyecek, düzeni sağlayacak diye bir beklentimiz vardı elbette. Amaç ve kapsamda ve bir sürü maddede hep şunu biliyoruz: Müsabaka öncesinde, esnasında ve sonrasında birçok tedbirin alınması bir sürü meselenin yasal hale getirilmesi söz konusu. Hiçbir şey geçmedi. Her şeyden önce sanki bu yasa birazda taraftarı suçlar nitelikte. Taraftarla olmasa bütün dünya güllük gülistanlık olacak. Hiçbir sorun kalmayacak. Bu yasa okunduğunda tek sorun taraftar gibi düşünüyor. Fakat şimdi pandemi sürecinden dolayı kapalı tribünler görüyoruz veya sistematik olarak cezalandırılan kartlar, bloke edilen kartlar, tarih boyunca da stat kapatma, tribün kapatma gibi uygulamalarla karşı karşıya kaldık. Hatta cezalı maçlar için bile kadın ve çocukların seyrini bile deneyimledi bu gözler. Sadece taraftardan koruyarak olmadığını da zaman içinde gördük. Protokolde birbirini yumruklayan başkanlar mı istersiniz, müsabaka çıkışında gazeteci kıstıran futbolcular mı istersiniz. Hepsi bizim ülkemizdeydi. 6222 Sayılı yasa özü ve sözüyle adıyla uygulanabilir ve kamu vicdanını rahatlatabilir bir özelliğe sahip oldu mu bunca zaman? Hiç sanmıyorum.

6222 sayılı yasanın en dikkat çekici özelliğinin hiçbir paydaşın yasa yapma sürecine dahil edilmemesi olduğunu belirten av. Bağlan, söz konusu yasanın beraberinde getirdiklerini “çözümsüzlük, bir ön kabul olmuş gibi bir durum” sözüyle özetliyor.

Öncelikle hiçbir paydaşın yasa yapma sürecine dahil edilmemesi karşımıza çıkıyor. Uygulanabilir olup olmadığına bakılmaksızın sadece kaos, tek çözümmüş gibi bir anlayış var ülkemizde. Bunu övünerek söylemiyoruz tabii ki. Fakat çözümsüzlük bir ön kabul olmuş gibi bir durum var. Bu tabii ki bir gün uyanıp uyandığımızda karşılaştığımız bir düzenleme olmasa gerçekten uygulanabilir şeyler olsa hakikaten bizler için nasıl olur? Hayatımız neye benzer? Gerçekten bir yasanın layıkıyla uygulandığını görsek nasıl olur? Bu tabii ki büyük temennilerimden. Sporu, futbolu ve tribün hareketlerini de çok seven ve destekleyen biri olarak bir taraftar olarak bende bunu söylüyorum. En dikkat çeken kısmı sürekli taraftarlara müsabakaların olduğu tarihlerde karakolda imza vermesi gereken bazı yaptırımların uygulanmasıydı. Etrafımda çokça yaptırıma maruz kalan insan, duyan, gören olmuştur. En azından soru sormak için hukukçuysanız illaki spor hukukuyla ilgilenmenize gerek yok. ‘Bu tebligatta ne yazıyor? Nasıl yapacağız?’ denildiğinde neredeyse çoğu zaman bir avukatın bile anlamayacağı şekilde tebligatlar gördüm. Ne zaman başlayıp bittiği, hangi süre içerisinde yapması gerektiği ve nereye itiraz edeceğiyle ilgili hiçbir şey belli değildi. Benim en dikkatimi çeken şeyler uygulamayla ilgili bunlar olmuştu.

Türkiye’de fanatikliğin anlamının eksik bilindiğine, holiganlığın da tanımının tam olarak yapılmadığına dikkat çeken Bağlan, 6222 Sayılı Yasa’yla hayatımıza giren Pasoligle ilgili de önemli bir ayrıntıyı vurguladı: Hepimiz zorla müşteri edilmeye çalışıldık.

Topyekün buna direnen gruplar oldu. Holiganlığı ve Türkiye’de holiganlığın ne olduğunu ayrıca tartışmak lazım. Çünkü sosyologlar çok iyi bilirler ki ‘X kulübün taraftarıyım diyorsunuz. Ben fanatik değilim diyorlar.’ Fanatiğin kelime anlamına bakmamış bugüne kadar. Sadece bir takımın, bir kulübün taraftarı olmak fanatizm anlamına mı gelir? ‘O çok fanatik, ben değilim.’ Bir şeyin dozunu neye göre ayarlamalıyız? Bazen ağzımızdan çıkanı kulağımızda duymuyor. O yüzden holiganlığın da net bir tanımının ülkemizde yapılmadığını ve kimsenin de bu tanıma vakıf olmadığını düşünüyorum. Ama tribündeki şiddet eylemini veya güzergâhta,  stat çevresinde müsabaka önünde, sırasında ve sonrasında gibi durumlardan bahsediyorsak bu yasadan kaynaklanan bir düzelme olmadı. Sadece spesifik olarak taraftarların müşterilere döndürüldüğü bir ortama geçtiğimizi üzülerek söyleyebilirim. Eski tribünlerin ruhlarının olmadığı ortada. Sistematik olarak birçok tribün grubu Passolig’e direndi. Almadılar. Passolig’siz aktivite olmadığı sürece statlara girmeyen bir sürü insan var.  Ben böyle gözlemledim. Tabi ki fişleme sisteminin yapıldığını bir bankanın şubesi olmayan bir organizasyona hepimiz zorla müşteri edilmeye çalışıldığı, kişisel verilerle alakalı reklam ve öz denetim esaslarına aykırılık olduğu en başından beri dikkatimizi çeken ve eleştirdiğimiz şeylerdi.

