Türkiye’de MTO Tahkimi*

Prof. Dr. Ziya Akıncı

Galatasaray Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi

1. MTO Tahkimi

Milletlerarası ticaret uygulaması dikkate alındığında tarafların oldukça yaygın bir şekilde uyuşmazlıkların çözümünde tahkim yoluna başvurmayı kararlaştırdıkları görülmektedir. Taraflar tahkim anlaşması yaparak belirli bir tahkim kurumunun kuralları ve yönetimi altında uyuşmazlıklarını çözebilecekleri gibi (enstitü tahkimi) tahkimin herhangi bir kuruma bağlı olmaksızın (ad hoc) gerçekleşmesini de kararlaştırabilirler.

Kurumsal tahkimde, tahkimin cereyan edeceği kurumun önceden hazırlanmış kuralları vardır. Tarafların iradelerince düzenlenmemiş hususlar, bu kurumun kurallarına göre yönetilecektir. İşte, böyle bir kurumun organizasyonuna tâbi olarak ve bu kurumun tahkim kurallarına göre yürütülecek tahkim, kurumsal tahkimdir (Institutional Arbitration).

Milletlerarası ticaret uygulamasında, uyuşmazlıkların tahkim yolu ile çözümlenmesi için organize edilmiş bazı kurumlar mevcuttur. Bu tahkim kurumları arasında en çok bilinenleri: Milletlerarası Ticaret Odası (MTO veya ICC Tahkimi), Amerikan Tahkim Kurumu (AAA), Londra Tahkim Kurumu (LCA), Stockholm Ticaret Odası Tahkim Kurumu’dur. Yine, milletlerarası ticarî uygulamada bitkisel yağ sektörünün (FOSFA), pamuk sektörünün (Liverpool Cotton Rules), hububat sektörünün (GAFTA) kendine özgü tahkim kurumları mevcuttur. Ülkemizde de İstanbul Ticaret Odası, TOBB, İzmir Ticaret Odası ve diğer bazı Ticaret Odalarının tahkim faaliyeti vardır. Ancak, Türkiye’deki ve Türk tarafların dâhil olduğu milletlerarası ticari ilişkiler dikkate alındığında, Milletlerarası Ticaret Odası en önemli ve yaygın tahkim kurumu olarak karşımıza çıkmaktadır.

2. Milletlerarası Ticaretin Uygulamasında MTO

Milletlerarası ticaretin gelişmesi, milletlerarası ticari alanda ortaya çıkan uyuşmazlık sayısını da arttırmıştır. Bilindiği üzere, milletlerarası ticaret alanındaki uyuşmazlıkları çözecek bir uluslar üstü mahkeme yoktur. Bu sebeple milletlerarası nitelikli de olsa uyuşmazlıkların mahkemede çözümlenmesi durumunda, milli mahkemeler yetkili olacaktır. Milletlerarası ticaret uygulamasında, hiçbir taraf diğer tarafın milli mahkemelerinde yargılanmayı tercih etmeyecektir. Özellikle taraflardan birinin devlet olduğu milletlerarası uyuşmazlıklarda, söz konusu devletin kendi mahkemelerinde dava açılması, diğer tarafın tercih edeceği bir yöntem olmayacaktır. İşte, milletlerarası ticari uygulamada MTO Tahkimi, özellikle herhangi bir taraf açısından avantaj teşkil etmemesi, başka bir deyişle tahkimin tüm taraflar için nötr olması sebebiyle milletlerarası ticari uygulamada tercih edilen bir yöntem olmuştur.

