Bakan Gül: Kadına Karşı Şiddeti Meşru Gösterenlerin Karşısında Durmaya Devam Edeceğiz

Adalet Bakanı Abdulhamit Gül, Kadına Yönelik Şiddet İzleme Komitesi Toplantısı öncesi düzenlenen basın toplantısında açıklamalarda bulundu. Gül; Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanı Zehra Zümrüt Selçuk‘un da katıldığı toplantıda kadına yönelik şiddetle mücadele konusunda 2020 yılında yapılanlar ile önümüzdeki yıl için atılması gereken adımların konuşulup sorunlara çözüm arayışında bulunulacağını belirtti.

Kasım ayında kadına yönelik şiddetle mücadele konusunda adli süreçteki aktörlerle bir araya gelindiğini hatırlatan Gül, bugün sivil aktörlerle bu toplantının düzenlendiğini ve buradan çıkacak görüşlerin Adalet Bakanlığı için bir yol haritası olacağını belirtti.

Kadına yönelik şiddetin hem dünyanın hem de Türkiye’nin çözmesi gereken önemli sorunlardan biri olduğunun altını çizen Gül, bu şiddetin toplumun her kesimini olumsuz etkilediğini; fiziksel, ekonomik ve ruhsal zararının ötesinde sosyal dokuyu da zedelediğini ifade etti.

Kadına şiddet, insanlığa ihanettir

“Kadına karşı şiddetin hiçbir gerekçesi olamaz. Kadına karşı şiddeti insanlığa ihanet olarak tanımlıyoruz. Kurumlar ve kişiler olarak da şiddeti meşru göstermeye çalışan her davranışın, refleksin karşısında en güçlü şekilde durmaya devam edeceğiz.” mesajını veren Adalet Bakanı Gül, Bakanlık olarak 2019’un sonundan itibaren ve 2020 yılı içerisinde bu konuda olumlu adımlar attıklarını belirterek 2020’de uygulanmak üzere güncelledikleri genelgeden örnekleri sıraladı:

  • Tekrarlanan şiddet vakalarının gözden kaçırılmamasına odaklanıldı. Bu kapsamda mağdurun daha önce şikayetçi olup olmadığı değerlendirmeye tabi tutularak kontrol edilmesini istedik.
  • Süregelen şiddet vakası tespit edildiyse şüpheli hakkında eylemle orantılı olarak koruma tedbirlerine başvurulmasına karar verdik.
  • Tedbir kararı verilmeden önce tarafların tedbir geçmişlerinin de sorgulanmasını istedik.
  • Şiddet mağduru kişi hakkında koruyucu tedbirler yanında şiddeti uygulayana yönelik şiddet önleyici tedbirlerin uygulanması gerektiğini not ettik.
  • Mağdurun hayati tehlikesinin bulunması durumunda talebi beklenmeksizin mülkü amire bilgi verilerek geçici olarak koruma altına alınması gerektiğine işaret ettik.
  • Kaygı düzeyi yüksek suç mağduru kadınların beyanlarının mutlaka uzman desteğiyle adli görüşme odalarında alınarak adli sürecin başından sonuna kadar psikososyal destek verilmesini talep ettik.
  • 6284 sayılı Kanun’a ilişkin verilen tedbirler sürecinde Aile Bakanlığı İl Müdürlükleri tarafından Cumhuriyet Savcılarına, Tedbir Mahkemesine vakaya özgü rapor sunulmasına yönelik uygulamanın önünü açtık.
  • 2020 yılında Hakimler ve Savcılar Kurumu’nun aldığı kararla kadına yönelik şiddet vakalarına yönelik soruşturmalar, sadece belirli Cumhuriyet Savcıları ve Tedbir Mahkemeleri tarafından takip edilmeye başlandı. Artık bir ilde/ilçede kadına yönelik şiddet vakalarında tedbir kararları, bu konuda uzmanlaşmış tedbir mahkemeleri tarafından verilmektedir.
  • Adli süreçte başta çocuklar ve kadınlar olmak üzere suç mağdurlarına destek olmak üzere 2020 yılı haziran ayı itibarıyla Bakanlık bünyesinde Adli Destek ve Mağdur Hizmetleri Daire Başkanlığını kurduk.

