Genel Olarak Sığınma ve Sığınma Hakkı Kavramı*

Doç. Dr. Ahmet Hamdi TOPAL / İstanbul Medipol Üniversitesi Hukuk Fakültesi Milletlerarası Hukuk Anabilim Dalı Öğretim Üyesi

ABSTRACT

The founder and chief editor of Wikileaks, Julian Paul Assange, made an application for asylum protection from Embassy of Ecuador in London on 19th of June, 2012 and this request was accepted by the Embassy. Assange, whose diplomatic asylum status was strongly objected by the UK government, has not been allowed to leave the country. Now, he lives in the Embassy premises. Diplomatic asylum, having a long historical background, is a controversial subject in international law. In this article, diplomatic asylum, becoming a popular issue again by the Assange case, is going to be handled. In this context, whether a person could be protected through diplomatic asylum by any state while criminal proceedings against him in process, would be discussed, and, if such protection is warranted to that person, the legal applications which could be used by the state that does not allow the person to leave the country and possible legal solutions would be examined.

Key words: Asylum, diplomatic asylum, diplomatic immunities, international law.

GİRİŞ

Avustralya vatandaşı olan Julian Paul Assange, ABD Dışişleri Bakanlığı ile ABD Büyükelçilikleri ve Konsoloslukları arasındaki ayrıntılı yazışmaları içeren gizli belgeleri elde ederek bunları 2010 yılından itibaren kurucusu ve editörü olduğu WikiLeaks internet sitesinde yayınlamaya başlamıştır. Sayıları binlerle ifade edilen bu belgelerin, ABD ile başta Ortadoğu ülkeleri olmak üzere diğer devletler arasındaki ilişkiler hakkında bilgiler içerdiği ifade edilmektedir. Belgelerin sızdırılarak yayınlanması üzerine A BD tarafından başlatılan soruşturma kapsamında yargılanan ABD Ordusunda görevli Er Bradley Manning suçlu bulunmuş ve 35 yıl hapis cezasına çarptırılmıştır. (1) Öte yandan Assange’ın ABD’ye ait gizli belgeleri sızdırdığı gerekçesiyle mahkûm edilen Bradley Manning’i yönlendirip yönlendirmediği de araştırılmakta olup bu olayda dâhli olduğu tespit edildiği takdirde casusluk suçlamasıyla Assange aleyhine dava açılması söz konusudur.

Aynı dönemde Assange hakkında ırza tecavüz ve cinsel tacizde bulunduğu gerekçesiyle İsveç’te de bir soruşturma başlatılmış ve savcılık tarafından Avrupa Tutuklama Müzekkeresi (European Arrest Warrant) çıkarılmıştır. (2) İsveç makamlarının aksi yöndeki iddialarına mukabil Assange, şahsına yönelik suçlamaların siyasî olduğunu ve hakkında bir karalama kampanyası yürütüldüğünü belirterek bu konudaki masumiyetini ispatlayacağını ve İsveç’e gönderilmesinin Amerika’ya teslim sürecini kolaylaştıracağını iddia etmektedir. Bununla birlikte Assange, 7 Aralık 2010’da hakkındaki iddialarla ilgili olarak ifade vermeye gittiği Londra’daki polis merkezinde İsveç tarafından çıkarılan karar uyarınca tutuklanmış, ancak kısa bir süre sonra 14 Aralık 2010’da çıkarıldığı Mahkeme tarafından kefâletle şartlı tahliye edilmiştir. Ancak 24 Şubat 2011 tarihinde verilen nihaî karar, Assange’ın İsveç’e geri verilmesi şeklinde çıkmıştır. Söz konusu hukukî süreç, Yüksek Mahkemenin 30 Mayıs 2012’de Assange’ın İsveç’e geri verilmesine ilişkin karar aleyhine yaptığı başvuruyu reddetmesiyle neticelenmiştir. Kararda, İsveç’in çıkardığı uluslararası tutuklama kararının uygulanması zorunluğuna dikkat çekildiği görülmektedir. Yüksek Mahkemenin kararına karşı yapılan başvurunun 14 Haziran 2014’te reddedilmesiyle birlikte karar, iç hukuk açısından kesinleşmiştir. (3)

