28 Şubat, Niçin Postmodern Bir Darbe?

Tarih: 28 Şubat 1997. Milli Güvenlik Kurulu (MGK) Türk siyasi tarihine damga vuracak postmodern darbe niteliğinde kararlar aldı. Dönemin 54. Hükûmetinin Başbakanı Necmettin Erbakan, MGK’da alınan kararları 5 Mart 1997 tarihinde imzaladı.

Etkisinin bin yıl süreceği iddia edilen, Türk demokrasi tarihinin kara lekelerinden 28 Şubat postmodern darbesinin üzerinden tam 27 yıl geçti. Türkiye demokrasisine verdiği zararlar hâlâ hissedilen ve tartışılan 28 Şubat’ın öncesi ile sonrasında yaşanan süreci listeledik:

28 Haziran 1996

Necmettin Erbakan’ın Genel Başkanlığındaki Refah Partisi, Aralık 1995’teki genel seçimlerde oyların %21’ini alarak TBMM’deki 550 sandalyenin 158’ini kazandı. Erbakan’ın Başbakanlığı, DYP Genel Başkanı Tansu Çiller‘in Başbakan Yardımcılığında 54. Hükûmet kuruldu.

Erbakan’ın Başbakanlık koltuğuna oturduktan sonra ilk ziyaretini İran’a yapması ve ardından 2-7 Ekim 1996‘da Mısır, Libya ve Nijerya’yı kapsayan ziyaretlerde bulunması tartışmalara yol açtı. Erbakan’ı çadırında ağırlayan Kaddafi’nin “Kürtlere eziyet etmeyin” dediği Libya gezisiyle ilgili Erbakan hakkında Meclis’e verilen gensoru, reddedildi.

Ağustos 1996‘da toplanan Yüksek Askeri Şurada (YAŞ) asker, rahatsızlığının ilk sinyallerini vererek irticai faaliyetlerinden dolayı mevcut hükûmete yönelik eleştirilerini dile getirdi.

31 Ocak 1997

Belediye Başkanlığı koltuğunda Refah Partili Bekir Yıldız‘ın oturduğu Ankara Sincan’da “Kudüs Gecesi” düzenlendi. Gecede İran’ın Ankara Büyükelçisi Muhammed Rıza Bagheri de konuşma yaptı. Söz konusu etkinlik, rejim tartışmalarına sebep oldu.

Devlet Güvenlik Mahkemesi (DGM) Başsavcılığı ile Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, 2 Şubat 1997‘de Sincan Belediye Başkanı Bekir Yıldız hakkında ayrı ayrı soruşturma başlattı.

3 Şubat‘ta Dışişleri Bakanlığına çağrılarak protesto edilen Büyükelçi Bagheri, artan tepkilerden dolayı İran’a dönmek zorunda kaldı.

1 Şubat 1997

Başbakan Erbakan, üniversitelerde başörtülü eğitimin serbest olması için hazırlanan kararnameyi Bakanlar Kurulunun imzasına sundu.

4 Şubat 1997

20 askerî zırhlı araç ve 15 tank, Sincan sokaklarında gövde gösterisi yaparak Yenikent’teki tatbikat alanına gitti.

4 Şubat 1997

Cumhurbaşkanı Demirel’in “Kudüs Gecesi” sonrası İçişleri Bakanlığına gönderdiği “Belediyelerdeki köktendinci kadrolaşmanın derhal incelenmesi” yönündeki yazısı üzerine dönemin İçişleri Bakanı Meral Akşener, Sincan Belediye Başkanı Bekir Yıldız’ı görevden uzaklaştırdı.

DGM’de sorguya alınan Yıldız, sorgunun ardından tutuklanarak cezaevine gönderildi.

21 Şubat 1997

Genelkurmay İkinci Başkanı Çevik Bir, Washington’daki Türk-ABD Konseyi kapanış balosuna katıldı. “Sincan’da demokrasiye balans ayarı yaptık.” açıklamasında bulundu.

Aynı gün Cumhrbaşkanı Süleyman Demirel‘le görüşen Başbakan Erbakan, “Türkiye’nin rejim meselesi yok.” dedi. Buna rağmen Cumhurbaşkanı Demirel, Başbakan Erbakan’a gönderdiği 26 Şubat 1997 tarihli mektubunda rejim konusundaki endişelerini dile getirdi.

28 Şubat 1997:

Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel‘in başkanlığında Milli Güvenlik Kurulu Çankaya Köşkünde toplandı. Toplantıda Başbakan Necmettin Erbakan, Genelkurmay Başkanı Orgeneral İsmail Hakkı Karadayı, Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Tansu Çiller, Milli Savunma Bakanı Turhan Tayan, İçişleri Bakanı Meral Akşener ile Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Hikmet Köksal, Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Güven Erkaya, Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Ahmet Çörekçi, Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Teoman Koman, MGK Genel Sekreteri Orgeneral İlhan Kılıç, MİT Müsteşarı Sönmez Köksal, Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Onur Öymen, Emniyet Genel Müdürü Alaaddin Yüksel, Olağanüstü Hal Bölge Valisi Necati Bilican, Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri Necdet Seçkinöz, Genelkurmay İstihbarat Başkanı Korgeneral Çetin Taner ve MGK Genel Sekreter Başyardımcısı Korgeneral Necdet Timur hazır bulundu.

8 saat 45 dakika süren tarihi MGK toplantısı sonrasında “Anayasa ve Cumhuriyet yasalarının uygulanmasından asla taviz verilmeyeceği” vurgusunun yapıldığı, “Cumhuriyet ve rejim aleyhtarı yıkıcı ve bölücü grupların, laik ve anti-laik ayrımı ile demokratik ve sosyal hukuk devletini güçsüzleştirmeye yeltendiklerinin müşahede edildiği” dört maddelik bildiri yayımlandı.