MTO Hakem Kararları, özellikle New York Sözleşmesi sayesinde milletlerarası sözleşmeler sayesinde mahkeme kararlarına nazaran daha kolay tenfiz edilebilmektedir. Yine tarafların uyuşmazlığı çözecek hakemleri seçme hakkına sahip olmaları, uyuşmazlığın uzman kişiler tarafından çözümlenmesine imkân vermektedir. MTO Tahkim Kuralları irade serbestîsi prensibine dayandığı için taraflara tanınan bu irade serbestîsi sayesinde taraflar devlet yargısından farklı olarak tahkim yargılamasında uygulanacak usul kurallarını, yargılama dilini, yargılamanın yapılacağı ülkeyi ve hakemleri seçebilmektedirler. Gerçekten, örneğin tarafların tebligat usulünü kararlaştırabilmeleri sayesinde, devlet yargısında milletlerarası tebligat aylar süren bir usul iken, tahkimde özel kuryeler ile birkaç gün içerisinde tebligat yapılabilmektedir. Yine, tarafların tahkim dilini kararlaştırmaları sayesinde, devlet yargısında her belgenin yeminli tercümandan çevirisinin sunulması gerekirken belgelerin düzenlendiği dili bilen hakemler, herhangi bir çeviriye gerek duymaksızın uyuşmazlığı çözümleyebilmektedir. Böylece, zaman ve masraftan tasarruf edilebileceği gibi çevirinin doğru olup olmadığı konusunda devlet yargısında görülen itirazlar, önlenmiş olmaktadır. MTO Tahkimi’nin bir diğer avantajı da gizlilik özelliğidir. Uyuşmazlığın gizlilik içerisinde çözümlenmesi ve hakem kararlarının kural olarak yayınlanmaması, milletlerarası ticaret alanındaki kurum ve kuruluşlar için tercih sebebidir. Şirketlerin mâli durumunun, ticari defterlerindeki bilgilerin ve mali sırlarının açıklanmaksızın, taraflar arasında uyuşmazlığın çözüme kavuşturulması, özellikle ticari uyuşmazlıklar bakımından önem taşımaktadır.

MTO Tahkimi’ne yöneltilen en önemli iki eleştiri, MTO Tahkimi’nin pahalı ve yavaş olmasıdır. Gerçekten küçük davalarda MTO Tahkimi’ne başvurulması yerine mahkeme veya diğer çözüm yollarının benimsenmesi daha gerçekçi olabilir. Kuşkusuz “küçük dava” ifadesi herkese göre değişen göreceli bir kavramdır. MTO istatistikleri incelendiğinde davaların % 20’sinde ihtilaf miktarının 1 Milyon ABD dolarının altında olduğu görülmektedir. Tahkim şartı izin verdiği ölçüde bu gibi davalarda tek hakem ve mümkün olduğu kadar düşük yargılama masrafları ile davanın görülmesine gayret edilse de düşük miktardaki ihtilafların MTO Tahkimi’nde çözümlenmesinin ne kadar gerçekçi olacağı taraflarca göz önüne alınmalıdır.

Masraflar konusunda MTO istatistikleri dikkate alındığında tahkim yargılama masraflarının %80’inden daha fazlasının tarafların kendi masrafları olduğu görülmektedir. Bu sebeple tahkim masraflarının analizi taraflarca yapılan masrafların önemini ortaya çıkarmaktadır. Nitekim tahkim uygulamasında taraflar kendi davalarının haklılığını daha iyi kanıtlayabilmek için konunun uzmanı hukukçular ve bilirkişilere müracaat etmektedir. Tarafların ve vekillerinin davalarını en iyi anlatabilmek için yaptığı bu mesai, kuşkusuz belirli bir maliyeti doğurmaktadır. Ancak burada dikkat edilmesi gereken husus, söz konusu masrafın tarafların iddia ve savunma haklarını en iyi şekilde yapabilmek isteğinden kaynaklanmasıdır.

Yine tahkim uygulaması dikkate alındığında, taraflar tahkimde görülen davalarda kendi haklılıklarını en ayrıntılı ve geniş dilekçe, delil ve duruşmalarla açıklamak istemektedir. Yine tarafların isteği ile hakemler taraflara bu hazırlıklar için gereken süreyi vermektedir. Kısaca tahkimdeki masraf ve süre büyük ölçüde tarafların kontrolündedir.