Karara karşı AİHM’ye başvurma imkânına sahip olan Assange, bu yolu tercih etmemiş ve 19 Haziran 2012’de Ekvator’un Londra Büyükelçiliğine girerek sığınma talebinde bulunmuştur. Ekvator, ırza tecavüz ve cinsel taciz suçlarından dolayı arandığı İsveç’e ve sonrasında da ABD’ye teslim edilmemek için sığınma talebinde bulunan Assange’ın başvurusunu kabul ederek kendisine diplomatik sığınma hakkı tanıdığını açıklamıştır. (4) Gerekçe olarak Assange’ın geri verilmesi sürecinde uluslararası sözleşmelere riayet edilmeyerek iç hukuk kurallarına öncelik tanınacağını ileri süren Ekvator, ABD’ye teslim edilmesi hâlinde askerî mahkeme önüne çıkarılacak olan Assange’ın âdil bir şekilde yargılanmayacağı, aşağılayıcı ve kötü muameleye tâbi tutulacağını ileri sürmektedir.

Ekvator’un Assange’a diplomatik sığınma hakkı tanıması, Assange açısından sorunu çözmemektedir. Zira Assange’ın ülkeden çıkmasına izin verilmeyeceğini ifade eden İngiliz makamları tarafından yapılan açıklamalarda, Ekvator’un Assange’a diplomatik sığınma hakkı tanımasına ilişkin kararını tanımadıklarını, Assange elçilik dışına çıkar çıkmaz hakkındaki karar uyarınca tutuklanarak İsveç’e teslim edileceğini belirtmişlerdir. (5) Buna mukabil Assange, İsveç’e geri verildiği takdirde Wikileaks sebebiyle hakkında soruşturma yürütülmekte olan ABD’ye gönderileceğini ileri sürerek elçilikten ayrılmamakta ısrar etmektedir.

Assange örneğinde de görüldüğü üzere diplomatik ilişkiler kapsamında ülke devletinin (territorial state) sahip olduğu egemenlik hakkı ile koruma sağlayan devlete (protective state) tanınan diplomatik dokunulmazlık arasında bir çatışma çıkmaktadır. Ülke devleti, suç işlediği iddia edilen şahsın üzerinde egemen yetkilere sahip olduğu ülke topraklarını terk ederek hakkında açılmış bulunan kovuşturmalardan kaçmasına engel olmayı amaçlamaktadır. Buna mukabil koruma sağlayan devlet, diplomatik temsilciliğe tanınan dokunulmazlıkları kullanarak sığınma arayışındaki şahsı koruma altına almakta ve bu şahsın yargılanmasına veya yargılanmak üzere ilgili devlete gönderilmesine engel olmaktadır. Ancak bu durumda sığınma hakkı tanıyan devlet, diğer devletin içişlerine belirli bir oranda müdahil olmakta ve taraflar arasında siyasî ve hukukî ihtilaflar doğabilmektedir. Benzer uyuşmazlıkların diplomatik yollarla barışçı şekilde çözüme kavuşturulduğu örneklerle karşılaşmak mümkündür. Nitekim aşağıda da yer verilen Pekin’deki ABD Büyükelçiliğine sığınan Chen Guangcheng örneğinde, Çin her ne kadar bu olaydan ötürü içişlerine karıştığı suçlamasında bulunduğu ABD’den özür talep etse de, Guangcheng ve ailesinin yurtdışına çıkarak ABD’ye gitmesine izin vermiştir. Ancak Assange ile ilgili olarak Ekvator ve İngiltere’nin mutabakata vararak sorunu çözüme kavuşturmaları, çalışmanın kaleme alındığı an itibarıyla mümkün olmamıştır.

I. Genel Olarak Sığınma ve Sığınma Hakkı Kavramı
A. Sığınma Kavramının Tanımı ve Kapsamı

Sığınma arayışındaki şahıs (asylum seeker), temel haklarının ihlâl edildiği veya ihlâl tehlikesiyle karşı karşıya olduğu gerekçesiyle kendisini bu tehlike karşısında korumayan veya koruyamayan devlet ülkesinden kaçarak kurtulma çabası içinde olup, ihtiyaç duyduğu bu korumanın başka bir devlet tarafından karşılanmasını amaçlamaktadır. Buna göre sığınma (asylum); kişinin tâbiiyetinde bulunduğu veya ikâmet ettiği devletin ülkesini maruz kaldığı baskılar ya da kovuşturmalar sebebiyle terk ederek yabancı bir devletin ülkesine, diplomasi temsilciliğine veya konsolosluk binasına, harp gemilerine ya da devlet uçaklarına girmesi ve koruma talebinde bulunması anlamına gelmektedir.6 Sığınma talebinin yöneltildiği devletin, diğer bir devletin tâbiiyetinde bulunan şahsın geldiği ülkeye ya da bir başka ülkeye geri verilmemesine ve ülkede kalmasına izin vermesi hâlinde sığınma talebi kabul edilmiş olmaktadır.

