Türk Kanunu Medenisi’nin Kabul Edilme Süreci ve Önemi

Türk Medeni Kanunu’na ulaşmamızı sağlayan sürecin ilk adımına giden süreç nasıl başladı?  Türk Kanunu Medenisi’nin içeriğinde hangi önemli maddeler vardı? Bu kanun yenilenirken neler yaşandı? Tüm detaylar haberimizde. 

  • 20 Nisan 1869 Mecelle-i Ahkam-ı Adliye yürürlüğe girdi
  • 25 Ekim 1917 Hukuk-ı Aile kararnamesi hazırlandı
  • Türk Kanunu Medenisi, 17 Şubat 1926’da TBMM’de kabul edildi
  • 4 Ekim 1926 743 sayılı Türk Kanunu Medenisi yürürlüğe girdi
  • 1 Ocak 2002 Türk Medeni Kanunu yürürlüğe girdi.

Osmanlı Devleti’nde Tanzimat Dönemi’yle birlikte toplumsal ve ekonomik hayatta oluşan hukuki ihtiyaçları karşılamak için ortaya çıkan boşluğun doldurulması gerekiyordu. Yeni durum ve ilişkileri düzenleyen hükümlere duyulan ihtiyaçların yanında gayrimüslim tebaanın koruyucu rolünde bulunan Batılı devletlerinin, bu şahısların haklarının yazılı olarak tespitini istemeleri ve bunu sağlamak amacıyla baskıda bulunmaları da kanunlaştırma hareketlerinde önemli bir etken oldu.

Bu baskılar sonucu yeni bir kanun hazırlanması konusunda iki grup ortaya çıktı. Ahmet Cevdet Paşa, Şirvanizede Rüştü Paşa ve Fuat Paşa gibi devlet adamları millî bir medeni kanunun hazırlanmasını isterken; Ali Paşa, Mithat Paşa ve Kabuli Paşa ise Fransa’nın baskısı ile Fransız Medeni Kanunu’nun tercüme edilerek alınmasını savundu. Tartışmalar sonucu, Cevdet Paşa, Rüştü Paşa ve Fuat  Paşa’nın görüşleri kabul edilerek  Mecelle-i Ahkam-ı Adliye’nin hazırlanmasına karar verildi.

Ahmet Cevdet Paşa’nın girişimleriyle borçlar hukuku alanında kanunlaşan Mecelle, 20 Nisan 1869 tarihinde yürürlüğe girdi. Medeni hukukta olması gereken aile hukuku ve miras hukuku hükümleri Mecelle’de yer almamıştır. İlerleyen yıllarda özellikle aile hukukunda bu eksiklik iyice hissedilir hale gelince bir komisyon kurularak 25 Ekim 1917’de Hukuk-ı Aile kararnamesi hazırlandı. Bu kararname, İslam aleminde aile hukuku sahasında çıkarılmış ilk kanundur. Toplam 157 maddeden oluşan kararname çok kısa bir süre uygulandıktan sonra İtilaf devletlerinin İstanbul’u işgalinin ardından 19 Haziran 1919  tarihinde yürürlükten kaldırıldı.

Türk Kanunu Medenisi’nin Süreci

Cumhuriyetin ilk yıllarında hukuk alanına ayrı bir önem verildi. Özellikle geçmişte çıkarılan eski kanunları gözden geçirmek ve gerektiğinde değiştirmek üzere komisyonlar kuruldu. Dönemin devlet adamları, kanun tasarılarını hazırlarken birinci derece fıkıh ve şeriat hükümleri, ikinci derece ise Batı hukuku kanunlarına uygun bir medeni kanun hazırlanmasını isteyip, daha sonra birdenbire köklü bir karar değişikliğine giderek tamamen Batılı kanunların aynen alınması düşüncesini savunmuşlardır.

İsviçre Medeni Kanunu hukukçu milletvekilleri, mahkeme başkan ve üyeleri, hukuk profesörleri ve avukatlarından kurulu 26 kişilik bir komisyon tarafından Türkçeye tercüme edilerek çalışmalar kısa sürede tamamlandı. Komisyonda Şükrü Kaya (milletvekili  ve  Komisyon  Başkanı), Mustafa Fevzi, Hasan Fehmi (Milletvekilleri, Adalet Komisyonu Başkanı ile üyesi), Fuat Hulusi, Feyz Daim, Esat, Şemsettin Sabri, Aziz, Osman, Cevat, Hacı Rıfat (hakimler), Veli, Şefket, Mehmet Ali Samim, Vasvi Raşit (profesörler) ve Tahsin, Bahir, Nazım (avukatlar) gibi isimler bulunuyordu. 

Komisyonun  çalışmaları  sonucu  İsviçre  Medeni  Kanunu,  kısa  sürede Fransızca metinden Türkçeye tercüme edildi. İcra Vekilleri Heyeti’nin 20 Aralık 1925 tarihli toplantısında görüşülüp uygun bulunan Medeni Kanun Tasarısı’nın TBMM’ye sevki kararlaştırıldı ve gerekçeleriyle birlikte Meclis’e gönderildi. Tasarı üzerinde görüşmeler 17 Şubat 1926 tarihinde başladı.