3. Milletlerarası Ticari Uyuşmazlıklar ve MTO Tahkimi

Milletlerarası ticari tahkimin taraflara sağladığı avantajlardan dolayı tahkim yolu tacirler tarafından yaygın bir şekilde kabul görmektedir. Kurumsal tahkim uygulamasında MTO Tahkimi oldukça önemli bir yere sahiptir. MTO Tahkimi’nin “milletlerarası niteliği” istatistiklerden açıkça görülmektedir. MTO Tahkimi’ne yüz yirmiden fazla devletten başvuru yapılmaktadır. Bu sebeple milletlerarası ticari uygulamada MTO Tahkimi herhangi bir devletin idaresi veya etkisi altında olmayan, nötr bir tahkim kurumu olarak kabul edilmektedir. Yine istatistiksel rakamlar incelendiğinde görülen bir başka özellik, davaların % 10’unda devlet, kamu kurumu ya da devlet teşebbüsleri taraf olarak yer almaktadır. Bu sebeple, MTO Tahkimi sadece tacirler tarafından değil, devlet ve kamu kurumları tarafından da yaygın bir şekilde kabul görmektedir.

MTO tahkimdeki davalar için elliden fazla farklı tahkim yeri tayin edilmiştir. MTO istatistikleri dikkate alındığında tahkim yeri olarak en sık Paris, İsviçre (Cenevre ve Zürih), Londra, Singapur, Viyana, New York, Frankfurt ve Brüksel’in seçildiği görülmektedir.

Yine yetmişin üzerinde farklı milletten hakemlerin MTO Tahkim davalarında görev aldığı görülmektedir. Bu rakamlar MTO Tahkimi’nin belirli bir devlet veya devletler grubunun etrafında cereyan etmediğini açıklamaktadır. MTO istatistikleri incelendiğinde en çok hakem atanan ülkelerin İsviçre, İngiltere, Almanya, ABD ve Fransa olduğu görülmektedir.

MTO Tahkim uygulamasında tarafların veya hakemlerin uygun gördükleri hukuk uygulanacaktır. MTO tahkim uygulaması dikkate alındığında en çok İngiliz Hukuku, İsviçre Hukuku, Fransız Hukuku, ABD Hukuklarından biri ve Alman Hukuku’nun uygulandığı görülmektedir.

4. Türkiye’de ICC Tahkimi Uygulaması

MTO Tahkimi rakamları incelendiğinde Türk tarafların yoğun bir şekilde MTO Tahkimi’ne taraf oldukları görülmektedir. Bu davaların bazılarında tahkim yeri Türkiye, çoğunda ise tahkim yeri yabancı bir ülke olarak kararlaştırılmaktadır.

Türkiye’nin MTO Tahkimi’ndeki bir başka özellik ise milletlerarası nitelikte olmayan, iki Türk arasındaki bazı uyuşmazlıkların çözümü için de MTO Tahkimi’nin kararlaştırılmasıdır. Bunun en önemli sebebi, Türk iş dünyasını MTO Tahkim yolunu benimsemiş olması ve kurumsal tahkim alanında Türk iş dünyasının beklentilerine tam olarak cevap verebilecek nitelikte yerli bir tahkim kurumunun bulunmamasıdır. Yine MTO Tahkimi’nin Türkiye ile ilgili uygulaması dikkate alındığında belediyeler ve diğer kamu kurumlarının sık bir şekilde MTO Tahkimi’ne taraf olduğu dikkati çekmektedir. Bu durum, milletlerarası uyuşmazlılar bakımdan MTO Tahkimi’nin Türk kamu kurumları tarafından kabul edildiğini göstermektedir.