Söz konusu bilgilerden hareketle sığınma kavramının temel unsurları şu şekilde özetlenebilir. İlk olarak, sığınma arayışındaki şahıs, kabul eden devletin veya gönderen devletin vatandaşı olabileceği gibi Assange örneğinde görüldüğü üzere üçüncü bir devletin vatandaşı da olabilmektedir. Devlet, sığınma arayışı içindeki şahsın bu talebini kendi ülkesinde veya kontrolü altında bulunan diğer bir yerde kabul etmektedir. Bu kabul geçici değil uzun sürelidir, dolayısıyla devlet uzun süreli bir koruma sağlamaktadır. Sığınma hakkı tanıyan devlet, tanıma kararıyla birlikte ilgili şahsın korunmasına yönelik belirli tedbirler almakta ve bu şahsı muhtemel tehlikelere karşı koruma yoluna gitmektedir. (7) Öte yandan sığınma arayışındaki şahıs, genellikle siyasî suçlu olup (en azından sığınma hakkı tanıyan
devlet açısından durum böyledir) hakkında yürütülen kovuşturmadan kurtulmayı amaçlamaktadır. Bu durumda sığınma hakkının, insan hakkı ihlâllerine karşı siyasî suçluları koruduğu söylenebilir. Belirtilmesi gereken diğer bir husus, sığınma devletin münhasıran egemen yetkiye sahip olduğu ülkesi sınırları içinde gerçekleşebileceği gibi, devletin ülkesi dışında da gerçekleşebilmektedir. O hâlde sığınma olgusu, devletin ülkesine sığınma (territorial asylum) ve devletin ülkesi dışında gerçekleşen ülke dışı sığınma (extraterritorial asylum) şeklinde ikiye ayrılarak ele alınabilir.

Devletin ülkesine sığınma, devletin sınırları içinde yer alan ve münhasıran egemen yetkiler kullandığı ülke parçasına sığınmayı ifade etmekte ve genellikle devletin ülkesi üzerinde bulunan yabancılara sığınma hakkı tanıması şeklinde anlaşılmaktadır. Bu sebeple, sığınma hakkının tanınıp tanınmaması ilgili şahıs ve devlet arasında bir mesele olup söz konusu devletin takdirine bağlıdır. Devlet, suç işlediği iddiasıyla kovuşturulmak istenen şahsı diğer devletlere karşı korumak için, bu şahsa kendi ülkesi sınırları içinde sığınma hakkı tanıyabilir. (8) Bilindiği gibi uluslararası hukuka göre, her bir devlet yabancıların ülkesine girmesi ve ülkesinde kalması konusunda münhasıran yetkilidir. Dolayısıyla bir devletin yabancılara ülkesinde sığınma hakkı tanıyıp tanımaması, o devletin uluslararası yükümlülükleri ve kendi iç hukuku çerçevesinde değerlendirilebilecek bir mevzudur. Nitekim BM Genel Kurulu tarafından kabul edilen 1967 tarihli Birleşmiş Milletler Devletin Ülkesine Sığınmaya İlişkin Bildiri’de de, sığınma hakkı tanımak devlet egemenliğinin olağan bir görünümü, barışçı ve insanî bir hareket şeklinde nitelendirilmiştir.9 Buna göre, bir devlet tarafı olduğu bir andlaşma ile birlikte bu konuda bir yükümlülük altına girmişse, söz konusu andlaşmada öngörülen şartları taşıyan yabancılar için sığınma hakkı tanımak mecburiyetindedir. Devlet böyle bir yükümlülük altına girmediği takdirde, sığınma talebinde bulunan yabancılara kendi iç hukuku doğrultusunda sığınma hakkı tanıyıp tanımama yetkisine sahiptir.