Kadına Şiddete Sıfır Tolerans

Adalet sistemiyle yolu kesişen her vatandaşın adli süreç boyunca desteklenmesinin temel hareket noktaları olduğu vurgusunda bulunan Abdulhamit Gül, Bakanlık olarak çalışmalarını kadına yönelik şiddete sıfır tolerans ilkesiyle yürüttüklerini belirterek “Şiddete hiçbir tahammülümüzün yoktur ve şiddetle etkin mücadeleyi artırarak sürdüreceğiz.” ifadelerini kullandı.

Her bir vakayı ayrı ele alarak risk analizlerini ayrı ve doğru şekilde yapmanın, mağdurları olay gerçekleşmeden önce korumanın esas olduğuna dikkat çeken Gül, yargısal süreçte önemli yeri bulunan Kolluk Olay Formu’nun İçişleri Bakanlığı tarafından güncellendiğini, bunun da yargı süreçlerinde uygulayacılara önemli bir yol haritası olduğunu belirtti.

Şiddet ve şiddet tehdidinin hemen tedbir alınması gereken bir süreç olduğunu, aksi takdirde vaka gerçekleşerek kadının şiddete maruz kaldığını söyleyen Gül, olay gerçekleştikten sonra mağdurla ilgili cezanın Yargı tarafından zaten verildiğini oysa önemli olanın kamu kurumları, sivil toplum kuruluşları ve toplumun tüm kesimleriyle bir kadının hiçbir şekilde şiddete maruz kalmamasının sağlanması olduğunu dile getirdi.

Gül, kadının şiddete uğraması durumunda Yargı’dan beklentilerinin failin en ağır şekilde cezalandırılması olduğunu ifade etti. İşlenen suçun mağdur üzerindeki etkisini azaltmak amacıyla 2017’de kurulmaya başlanan adli görüşme odalarının sayısının 90’a yaklaştığını söyleyen Gül, bu sayede fail ve mağdurun karşılaşmadığını, özel ortamlarda uzmanlar eşliğinde ifadelerinin alındığını, fail ile mağdurun yüz yüze getirilmediğini söyledi.

Kadına yönelik şiddet suçundan dolayı hapishanede bulunan kişilerin Ceza İnfaz Kurumu Psikososyal Servisinde öfke kontrolü programlarına tabi tutulduklarını hatırlatan Gül, Yargı Reformu Belgesine de mağdur odaklı uygulamaların geliştirilmesine yönelik açık hedefler eklendiğini, 105 adliyede Adli Destek Mağdur Hizmetleri Müdürlüklerinin kurulduğunu, böylece şiddete uğramış bir kadın adliyenin kapısından girdiğinde yanında bu psikolojik desteği bulabildiğini dile getirdi.

UYAP 2020 verilerine bakıldığında önceki yıllara göre koruma tedbirlerine daha çok başvurulduğunu ifade eden Gül, kadına şiddet uygulayan kişilerin caydırıcı koruma tedbirlerine maruz bırakıldığına; bu tür suçlarda soruşturma sürelerinin 80 günden 55 güne düşürülerek soruşturmaların daha hızlı sonuçlandırıldığına dikkat çeken Gül, tedbir kararlarında yüzde 20’lik bir artış olduğunun görüldüğünü belirtti.

Israrlı Takip Ayrı Bir Suçtur

Israrlı takip mağdurları için de bu konudaki tedbirlerin devam ettiğini, özellikle Eylem Planında ısrarlı takibin ayrı bir suç olması ve bu cezanın artırılması yönünde Bakanlık olarak özellikle üzerinde çalışıldığını belirten Abdulhamit Gül, ısrarlı takibin asla kabul edilemeyecek bir şiddet olduğunu ve bu konuya çok önem verdiklerini belirtti.