Bundan başka Türkiye’nin imzalamış olduğu İkili Yatırım Anlaşmalarında, yatırım ihtilafları için MTO Tahkimi’ne yer verildiği göze çarpmaktadır. Örnek: Türkiye ile Kırgızistan Cumhuriyeti arasında Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunması Anlaşması, Türkiye ile Özbekistan Cumhuriyeti arasında Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunması Anlaşması

5. MTO’da Türk Taraflar

MTO Tahkim Divanı’nın istatistikleri MTO’nun Türkiye uygulaması açısından önemli bilgiler vermektedir. Öncelikle Türkiye’de ekonomik krizin hissedildiği 2008 yılı ve global krizin etkisinin görüldüğü 2011 yılları hariç olmak üzere, MTO Tahkimi’nin Türkiye’de giderek yaygınlaştığı gözlemlenmektedir. Aşağıdaki tabloda Türk tarafların dâhil olduğu toplam dava sayısı incelendiğinde Türk tarafların yer aldığı MTO Tahkim uygulamasındaki artış ve kriz yıllarının tahkim dava sayısına olumsuz etkisi açıkça görülmektedir.

türkiyede mto tahkimi

Yine MTO istatistiklerinin yer aldığı yukarıdaki tablo bize Türk tarafların MTO Tahkimi’nde çoğunlukla davalı olarak yer aldıklarını göstermektedir.

MTO istatistiklerinin açığa çıkardığı bir başka gerçek, Türk tarafların dâhil olduğu dava sayısındaki artışa karşın, Türk hakem sayısında aynı oranda artış olmamasıdır. Kuşkusuz milletlerarası tahkimin niteliği gereği uyuşmazlığın taraflarının kendi milliyetlerinden hakem atamaları gibi biz zorunluluk veya alışkanlık söz konusu değildir. Ancak özellikle Türk hukukunun uygulandığı durumlarda Türk hakem atanmasının yararını göz ardı etmek mümkün değildir.

Yine MTO istatistikleri dikkate alındığında ortaya çıkan bir başka gerçek, Türkiye’nin tahkim yeri seçildiği davaların azlığıdır. Bunda en önemli rol, önceki dönemlerde hakem kararlarının temyiz yolu ile esastan denetlenmesi ve daha sonraki dönemde hakem kararlarının diğer ülkelere nazaran oldukça sık bir şekilde mahkeme kararı ile iptal edilmesidir. Bu durum, Türk tarafların dâhil olmadığı uyuşmazlıklarda Türkiye’nin tahkim yeri olarak atanmasına engel olduğu gibi Türklerin taraf olduğu davalarda da tahkim yeri olarak yabancı ülkelerin seçilmesine sebep olmaktadır.

6. MTO Tahkimi İle İlgili Bazı Türk Yargı Kararları

A. Hakem Kararının MTO Tahkim Divanı’na Tevdi Edilmesi Kamu Düzenine Aykırı mıdır?

Bilindiği üzere MTO Tahkim Kuralları gereği hakem kararları taraflara tebliğ edilmeden önce MTO Tahkim Divanı tarafından incelenir. Bu inceleme, hakem kararında olması muhtemel olan yazım hatalarını, rakam hatalarını veya çelişkili ifadeleri önleme amacını taşımaktadır. MTO Tahkim Divanı’nın hakem kararını incelemesinin amacı kararın iptal edilmesi veya tenfizinin reddedilmesi ihtimalini ortadan kaldırmak veya azaltmaktır. Yine aynı şekilde MTO Tahkim Divanı’nın yapacağı incelemede, bir MTO Tahkim kararında içerik, usul ve şekil açısından bulunması gereken unsurlar kontrol edilir. Kısacası, Milletlerarası Tahkim Divanı’nın yapacağı inceleme, hakem kararını bir ürün olarak nitelendirecek olursak, adeta bir kalite kontrolüdür. Uyuşmazlığın esasıyla ilgili eksik bırakılan bir husus veya çelişkili bir ifade varsa Tahkim Divanı bu konularda da görüş bildirebilir. Buna karşılık MTO Tahkim Divanı hiçbir zaman hakemlerin nasıl karar vereceğine veya hangi tarafın haklı olduğuna ilişkin bir görüş veya telkinde bulunmaz.