Öte taraftan diplomasi temsilcilikleri ile konsolosluk binalarına, askerî tesislere veya askerî gemi ya da uçaklara ve diğer devlet araçlarına girmek suretiyle de sığınma talebinde bulunulduğu görülmektedir.10 Ülke dışı sığınma şeklinde isimlendirilebileceğimiz bu tür bir sığınma, devletin münhasıran egemen yetkiye sahip olduğu ülkesi dışında gerçekleşmektedir. Hâlbuki devletin ülkesine sığınmada, sığınma arayışındaki şahsın sığınma talebini yönelttiği devlet ile başvuru anında üzerinde bulunduğu devlet aynı devlettir. Bu bağlamda diplomatik sığınma (diplomatic asylum) ise, ülke dışı sığınmanın özel bir görünümü olup diplomasi ve konsolosluk ayrıcalıklarının söz konusu olduğu alanlarda gerçekleştirilen sığınma türünü ifade etmektedir.

Diplomatik sığınma, devletin ülkesine sığınmada yaşanması muhtemel ihtilaf ve siyasî krizlerin ötesinde belirsizlikler içermektedir. Çünkü sığınma arayışındaki şahıs, hakkında kovuşturma yürüten devletin ülkesinden ayrılmamış olup ülke toprakları üzerinde bulunan diğer bir devlete ait diplomatik temsilciliğe ya da konsolosluk binasına girerek sığınma talebinde bulunmaktadır. (11) Bu durumda diplomatik sığınma uygulaması, kabul eden devletin münhasıran egemen yetkilere sahip olduğu ülkesi üzerinde gerçekleşmekte ve kabul eden devletin egemenlik yetkilerini ihlâl etmektedir. Dolayısıyla bu tür bir uygulama, ancak uluslararası hukuk kapsamında bir dayanağa sahip olduğu takdirde kabul edilebilir.

B. Diplomatik Sığınma Kavramının Ortaya Çıkışı ve Uluslararası Uygulama

Egemenliğinin bir göstergesi olarak koruma sağlanması anlamında sığınma olgusunun ortaya çıkışı, Eski Yunan site devletlerine kadar götürülmektedir. 12 Diplomatik sığınma uygulaması ise, 15 ve 16. yüzyıllarda Avrupa’da daimî temsilciliklerin açılmaya başlanması ve diplomatik imtiyazların genişlemesiyle birlikte ortaya çıkmıştır.13 Yerel yetkililerin büyükelçililik ikâmetgâhına girmelerinin yasaklanmasıyla birlikte, hakkında tâkibat başlatılmış olan şahısların bu yola başvurmaya başladıkları görülmektedir. Ancak bu durum her zaman için sorun teşkil etmiş ve devletler arasında bir ihtilaf kaynağı olmuştur. Nitekim uluslararası uygulamaya bakıldığında da diplomatik sığınma yoluna nadiren başvurulduğu, devletlerin diplomatik sığınma hakkı tanımaktan çekindikleri söylenebilir. Ancak Assange olayında da görüldüğü üzere sınırlı da olsa bu tür uygulamalarla karşılaşmak mümkündür. Özellikle siyasî karışık ve iç savaşların sıklıkla yaşandığı Latin Amerika devletleri dâhil bazı ülkelerde siyasî amaçlı soruşturmalara muhatap kalan devlet yetkililerinin diplomatik sığınma yoluna başvurdukları görülmektedir. Bu bağlamda bilinen bazı örnekleri kısaca incelemek, söz konusu uygulamanın sebepleri ve doğurduğu sonuçların anlaşılabilmesi açısından önem arz etmektedir.

Diplomatik sığınma kavramıyla özdeşleşen ve aynı zamanda Milletlerarası Adalet Divanı (MAD) kararına da konu olan en önemli örnek Peru ile Kolombiya arasında krize neden olan Victor Raul Haya de la Torre olayıdır. 1948 yılında Latin Amerika devletlerinden Peru’da, Amerikan Popüler Devrimciler İttifakı (American Popular Revolutionary Alliance) isimli hükümet karşıtı hareket tarafından mevcut yönetimi devirmeye yönelik bir ayaklanma başlatılmıştır. Kısa süren ve başarısızlıkla neticelenen ayaklanma teşebbüsünün ardından başlatılan soruşturma kapsamında, hakkında tutuklama kararı verilen Victor Raul Haya de la Torre, Lima’daki Kolombiya Büyükelçiliğine girerek sığınma talebinde bulunmuştur. Kolombiya, Torre’yi siyasî suçlu kabul ederek kendisine sığınma hakkı tanımış ve Torre’nin can güvenliğinin sağlanarak ülke dışına çıkarılmasını talep etmiştir. (14) Ancak Peru’nun ülkeden çıkış izni vermemesi üzerine 6 yıl süreyle elçilikten ayrılamayan Victor Haya de la Torre, söz konusu iznin 1954 yılında verilmesi üzerine Peru’dan ayrılarak Meksiya’ya gidebilmiştir. (15)

