Çocukların Cinsel İstismarı ve Güncel Tartışmalar

Sosyal hukuk platformu Lawtudent’ın Youtube kanalında “Çocukların Cinsel İstismarı ve Güncel Tartışmalar” konulu bir canlı yayın gerçekleştirildi. Yayının konuğu Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğretim üyelerinden Doç. Dr. Fahri Gökçen Taner oldu.

Evlenmek için rıza göstermekle cinsel davranışa izin vermenin farklı bir durum olduğuna dikkat çeken Fahri Gökçen Taner “Bu iki meseleyi birbirinden ayırarak başlayalım. Evlenmeye rıza gösterme yaşıyla cinsel davranışa rıza gösterme yaşı arasında bir ilişki var mı yok mu? Çünkü bütünlük olarak tartışmak istemeyenler bu iki kavramı bilerek iç içe sokuyorlar. Daha sonra doğan kafa karışıklığından sonra ‘Bu çok büyük bir mağduriyet’ diyorlar. Bu konuyu unsurlarına ayırarak parça parça ayırmak lazım.” diye konuştu.

Evlenme Yaşı 18 Ama İstisnalar Var

Türkiye’de 18 yaş altı evliliklerin yasal durumunu açıklayan Taner “Kanun koyucu ‘Türkiye’de evlenme yaşı 18’dir. Ama bazı istisnalar koyuyorum’ diyor. Bu istisnalar dünyanın çeşitli yerlerinde de var. Ama temel olarak kendi yaklaşımımı söyleyecek olursam evlenme yaşının 18 olması ve herhangi bir istisnaya bağlı olmaması bugünün modern toplumunda olması gereken şey. Ama kanunda düzenleme şu şekilde. Herkes için 18 yaş. 18 yaşından sonra her türlü sözleşmeyi de yapabiliyorsunuz zaten. 17 yaşından itibaren velinizden izin almak kaydıyla, 16 yaşından itibaren ise hâkim kararıyla evlenebilmeniz mümkün. Evlilik yaşı itibariyle düzenleme bu.” ifadelerini kullandı. 

Evlilik Kurumu İnsanlara Ait 

Evlilik kurumunun insanlara özgü olduğunun altını çizen Doç. Dr. Taner “Peki cinsel davranışa rıza gösterme yaşı ne? Bunların arasında ilişki var mı? Temel sorun bu. Burada şunu görmek lazım. Doğanın kanunlarına karşı kanun koyamazsınız. Evlenmek doğal bir şey değil. Evlenmek, insanlığın kültürü sonucu bulduğu bir kurum.Hukuk kurumları  gibi evlilik de hukuki bir buluş. Mesela siz sokakta evli hayvan gördünüz mü? Böyle bir şey var mı? Yok. İnsanlara ait bir kurum. İnsanlık bunu, geldiği gelişim çizgisi içerisinde tek eşli olması gerektiğine karar veriyor. Toplumsal düzeni bu şekilde kuruyor. Bunu korumak için birtakım hukuk kuralları belirlemiş. Evlenme hakkı bakımından çeşitli koşullara bağlı. Fakat cinsel davranışta bulunma konusunun doğrudan bir ilişkisi yok.” dedi.

Cinsel Davranış Kavramı Farklı Yorumlanıyor

Toplumda konu hakkında çeşitli görüşlerin olabileceğini belirten Fahri Taner “Toplumun bir kesimi şöyle düşünüyor olabilir: Cinsel davranışta bulunmak için evlenmek şarttır. Yalnız davranış deyince cinsel ilişkiyi anlamak çok yanlış. Çünkü el ele tutuşmak da cinsel davranıştır. Bir kimseye cinsel özgürlüğünü ihlal edecek şekilde dokunmak da cinsel davranıştır. Öpüşmek de bir cinsel davranıştır. O yüzden cinsel davranışta bulunmak için evlenmek gerekir teorisi burada çöküyor.” şeklinde konuştu.