Yargıtay’ımız MTO Tahkim Kuralları çerçevesindeki bu incelemenin niteliğini eski tarihli kararlarında tereddütle karşılamıştır. Özelikle Keban Barajı’nın inşasından kaynaklanan uyuşmazlıkla ilgili olarak verilen hakem kararının Türkiye’de tenfizi ile ilgili olarak vermiş olduğu kararda, hakemlerin de hâkimler gibi bağımsız olduğunu belirterek bir idari organ niteliğindeki MTO Tahkim Divanı’nın hakem kararlarını gözden geçirmesinin hakemlerin bağımsızlığına aykırı olduğunu ifade etmiştir. Bununun sonucu olarak söz konusu kararda Yargıtay “…hakem kararının Divana ‘tevdii’ ve ‘tasdik ettirilmesi’ kamu düzenine aykırı bulunmaktadır” demiştir.

Bu karar, gerek Türkiye’de gerekse yurtdışında önemli eleştirilere maruz kalmış ve “hakemin bağımsızlığı” prensibinin sadece Türkiye’de değil tüm ülkelerde kabul edilmesine rağmen, MTO hakem kararlarının sadece Türkiye’de kamu düzenine aykırı bulunduğuna dikkat çekilmiştir. Gerçekten yukarıda ifade edildiği üzere MTO Tahkim Divanı’nın hakemlere uyuşmazlıkla ilgili olarak nasıl karar verecekleri konusunda herhangi bir tavsiye veya telkinde bulunması söz konusu olmadığından, kararların MTO Tahkim Divanı’na sunulması “hakem bağımsızlığı”nı ihlal eden bir durum olarak kabul edilemez.

Nitekim, Yargıtay’ımız sonraki kararlarında MTO Tahkim Divanı’nın yaptığı incelemenin hakemlerin bağımsızlığı prensibi veya kamu düzenini ihlal etmediğini açıkça ifade etmiştir. Yargıtay’ımız 1991 tarihli kararında bu durumu şu şekilde ifade etmiştir: “Uluslararası Ticaret Odası Tahkim Tüzüğü 21. madde hükmü gereğince hakemlerin özgür davranamayacağını ve bu hükmün hakemlerin bağımsızlık ilkesine aykırı olacağını iddia etmek mümkün olmayıp…” (Y.15.HD. 10.7.1991 t., 2383/3667 K.)

B. Türkiye’de Verilen MTO Hakem Kararları Yabancı Karar mıdır?

MTO Tahkimi’nin Türkiye ile ilgili uygulaması hakkında bir başka sorun, Türkiye’de verilen ancak tahkim usulüne bazı milletlerarası tahkim kurallarının uygulanmasının kararlaştırıldığı kurallardır. Örneğin: Tarafların tahkim yerini Türkiye olarak belirledikleri bir uyuşmazlıkta, taraflar MTO Tahkim Kuralları’nın uygulanmasını kararlaştırmışlarsa söz konusu hakem kararı yabancı bir hakem kararı mı sayılacaktır?