Bilinen diğer bir örnek, Macaristan ile ABD arasında yaşanan Mindszenty olayıdır. Macaristan’da Katolik Kilisesinin başında bulunan ve komünizm karşıtı olan Kardinal Jozsef Mindszenty, ülkeye ihanet suçlamasıyla yargılanmış ve 1949’da müebbet hapse mahkûm edilmiştir. 1956 yılında Macaristan’da yaşanan ayaklanma sırasında kısa bir süre serbest kalan Mindszenty, tekrar tutuklanarak hapse gönderilmesi ihtimâli karşısında Budapeşte’deki ABD Büyükelçiliğine sığınmıştır. ABD, Sovyetler Birliği’nin Macaristan’a yönelik müdahalesiyle birlikte Mindszenty’nin tutuklanması ve hatta öldürülmesi ihtimâlinin ortaya çıkması karşısında sığınma hakkı tanıma yoluna gitmiştir. Mindszenty, Macaristan Hükümeti’nin elçilikten ayrılarak ülkeyi terk etmesine izin vermemesi üzerine elçilikten dışarı çıkamamış ve 15 yıl süreyle elçilikte ikâmet etmek zorunda kalmıştır. Mindszenty, ancak 1971 yılında izin verilmesiyle birlikte ülkeden ayrılabilmiştir. (16) Benzer şekilde Joseph Stalin’in kızı Svetlana Losifovna Alliluyeva’nın Yeni Delhi’deki ABD Büyükelçiliğine sığınması üzerine, ABD Alliluyeva’ya sığınma hakkı tanıyarak ülkeye yerleşmesine izin vermiştir. (17) Yine 1989’da Çin’de yaşanan rejim karşıtı gösterilerin ardından muhalif görüşleriyle bilinen Fang Lizhi ailesiyle birlikte Pekin’deki ABD Büyükelçiliğine sığınmış, burada 13 ay kaldıktan sonra ABD’ye gitmesine izin verilmiştir. (18)

Yakın geçmişte yaşanan örneklere bakıldığında ise, geçtiğimiz yıllarda Kuzey Kore’den Güney Kore’ye kaçmak isteyen Kuzey Kore’lilerin, Pekin’deki Güney Kore Büyükelçiliğine veya İspanya dâhil bazı batılı devletlerin büyükelçiliklerine sığındıkları görülmektedir. Yapılan müzakerelerin ardından Çin’in Filipinlere gitmesine izin verdiği bu kişilerin ekseriyetinin, Güney Kore’ye geçişleri sağlanmıştır. Ancak Çin, benzer durumların tekrar yaşanmaması için büyükelçilikler ve diğer diplomatik misyonların etrafında güvenlik tedbirleri alma yoluna gitmiştir. (19) Diğer önemli bir örnek ise, geçtiğimiz 2012 yılında Çinli insan hakları aktivisti Chen Guangcheng’in ülkesinde maruz kaldığı sıkıntılar ve son olarak ev hapsine alınması karşısında, Pekin’deki ABD Büyükelçiliğine sığınmasıdır. Çin tarafından kınanan ve iki ülke arasında kısa süreli bir krize neden olan bu olay, Guangcheng ve ailesinin ülkeden ayrılarak ABD’ye gitmesine izin verilmesi ile birlikte çözüme kavuşmuştur. (20)