Tasarının tamamı okunduktan sonra tek bir sefer oylamaya sunulan Medeni Kanun Tasarısı, Meclis tarafından 17 Şubat 1926 tarihinde oybirliğiyle kabul edildi ve 4 Nisan 1926 tarihli Resmî Gazete’de yayımlandı. 

Kanun 4 Ekim 1926 tarihinde yürürlüğe girdi. Komisyon, toplum hayatını büyük ölçüde etkileyeceği açık olan Türk Kanunu Medenisi’nin tek başına yürürlüğe girmesini yeterli görmedi. Buna gerekçe olarak eski ile yeni arasındaki geçişi sağlamak, önceki muamelelerin varlığı, kazanılmış haklar, tüzel kişilikler, evlilik bağları gibi birçok konuya açıklık getirmenin gerekliliği gösterildi. Bu amaçla, kısaca “Tatbikat Kanunu” adı verilen 29 Mayıs 1926 tarih ve 864 sayılı “Kanun-ı Medeni’nin Sureti Mer’iyet ve Şekil-i Tatbiki Hakkında Kanun” kabul edilerek Medeni Kanunla aynı gün yürürlüğe girmiştir.

TBMM tarafından kabul edilen 743 sayılı Türk Kanunu Medenisi’yle birlikte yapılan düzenlemeler:

  • Ailede kadın-erkek eşitliği sağlandı.
  • Evlilikte resmî nikâh zorunluluğu getirildi.
  • Tek eşle evlilik esası getirildi.
  • Kadınlara, istedikleri mesleğe girebilme hakkı tanındı.
  • Mirasta kız ve erkek çocukları arasında eşitlik sağlandı.
  • Kadınlara boşanma hakkı getirildi.
  • Evliliğin mahkeme kararı ile sona erdirilmesi ya da  boşanma belirli sebeplere  bağlandı.
  • Evlilik dışı doğan çocukların babalarına soybağı ile bağlanması için babalık davası açılabilmesi kabul edildi.
  • Mahkemelerde tanıklık yapma, miras ve boşanma konularında kadın-erkek eşit hale getirildi.
  • Patrikhanelerin, din işleri dışındaki yetkileri kaldırıldı.

Türk Kanunu Medenisi’nden Sonra Ne Oldu?

Türk Kanunu Medenisi 76 yıl yürürlükte kaldı. Bu süreçte dönemin koşullarının değişmesiyle birlikte yeni ihtiyaçlar ortaya çıkmış ve yasada zaman zaman eksiklikler olduğu görülmüştür. Medeni Kanunu’nun kabul edildiği tarih itibarıyla oldukça anlaşılır bir dil ile kaleme alınması karşısında Medeni Kanunu’nun korunarak değiştirilmesi yerine yeni bir Medeni Kanun oluşturularak yürürlüğe konulması düşüncesi ortaya çıktı. 

Zaman zaman bu konu gündeme gelse de somut adım atılmadı.743 Sayılı Türk Kanunu Medenisi’nde ilk düzenleme 23 Kasım 1990 tarihinde yapıldı. 818 Sayılı Borçlar Kanunu’nun 83’üncü maddesine bir fıkra eklenmesine, 3095 Sayılı Kanunî Faiz ve Temerrüt Faizine İlişkin Kanuna bir madde eklenmesine, 2644 Sayılı Tapu Kanununun bir maddesinin yürürlükten kaldırılmasına ilişkin bir düzenleme yapıldı.

Bu düzenlemeden birkaç yıl sonra yeni bir Medeni Kanun tasarısı için çalışmalara başlandı. 1994 yılında bir komisyon kurularak çalışmalarına başladı. Bu komisyonun çalışmaları 2 yıl içerisinde 620. maddeye kadar geldi. Ancak dönemin başbakanı Necmettin Erbakan’ın istifasıyla komisyonun çalışmaları durduruldu. 

28 Mayıs 1999-18 Kasım 2002 tarihleri arasında görev yapan Türkiye Cumhuriyeti 57. Hükûmeti kuruldu. Adalet Bakanlığı’na getirilen Prof. Dr. Hikmet Sami Türk, Medeni Kanun Tasarısı’nın hızlandırılarak yasalaşması için çalışmalar yürüttü. Bakan Türk, Medeni Kanun içerisinde özellikle yeni bir Borçlar Kanunu’nun hazırlanması konusunda talimat verdi. Komisyon çalışmalarına kaldığı yerden devam etti ve tasarı tamamlanarak Adalet Bakanlığı’na gönderildi.