Türkiye dışında verilen hakem kararlarının New York Sözleşmesi uyarınca tenfiz edilmesi gerekecektir. Ayrıca, tenfiz devletinde yerli sayılmayan hakem kararları da New York Sözleşmesi’ne göre tenfiz edilebilecektir. Öyleyse burada cevaplandırılması gereken soru, Türkiye’de verilen ve MTO Tahkim Kuralları uygulanan bir hakem kararı yabancı sayılacak mıdır? Bu soruya olumsuz cevap vermek gerekir. Zira, MTO Tahkim Kuralları (veya bir başka milletlerarası tahkim enstitüsü kuralları) uygulanarak ve fakat Türkiye’de verilen hakem kararlarının yabancı sayılması için hiçbir neden yoktur. Böyle bir hakem kararı, yukarıda açıklandığı üzere, yabancı unsur taşıyorsa Milletlerarası Tahkim Kanunu’na göre, yabancılık unsuru yoksa HMK kurallarına tâbi olarak verilecektir. Söz konusu hakem kararı, Milletlerarası Tahkim Kanunu’na göre veya HMK kurallarına göre kesinleştikten sonra, tenfiz davası açılmasına gerek olmaksızın Türkiye’de icra edilebilecektir. Nitekim bu yaklaşım, Yargıtay’ın bir kararında çok doğru ve açıklayıcı bir şekilde ifade edilmiştir. Söz konusu kararda şöyle denmiştir: Bir hakem kararının milli hakem kararı mı, yoksa yabancı bir hakem kararı mı olduğu hususunun saptanması büyük bir önem taşımaktadır. Zira bir hakem kararı milli bir hakem kararı ise, bu takdirde Türk Hakem kararlarının tâbi olduğu kurallara göre icra edilecek, buna karşılık yabancı bir hakem kararı bahse konu olursa bu takdirde kararın tenfizi ve tanınması söz konusu olacaktır. 2675 sayılı yasanın yürürlüğe girmesinden önce hukuk mevzuatımızda yabancı hakem kararı kavramına yer verilmemişti. İlk kez anılan yasa ile bu karar mevzuatımıza girmiş olup 43. maddede yabancı hakem kararlarının tenfizi düzenlenmiştir. Gerek uygulama ve gerekse bilimsel öğretide kabul edildiği üzere bir hakem kararının yerli mi yoksa yabancı bir hakem kararı mı olduğu hususu ‘‘otoritesi altında verilen kanuna göre’’ belirlenmektedir. Eğer bir hakem kararı yabancı bir kanunun otoritesi altında verilmişse yabancı hakem kararı sayılır (Y. HGK. 7.11.1951 t. 126 -109 K., Y. TD. 18.2.1954 t. 487-530 K., Y. TD. 23.12.1955 t., 7745-8401 K). Burada sözü edilen kanundan kasıt da esasa değil usule uygulanan kanundur. ‘’Taraflar arasındaki sözleşmenin 67. maddesinde uyuşmazlıkların MTO Tahkim Kuralları’na göre çözümleneceği hükme bağlanmış, sözleşmenin özel şartlarının 5. l/b maddesinde de sözleşmenin Türkiye’de halen yürürlükte bulunan kanunlara, yönetmeliklere tâbi olacağı ve onlara göre yorumlanacağı kararlaştırılmıştır. Hakem kurulu ve taraflarca 20.1.1994 tarihinde düzenlenen tahkim şartlarında ise tahkim sırasında Uluslararası Ticaret Odası Hakem Mahkemesi tüzüğündeki usullere uyulacağı ve uygulanacak kanunlar olarak da sözleşme ve ekleri hükümleri dışında kalan konularda Türkiye Cumhuriyeti Kanunlarının uygulanacağı saptanmıştır. Burada genel bir ifade kullanılmış ve uygulanacak kanunların sadece maddi hukuk kuralları olduğu belirtilmeksizin Türkiye Cumhuriyeti Kanunlarının tümü ifade edilmiştir. Uyuşmazlığın MTO Tahkim Kurallarına ve bu kurallara göre oluşturulan hakem kurulunca çözümlenmiş olması karşısında hakem kararının yabancı hakem karan sayılıp sayılmayacağı ve tüzüğün 24. maddesi uyarınca kesin olup olmadığının saptanması sorununa gelince davanın taraflarından birisi tüzel kişiliği haiz bir Türk Şirketi, diğeri de kamu idaresidir. Seçilen hakem kurulunun tamamı TC. uyruğunda olup hakem yargılaması Türkiye’de yapılmış ve hakem kararı da