Yukarıda sıralanan bu örneklerden sığınma hakkının devletlerce tanındığı ve yaygın bir kabul gördüğü sonucu çıkarılmamalıdır. Uluslararası toplum uzun bir süre diplomatik sığınma karşısında mesafeli davranmış, ancak Mindzensty, Alliluyeva, Fang Lizhi ve diğer örneklerden de anlaşıldığı gibi ABD dâhil pek çok devlet diplomatik sığınmayı bir seçenek olarak muhafaza etmeyi tercih etmiştir. Örneğin ABD, Mindszenty ve Guangcheng örneklerinde diplomatik sığınma yönünde bir tavır sergilemişken Assange olayında farklı davranmıştır. Özellikle batılı devletlerin bu konuda olaylara ve zamana bağlı olarak farklı davrandıkları görülmektedir. Buna mukabil üçüncü dünya ülkeleri ise, kendi iç işlerine yönelik bir müdahale aracı olarak kullanılacağı ve egemenliklerine bir tehdit teşkil edebileceği endişesiyle diplomatik sığınma uygulamasına karşı ihtiyatla yaklaşmışlardır. Çalışmanın ilerleyen kısımlarında da görüleceği üzere bu konuda evrensel bir düzenleme yapılamamasının sebebi, devletlerin böyle bir durumda hareket kabiliyetlerini sınırlayacak ve seçeneklerini ortadan kaldıracak hukukî bir yükümlülük altına girmek istemeyişleridir. Çalışmamızın konusunu teşkil eden Assange olayı da bunun tipik bir örneğidir.

*Bu makale, daha önce İstanbul Medipol Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi 1 (1), Bahar 2014’te yayımlanan “Uluslararası Hukuk Açısından Diplomatik Sığınma ve Assange Olayı” adlı çalışmadan Doç. Dr. Ahmet Hamdi Topal‘ın izniyle alıntılanmıştır.