Yapılan incelemelerin ardından Medeni Kanun Tasarısı 06.12.2000 tarihinde Adalet Komisyonu’nda görüşülmeye başlandı. Görüşmeler oldukça hararetli geçerken iktidarda üçlü koalisyon hükümetinin olması fikir ayrılıklarına neden oldu. Tasarının 202. maddesindeki yasal mal rejimi olarak edinilmiş mallara katılma rejimi yerine paylaşmalı mal ayrılığı rejiminin kabulüne ilişkin önerge oylamaya sunuldu. Dokuz üyenin kabulüne karşılık yedi üye red oyu kullandı. Oylama sonucunda 202. madde değiştirildi. 

Bu tarihten itibaren pek çok kez Meclis’te görüşülen Medeni Kanun Tasarısı, Komisyon son toplantısını 09.05.2001 tarihinde yaptı. Tüm maddeler görüşüldü. Tasarının 1029. maddesi yasanın yürürlüğe girme tarihiyle ilgiliydi. Madde “Bu kanun yayım tarihinden altı ay sonra yürürlüğe girer” şeklindeydi. Bu maddenin tarihinin düzenlenmesiyle ilgili bir önerge verildi. Önerge “Bu Kanun 1 Ocak 2002 tarihinde yürürlüğe girer” şeklindeydi. Oylama  sonucu  önerge  kabul  edildi ve Türk Medeni Kanunu’nun 1 Ocak 2002  tarihinde yürürlüğe girmesi kabul edildi. Tasarının son maddesi olan 1030. madde taslakta olduğu gibi “Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür” şeklindeydi.

TBMM Genel Kurulunda Türk Medeni Kanunu Tasarısı 723 sıra numarası ile ele alındı. 1926 yılında yürürlüğe giren Türk Kanunu Medenisi’nde olduğu gibi maddeler tek tek görüşülüp oylanmadı. Türk Kanunu Medenisi’ndeki görüşmelerden farklı olarak tasarıda yer alan bölümler halinde görüşülmesine karar verildi. Tüm bölümlerin oylanmasının ardından tasarının tümü üzerinde de oylama yapıldı. Tasarı TBMM Genel Kurulu’nda 22 Kasım 2001 tarihli oturumda kabul edildi.

Adalet Bakanlığı tarafından bu kanunun yürürlüğüne ilişkin bir taslak çalışması da hazırlandı.Türk Medeni Kanunu Tasarısının görüşmeleri bittikten sonra bu tasarı ele alındı. Bakanlar Kurulu tarafından Türk Medeni Kanunu Tasarısı ile birlikte 25 maddelik “Türk  Medeni Kanunu’nun Yürürlüğü  ve  Uygulama Şekli Hakkında Kanun Tasarısı” da TBMM Adalet Komisyonu’na sevk edildi. Tasarı, TBMM’de 28 – 29 Kasım 2001 tarihlerinde iki oturumda ele alınıp kabul edildi.  

Her iki yasa da onaylanmak üzere Cumhurbaşkanı’na gönderildi. Dönemin Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, iki yasayı da TBMM’den geldiği şekli ve içeriğiyle onayladı. Her iki yasa da 08.12.2001 tarihli Resmî Gazete’de yayımlandı. Türk Medeni Kanunu’nun yürürlükle ilgili 1029. maddesi gereğince 01.01.2002 tarihinde yürürlüğe girdi.

Yeni  Türk Medeni Kanunu, üç maddesi yürürlükle ilgili olmak üzere toplam 1030 maddeden oluşmaktadır. Yasadaki 1030 maddenin 950’si Türk Kanunu Medenisi’nde yer alan, dilinin ve ifade şeklinin günümüz Türkçesine uyarlanmış halidir. Buna göre Yeni Türk Medeni Kanunu’na önceki yasaya göre 80 yeni madde eklendi.

Türk Medeni Kanunu’yla birlikte yapılan düzenlemeler:

  • İsviçre Medeni Kanunu’ndan alınarak 1926 yılında çıkarılan Türk Kanunu Medenisi’nin dili sadeleştirildi. 
  • Kanunda yanlış ya da eksik çevrilen bazı maddeler düzeltildi.
  • Bu kanunla birlikte edinilmiş mallara katılma, yasal mal rejimi haline geldi.
  • Evlat edinme yaşı 35’ten 30’a indirildi. Eşlerin ancak birlikte evlat edinebilecekleri esası kabul edildi. Eşlerden birinin isteğiyle evlat edinmek yasaklandı.
  • “Evin seçimi kocaya aittir” hükmü değiştirilerek yeni düzenlemede “Eşler oturacakları konutu birlikte seçerler” hükmüne yer verildi.
  • Boşanma sebebiyle açılacak davaların, boşanma hükmünün kesinleşmesinden itibaren bir yıl geçmekle zamanaşımına uğraması esası kabul edildi. (TMK. m. 178). Eski düzenlemede böyle bir hüküm mevcut değildi. 
  • Gerek erkek gerek kadın, refah halinde olup olmadıklarına bakılmaksızın, yoksulluğa düşecek olan diğer tarafa yoksulluk nafakası ödemek zorundadır.