Doç. Dr. Özge Yücel: Hukukumuzda kadınların haklarını gasp eden yasal düzenlemeler var

Haber: Taha Ahmet Özel

Avukat Hakları Grubu’nun çevrim içi yayınında “Türkiye’de Kadın Hareketi” konuşuldu. Moderatörlüğünü Prof. Dr. Mehmet Köksal’ın yaptığı yayına katılan Doç. Dr. Özge Yücel, kadına yönelik şiddetin normalleştirilmesinden dolayı çoğu kadının şiddete uğradığının farkında olmadığına dikkat çekti, mevcut hukuk sisteminde kadınların haklarının gasp edildiği kanunların yer aldığına vurgu yaptı.

Kadınlar Yaşadıkları Şiddetin Farkında Olmuyor

“Kadın hareketi içinde herkesin amacı hayatta kalmaktır” diyen Özge Yücel “Hobi olsun diye feminist mücadele içinde değiliz. Hayatta kalmaya çalışıyoruz. Sürekli şiddet görüyor, tacize maruz kalıyoruz. Şu anda Türkiye’de yaşayıp da ayrımcılığa ya da tacize uğramamış bir kadın ya da kız çocuğunun olduğunu sanmıyorum. Kişiler genellikle yaşadığı şiddetin farkında değil. Çünkü normalleştirilmeye çalışılıyor. Bizim görevimiz her türlü şiddete, ayrımcılığa karşı çıkarak bizden alınmaya çalışılan hakları kaptırmamak için uğraşıyoruz.” ifadelerini kullandı.

Düzenlemeler Yapılsa da Bazı Haklar Gasp Ediliyor

Türk Ceza Kanunu’nda toplumsal cinsiyet eşitsizliğine ilişkin bazı hükümlerin mevzuattan çıkarılmasında kadın hareketinin büyük rolü olduğunun altını çizen Yücel “Sorunun çoğu uygulamadan kaynaklı. Ama hâlâ kadınların ve kız çocuklarının haklarını gasp eden yasal düzenlemeler hukukumuzda bulunmakta. Örnek verecek olursa kürtaj hakkı. Avrupa ülkelerinde kürtaj için yasal süre 12 haftadır. Bizde bu düzenleme 1980’li yıllarda yapılırken 10 hafta şeklinde belirlenmiştir. 10 hafta içerisinde kişinin gebe kaldığını fark edip buna ilişkin karar vermesi ve kararını uygulamaya geçirmesi çok kolay olmuyor. Genellikle iş işten geçmiş oluyor. 10 haftayla kısıtlanmasının sebebi bu. Fiilen imkansız hale getirmek” dedi.

Evli Kadın Eşinin Soyadını Taşıma Zorunluluğu İnsan Haklarına Aykırı

Yücel, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) ve Anayasa Mahkemesi’nin (AYM) bireysel başvuru kararlarıyla evli kadının eşinin soyadını taşımak zorunda olmasının insan haklarına aykırı olarak görüldüğünü belirtti. Yücel bu kararlara rağmen Türk Medeni Kanunu’nda hükümler değiştirilmediği için eşinin soyadını taşımak istemeyen kadınlar dava açmak zorunda olduklarının altını çizen Yücel “Mahkemeler AİHM kararını gerekçe göstererek bu davayı kabul ediyorlar.” değerlendirmesinde bulundu.

“Evlilik içi cinsel saldırı eskiden suç bile değildi” diyen Yücel “Kadının bedeni, eşinin bir malı gibi değerlendiriliyordu. Ama bugün suç olsa bile şikâyete bağlı bir suç. Oysa ki evli olmayan bir kişinin uğradığı cinsel saldırı şikâyete bağlı olmadan resen kavuşturulan bir suçken evlilik içinde gerçekleştirilen cinsel saldırı, şikâyete bağlı. Kadın önce şikâyet edip sonrasında şikâyetinden vazgeçerse ceza davası da düşüyor. Dolayısıylar soruşturmaya ve kovuşturmaya devam edilemiyor.” dedi.

Tedbir Kararı Baskı Altında Kaldırılabiliyor

“Şiddet tehlikesine maruz kalan kişi, 6284 Sayılı Kanun’da tedbir talebinde bulunabiliyor” diyen Özge Yücel, kadınların baskı altında tedbir kararını kaldırttığını ifade etti. Yücel “Kadınlar tedbir talebini mecbur kaldıkları, gidecek bir yerleri olmadığı için kaldırıyorlar. Eğer şiddet mağduru kişiye ev, iş vermiyorsanız o kişinin bağımsız olarak ayakları üzerinde durmasını sağlayamıyorsanız aslında o şiddete boyun eğdirilmiş oluyor” diyerek kadınlara  şiddet karşısında destek verilmediğini vurguladı.

Hâkim Risk Değerlendirmesi Yapmalı

Tedbir alınacak kişi için risk değerlendirmesi yapılması gerektiğini belirten Yücel “İstanbul Sözleşmesi yani 6284 Sayılı Kanun sadece uzaklaştırma tedbiri al demiyor. ‘Uygun gördüğün diğer tedbirleri de alabilirsin’ diyor. Ama hâkimlerin bu konuda hiçbir bilgisi yok. Mağdur hâkim tarafından dinlenmiyor bile. Eğer risk değerlendirmesi sonucunda daha ciddi bir durum varsa farklı tedbirler alınması gerekiyor. Yakın polis koruması veya diğer sosyal tedbirlere başvurulması önemli. Bunun için şiddet tehlikesine maruz kalan kişiyi dinlemek gerekir.” yorumunda bulundu. 

Evlilik İznini Çocukların Babaları Alıyor

“16-17 yaşındaki çocuklar hâkim izniyle evlendirilebiliyorlar” diyen Yücel, konuşmasının devamında “Normal şartlarda çocuğun kendisinin başvurması gerekirken uygulamada hep çocukların babalarının başvurduğunu biliyoruz. Anayasamızın 90.maddesinde ‘İnsan haklarına ilişkin temel hak ve özgürlüklere ilişkin uluslararası sözleşme hükümleri, kanun hükmüyle çelişirse, çatışırsa sözleşme hükmü üstün tutulur.’ ifadesi bulunmakta. Evlenme izin başvurularının kesinlikle reddedilmesi gerekiyor ama kimse bunu ciddiye almıyor.” diyerek çocuk evliliklerinin engellenemediğini ifade etti.