1 Mart 1997

Askerlerin, tarihi MGK toplantısına hükûmetten yapılmasını istedikleri 20 maddelik liste getirdikleri ve içinde “Temel eğitimin 8 yıla çıkması, imam hatip okullarının meslek okullarına dönüştürülmesi, irticai faaliyetlere karıştıkları için TSK’deki görevlerine son verilen askerlerin belediyelerde istihdam edilmesinin önüne geçilmesi” gibi taleplerin yer aldığı yaptırımları Başbakan Erbakan’ın imzalamadığı ortaya çıktı.

Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Tansu Çiller, 2 Mart’taki DYP Grup Toplantısında, hükûmetin askerin taleplerine karşı koymaması çağrısında bulundu. Cumhurbaşkanı Demirel de MGK’nin anayasal ve kendine özgü bir kuruluş olduğu, MGK kararlarının uygulanmaması halinde devletin yürümeyeceğini, bundan uygulamayanların sorumlu olacağı yönünde açıklama yaptı.

18 Nisan 1997

Askerî vesayetin emrindeki yazılı basın FETÖ elabaşı Fethullah Gülen’in sözlerini manşete taşıdı. Hürriyet, döneme damga vuran “Beceremediniz artık bırakın” manşetine imza attı.

26 Nisan 1997

Milli Güvenlik Kurulu toplantısında 28 Şubat’ta alınan kararların ne kadar uygulandığının belirlenebilmesi amacıyla her ay MGK’ya rapor sunacak İzleme Komitesi kurulması kararı alındı.

21 Mayıs 1997

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Vural Savaş, Refah Partisinin tamamen kapatılmasına yönelik Anayasa Mahkemesinde dava açtı. Savaş, yaptığı basın toplantısında “Bu partinin temelli kapatılmasına karar verilmesi için Anayasa Mahkemesine dava açmış bulunuyorum.” açıklamasını yaptı.

11 Haziran 1997

Genelkurmay Başkanlığı bünyesinde irticai faaliyetleri engellemek amacıyla “Batı Çalışma Grubu” kuruldu.

18 Haziran 1997

Başbakan Necmettin Erbakan, Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’e
54. Hükûmetin istifasını sundu. İstifasından sonra yaptığı açıklamada Erbakan, erken seçim yapılmasını öngördüklerini; DYP ile imzaladıkları Hükûmet Protokolü’nün “Bir erken seçime gidilmesi halinde başbakanlığın Tansu Çiller’e bırakılacağı” hükmü uyarınca istifa ettiğini açıkladı. (Kaynak)

30 Haziran 1997

Erbakan’ın istifasının ertesi günü Anavatan Partisi Genel Başkanı Mesut Yılmaz, DSP Genel Başkanı Bülent Ecevit, CHP Genel Başkanı Deniz Baykal ve DTP Genel Başkanı Hüsamettin Cindoruk’la ayrı ayrı görüşen Cumhurbaşkanı Demirel, 20 Haziran 1997’de hükûmeti kurma görevini ANAP Genel Başkanı Mesut Yılmaz’a verdiğini açıkladı. Yılmaz ANAP, DSP ve DTP’nin katılımı; CHP’nin de desteğiyle 30 Haziran 1997 tarihinde 55. Hükûmeti kurdu. (Kaynak)

16 Ağustos 1997

28 Şubat’ta alınan MGK kararları arasında yer alan 8 yıllık kesintisiz eğitimle ilgili yasa tasarısı TBMM Genel Kurulunda 242’ye karşı 277 oyla kabul edildi. Söz konusu yasa, 1997-1998 eğitim öğretim yılının açıldığı 15 Eylül’den itibaren uygulamaya koyuldu.

16 Ocak 1998

Refah Partisi, Anayasa Mahkemesi kararıyla kapatıldı, Necmettin Erbakan’a da 5 yıl siyaset yasağı getirildi. Anayasa Mahkemesinin aldığı kararı kamuoyuna açıklayan Ahmet Necdet Sezer, “Toplanan delillerden Refah Partisinin laik cumhuriyet ilkesine aykırı eylemleri saptandığından kapatılmasına karar verilmiştir. Hayırlı olsun.” cümlelerini kurdu. Erbakan, kapatılma kararını ve verilen cezayı “Bu alınmış olan karar, tarihin akışı içerisinde basit bir noktadır.” sözüyle değerlendirdi.

28 Şubat, Niçin Postmodern Bir Darbe?

Fransızca postmoderne sözcüğünden dilimize geçen, aslında “ileri modernlik” anlamına gelen postmodern kavramı, 28 Şubat 1997’de alınan MGK kararları sonucu ortaya çıkan durumu ifade etmek için “postmodern darbe” ile sıklıkla kullanılır hale geldi. 28 Şubat’ın postmodern darbe olarak nitelendirilmesinde Milli Güvenlik Kurulunun 28 Şubat 1997 tarihinde aldığı tavsiye niteliğindeki kararlarının Erbakan’ın Başbakanlığındaki hükûmet tarafından dikkate alınmaması etkili oldu.

Postmodern darbe, hem darbe kabul edilen ama diğer yandan da darbe kategorisine dahil olmayan anlamında kullanılmaktadır. Postmodern darbe, daha özet bir ifadeyle ordu gibi demokratik olmayan bir kurumun, demokrasinin işleyişine müdahalede bulunmasıdır.