2) Karara konu olan Avrupa Tutuklama Müzekkeresi usulü, 13 Haziran 2002’de Sevilla’da toplanan Avrupa Birliği Konseyi tarafından alınan “Avrupa Tutuklama Müzekkeresi ve Üye Devletler Arasında Teslim Usullerine İlişkin Çerçeve Karar”la kabul edilmiştir. Bu düzenleme ile ulaşılmak istenen amaç; üye devletler arasında uygulanan geri verme hukukunun basitleştirilmesi ve karşılıklı güvene ve kararların serbest dolaşımına dayanan bir sistem oluşturmak şeklinde özetlenebilir. Söz konusu kararın ilk maddesinde Avrupa Tutuklama Müzekkeresi; ceza soruşturmasının yürütülmesi, hapis cezasının infazı veya gözaltı kararının yerine getirilmesi amacıyla, talep edilen kişinin tutuklama veya teslimini isteyen ülke tarafından tutuklanması veya teslimiyle ilgili mahkeme kararı şeklinde tanımlanmaktadır. Ayrıntılı bilgi için bkz. Ahmet Ulutaş, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi Işığında Suçluların Geri Verilmesi, Türkiye Barolar Birliği Yayınları, Ankara, 2012, s. 79-87.3) Karar için bkz. http://www.supremecourt.gov.uk/docs/UKSC_2011_0264_Judgment.pdf (11.29.2013).
3) Karar için bkz.http://www.supremecourt.gov.uk/docs/UKSC_2011_0264_Judgment.pdf (11.29.2013).
4) Açıklama için bkz. http://www.mmrree.gob.ec/eng/2012/com042.asp (08.10.2013).
5) Assange’ın hakkındaki suçlamalardan dolayı sorgulanmak üzere İsveç tarafından istendiğini ve geri verme kararının Wikileaks’in çalışmalarıyla ilgisi olmadığını söyleyen İngiltere Dışişleri Bakanı William Hague, ülkesinin Assange’a dışarıya güvenli geçiş imkânı tanımayacağını, bunu yapmaları için hukukî bir zorunluluklarının bulunmadığını ifade etmiştir. Açıklama için bkz. http://www.politics.co.uk/comment-analysis/2012/08/16/william-hague-assangestatement-in-full (11.29.2013).
6) Hüseyin Pazarcı, Uluslararası Hukuk Dersleri II. Kitap, Turhan Kitabevi, Ankara, 2005, s.185-186.
7) René Värk, Diplomatic Asylum: Theory, Practice and the Case of Julian Assange, Proceedings of the Estonian Academy of Security Sciences, Sayı 11, 2012, s. 241.
8) Värk, s. 241.
9) Yapısı gereği insan hakları ile yakın bir ilişki içinde bulunan sığınma hakkı, uluslararası hukuk bağlamında devletin egemenlik hakkı içinde değerlendirilmektedir. Bu kabul, devletlere sığınmacıyı ülkeye kabul etme ve sığınma sağlama sorumluluğu getirilmemesinin başlıca sebebi olarak görülebilir. Bkz. Neva Övünç Öztürk, Avrupa Birliği Temel Haklar Şartında Yer Alan Sığınma Hakkının Tahlili, İnönü Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Cilt 3, Sayı 2, 2012, s.187.
10) Nitekim 1954 tarihli Karakas Diplomatik Sığınma Sözleşmesi’nde, temsilciliklerde tanınan sığınma hakkının yanı sıra harp gemileri ile askerî üslerde ya da uçaklarda tanınan sığınma hakkının da düzenlendiği görülmektedir.
11) Värk, s. 243.
12) Zafer Gören, Anayasa Hukuku Açısından Sığınma Hakkı, Anayasa Yargısı Dergisi, Cilt 10,1993, s. 283.
13) Maarten Den Heijer, Diplomatic Asylum and the Assange Case, Leiden Journal of International Law, Cilt 26, Sayı 2, 2013, s. 401.
14) Ülkeden çıkış talebinin Peru tarafından reddedilmesi karşısında uluslararası hukuka göre sığınma hakkı tanıyabileceğini iddia eden Kolombiya, Peru aleyhine MAD’ye başvurmuştur. Divan, diplomatik sığınma hakkının uluslararası hukuktaki yerini ortaya koyabilmek için önüne gelen bu fırsat karşısında dikkatli bir karar vermiş; sığınma talebinin yöneltildiği devletin diplomatik sığınma hakkı tanımaya karar vermesinin diğer devletin iç işlerine müdahale teşkil ettiğini ve devletin egemenlik haklarını ihlâl ettiğini ifade etmiştir. Divan; her iki ülkenin de taraf olduğu 1928 tarihli Havana Sözleşmesi’nin siyasî suçluların elçiliklere sığınması ve bu şahıslara sığınma hakkı tanınmasına saygı duyulmasını öngörmesine rağmen Kolombiya’nın Sözleşme’de öngörülen ancak zorunlu hâllerde bu yola başvurulabileceğine ve söz konusu şahsın güvenliğinin temini için gereken süre için sığınma hakkı tanınabileceğine ilişkin şartlara uygun davranmadığı tespitinde bulunmuştur. Sığınma hakkı tanınmasına ilişkin kararın suçluyu ülke devletinin yargı yetkisi dışına çıkardığına ve münhasıran devletin yetki sahası içinde bulunan konulara müdahale teşkil ettiğine işaret eden Divan, ülke egemenliğine yönelik bu tür bir ihlâlin somut her bir olayda ortaya konulan hukukî bir dayanak olmadığı sürece kabul edilemeyeceğine karar vermiştir. Divan, hem uluslararası hukukun hem de bölgesel örf ve adetin Kolombiya tarafından tanınan diplomatik sığınma hakkı için hukukî bir temel teşkil etmediği değerlendirmesinde bulunmuştur. Diplomatik sığınma uygulamasına dair belirsizlik ve farklılıklar bulunduğunu da belirten Divan, devletlerin uygulamalarına bakıldığında bu konuda yeknesak bir uygulamadan bahsedilemeyeceğine işaret etmiştir. Sorunun her iki tarafın da nezaket ve iyi komşuluk ilişkileri çerçevesinde çözüme kavuşturulması gerektiğini belirten Divanın, devletin ülkesine sığınma ile diplomatik sığınma arasındaki farklılığa dikkat çektiği de görülmektedir. Bkz. ICJ, Columbian-Peruvian Asylum Case, Judgment, 1950, para. 274-277, 287. Kararın metni için bkz. http://www.icj-cij.org/docket/files/7/1851.pdf (29.11.2013).
15) Yusuf Aksar, Teori ve Uygulamada Uluslararası Hukuk-I, Seçkin Yayıncılık, Ankara, 2012, s.66, dn.114.
16) Värk, s. 249.
17) Heijer, s. 404.
18) Heijer, s. 405
19) Heijer, s. 405; Värk, s. 250.
20) Akiko Fujita, Chen Guangcheng: Chinese Dissident Arrives US, 19 May 2012, http://abcnews.go.com/International/chen-guangcheng-chinese-dissident-arrives-us/story?d=16384545
(29.11.2013).