6222 Sayılı Yasa için “Paydaşları bir araya toplamadan kendi kendine yapılan bir yasa” eleştirisinde bulunan Av. Bağlan’a göre Usulünde hata olan yasaya hangi madde eklenirse eklensin hiçbir hükmü yok.

Tek eksik yön usulde. Biz hep ‘Şu da konsaydı mükemmel olurdu.’ demeyi çok seviyoruz. Hayır. Usulünde hata olan bir yasaya altından bir madde de koysanız bence hiçbir hükmü yok. Paydaşları biraraya toplamadan uygulanıp uygulanmayacağına bakılmadan Türkiye Cumhuriyeti’nin burada yaşayan yurttaşların, buradaki taraftarlık anlayışının sosyal kodları sorgulanmadan kafanıza göre bir yasa koyuyorsunuz ve bu yürümüyor. Çalışmıyor. Bu sistem çalışmıyor. Hangi maddeyi koyarsak koyalım usul esastan üstündür. Fakülteden en net öğrendiğimiz ömür boyu unutmayacağımız ilkelerden biri usul, esastan üstündür. Bu konuyu değerlendirirken usulden esasa geçemiyorum ne yazık ki. Bana göre usulü sıkıntılı olan kendi kendine yapılmış bir yasaya çok olumlu bütün paydaşların ihtiyacı olduğunu düşündüğümüz bir şeyi eklemeyi önersek aslında aynı düşünceye hizmet ediyor olacağız. Bütün paydaşlar bir arada toplanmadan yeni bir önerimi kendime bile yasaklıyorum. Ne zaman biraz daha usul tartışmaya başlarsak o zaman daha kalıcı çözümler, gerçek önermeler günü kurtarmak için yama yapmak için değil de gerçekten dört başı mamur bir düzenleme yapmak için neyi bekliyoruz? Bu ülkede bunu yapabilecek bir sürü profesyonel var ve çok zor değil.

Aysu Melis Bağlan’a son yıllarda kullanıcısı artan e-sporla ilgili 6222 sayılı yasaya eklemeler yapılıp yapılmayacağına dair de görüşünü sorduk.

Eklense bile genel bir ifade gelir diye düşünüyorum. Çünkü birçok e-spor organizasyonunda, organizasyon sahibinin kuralları geçerli. Şu an için yeni bir federasyonu var. Fakat talimatları, statüleri açıkça ilan edilmiş ve kapsamlı değil. Federasyondaki gelişmelere ve organizasyon şemasının netleşmesine ara ara ben de bakıyorum. Kişiler, isimler üzerinden değil de hangi düzenlemelerin yapıldığına bakıyorum. Ama genelde organizasyonları düzenleyen şirketlerin kuralları geçerli. Cezalar da kurallar da onlar tarafından ortaya atıldığı için sadece genel bazlı bir düzenleme olabilir. O da yetkiyi organizasyon sahibine veren bir düzenleme olabilir. Tek bir madde, tek bir cümleden bahsediyoruz belki de. Şu an ki öngörüm bu. 

6222 Sayılı Sporda Şiddet ve Düzensizliğin Önlenmesine Dair Yasayla ilgili görüşlerini aldığımız Av. Aysu Melis Bağlan’a son olarak henüz yeni olan spor hukukuyla profesyonel bir barışın gerçekleşmesine dair temennisini dile getirdi:

Yaşı bizden küçük bir alandan bahsediyoruz. Spor hukukunu irdelerken, 6222’den bahsederken, Türkiye Futbol Federasyonu’nun (TFF) Tahkim Kurulu’ndan bahsederken, statü ve talimatlardan bahsederken hep yaşı bizden küçük bir alandan bahsediyoruz. Ticaret kürsüsü dediğimizde arkanızda bir külliyat, pek çok doktrin görüşü, bir sürü karar çok fazla hazine var. Seçip beğenip kendi kendi hukuki görüşümüzü açıklayabileceğimiz büyük bir havuz var. Fakat spor hukuku zaten sonradan düzenlenen bir şey. Hayatın getirdiği koşullarla oluşmuş bir alan. Sadece Anayasamızda bile sadece daha üstün prensiplere uygun yazılsa bazı şeyler çok mükemmel olabilecekken oradan uzak maddeler bile var. Bu yaşı bizden küçük olan alanla ne zaman gerçekten profesyonel olarak ne zaman barışırız? Buraya bu soru işaretini bırakıyorum. Sadece o günlerin gelmesini bekliyorum.