Kanun Mesajı Yetişkinlere Veriyor 

Türk Ceza Kanunu’ndaki maddelerin yetişkin bireylere çarpıcı mesajlar verdiğini ifade eden Gökçen sözlerine şu şekilde devam etti: “Bizim temel olarak çocuklar bağlamında esas alacağımız yaş 15. Ne diyor kanun koyucu? ‘15 yaşın altındaki çocuklar, cinsel davranışa hiçbir şekilde rıza gösteremezler.’ Burada aslında mesajı çocuklara vermiyor. Çünkü 15 yaşındaki bir çocuk Ceza Kanunu’ndan büyük ihtimalle haberdar değildir. Mesajı yetişkinlere veriyor. Aslında burada korunan menfaat çocuğun gelecekte bir cinsel özgürlüğü olacak. Ama çocuğun doğru ve düzgün cinsel gelişimini korumak. Çünkü eğer çocuk erken yaşta cinsel müdahaleye maruz kalırsa o zaman sağlıklı bir şekilde cinsel yaşam geliştiremez ve kırılgan olur. Kanun koyucu ‘15-18 yaş aralığında reşit olmayanla cinsel ilişki’ diye bir suç koydu. Ama o suçta kendi yapısı itibariyla çok problemli. Çünkü hem rıza gösteriyorsunuz hem de şikâyet edebiliyorsunuz.”  

Kadınlar Kendi Ayakları Üzerinde Durabilirler

“Kadınlar korunmaya muhtaç varlıklar değillerdir.” diyen Taner “Kadınlar eşit bireylerdir. Erkekler ne kadar eşitse kadınlarda aynı şekilde eşitler. Kadını koruma söylemi yukarıdan bir söylem oluyor. Modern dünyada devletin pozitif bir yükümlülüğü var hepimiz için. Bu durum kadınlar bakımından da erkekler bakımından da böyle. Çocuklar korunmaya muhtaç olabilirler. Ama kadınlar korunmaya muhtaç değiller. Eşit olarak birey kabul edilmeleri şart. Eşit olarak kabul edildiklerinde zaten onlar kendi kendilerini korurlar. Tek eşlilik ve bunun kanun tarafından korunmasında geçmişten gelen çok eşli yapıyı bitirmek kadının sosyal yapısını güçlendirmek olarak ifade edebiliriz.” dedi.

İnsan Onuruna Aykırı Kanunumuz Vardı

Taner, “Eski adetler zor ölürler. Bu adetler ölmüyor ve hortlayarak diriliyor.” diyerek tarihten bugüne gelen yanlış uygulamaların olduğunun altını çizerken “Bu ülkede 15 yaşın altındaki çocuklarla cinsel davranışta bulunmayı normal sayan, sapık diyerek meşrulaştırmak istemiyorum ama sapık deyince kişinin hasta olduğu anlaşılıyor. Hayır hasta falan değil. Hastaysa bile toplumun bu kuralını biliyor ve bunu kasıtlı olarak göz göre göre ihlal ediyor. Sonra da ‘Ne var canım ben bununla evlendim’ diyor. Böyle bir şey yok. Bir kere evlenmek bir sözleşme. Bir cezasızlık nedeni değil. Eskiden kanunda tecavüzcüsüyle evlenmek diye bir neden vardı. Çok uzun zaman boyunca kadını aşağılayan bir nedendi. Sana birisi tecavüz edecek. Hatta birden fazla kişi tecavüz edecek. Tecavüzcülerden bir tanesiyle evlendiğinde diğerleri de hep beraber cezadan kurtulacak. 5 yıl boyunca evli kalındığında herkes cezadan kurtulacak. Ne alâ memleket. Bunların kadın erkek eşitliğine aykırı olduğunu, insan onuruna aykırı olduğunu ve kabul edilemez olduğunu görmek lazım. 15 yaşın altındaki çocuklara kimse dokunamayacak. Bunun tartışılabilir bir yanı yok.” diye konuştu.

Önemli Olan Direnme Yükümlülüğüne Gerek Kalmaması

Fahri Gökçen Taner direnme yükümlülüğüne açıklık getirdi ve şunları söyledi: “Direnme yükümlülüğüyle ilgili bir şey yoktur. Hiç kimse kendisine yönelen bir cinsel saldırıya karşı direnmekle yükümlü değildir. Olması gereken şey buna uğramamasıdır. Mağduru suçlamış olursunuz. Nasıl suçlarsınız mağduru? ‘Neden taksiye binmedin de karanlıkta yürüdün? Neden o kıyafeti giydin? Seni kahve içmeye çağırdı. Neden kabul ettin?’ gibi pek çok türevi var. Bunlar toplumda birtakım stereotipler. Çünkü fail bunları söylediğinde bilinçaltına o mesajın belli noktalara gittiğini biliyor. Sonra biz kendimizi mağduru suçlarken buluyoruz. Bir kere mağdurun suçlanacak hiçbir tarafı yok.”