burada verilmiştir. Ancak MTO Tahkim Kurallarının uygulanması ile hakem prosedürü ve hakem karan tüzük hükümleri dairesinde cereyan etmiştir. Sözleşmeden doğan borç ilişkisinde yabancı unsur mevcut olmamakla beraber, tahkim sözleşmesi veya koşulunda MTO hakemliğine başvurulacağı taraflarca kabul edilmişse bu konudaki uyuşmazlık üzerine Türkiye’de verilen hakem kararları yerli hakem kararı sayılır. MTO bir kısım ulusların oluşturduğu resmi bir uluslar topluluğu niteliğinde olmayıp, esas itibariyle çeşitli uluslara ait tacir ve sanayicilerin kurduğu özel bir teşekküldür. Tüzüğü, belirli bir devletin mevzuatı niteliğinde olmadığı için kamu vasfı yoktur. Bu hükümler bir kanun gücünde olmadığından kamu düzenini ilgilendiren emredici mahiyette de sayılmazlar. MTO Hakem Divanı ve Sekreteryası bir kamu kurumu sayılmadığı için, hakem kararlarını incelerken veya bunları sekreterliği vasıtasıyla tasdik ederken devlet mahkemeleri gibi hakem kararlarım kontrol eden, onlara kesinlik ve kamu gücüne dayanan cebri icra kabiliyeti izafe eden bir makam da sayılmamaktadır. Bu itibarla MTO Tüzüğünün kuralları altında verilen kararlar muayyen bir yabancı kanuna tabiyen verilmiş karar sayılmazlar ve dolayısıyla yabancı bir hakem kararı olarak da nitelendirilemezler. Hakem kararının divan ve sekreterliğe tevdi edilmesi ve oraca tasdik edilmesi hakem kararına mülkiyet izafe edilmesine de neden olmaz (Prof. Dr. Rabi Koral ‘Hakemliğin Milliyeti ve Yargıtay XV. Hukuk Dairesinin 1976 Tarihli Kararının Eleştirisi’ İstanbul – 1979 sh. 419 vd.). Bu itibarla uyuşmazlık konusu hakem kararı yabancı bir hakem kararı olmayıp Türk hakem kararıdır ve Türk hakem kararlarının tâbi olduğu prosedüre tâbi olması gerekir. MTO Uzlaştırma ve Tahkim Tüzüğü’nün 24. maddesinde her ne kadar hakem kararının kesin olduğu ve tarafların uyuşmazlığı MTO’ya getirmekle verilecek kararı derhal icra etmeye ve hukuken mümkün olsa bile temyiz yoluna başvurmamayı kabul ettikleri hükme bağlanmış ise de bu karar bir Türk hakem kararı olarak Türk kamu düzeninin emredici kurallarına tâbi olacağından ve HUMK’un 535. maddesi uyarınca temyizden peşinen feragat geçersiz olduğundan, hakem kararının kesin olacağından söz edilemez. O halde mahkemece HUMK’un 532. maddesi uyarınca işlem yapılması gerektiğinden ve hakem kurulunca verilen karar davalı ve karşı davacı idarece temyiz edildiğinden, mahkemenin temyiz talebinin reddine ilişkin 22.5.1995 tarihli kararının kaldırılarak davalı ve karşı davacı idarenin temyiz isteminin incelenmesi gerekmiştir. Ne var ki mahkemece verilen 22.5.1995 tarihli karara karşı davacı ve karşı davalı şirketçe de kararın yabancı bir hakem kararı olup kesin olduğu şeklinde temyiz isteminde bulunulduğundan, yukarda yapılan açıklamaya göre hakem kararı yerli hakem kararı olup temyiz incelemesine tâbi olduğu ve davacı karşı davalının hakem kararını temyiz hakkı bulunduğu için dosyanın mahkemesine geri çevrilmesi gerekmiştir”.

Görüldüğü gibi bu kararında Yargıtay, Türkiye’de MTO Tahkim Kurallarına tâbi olarak verilen hakem kararının yabancı hakem kararı niteliğinde olmadığını açıkça ifade etmiştir.

C. Sözleşmedeki Hukuk Seçimi Usule Uygulanacak Hukuku da Kapsar mı?

MTO Tahkim Kurallarına tabi olan bir başka hakem kararının Türkiye’de tenfizinde sözleşmedeki hukuk seçimi maddesinin sadece esasa uygulanacak hukuku mu yoksa esasa uygulanacak hukukun yanı sıra usule uygulanacak hukuku da kapsayıp kapsamayacağı tartışılmıştır. Söz konusu uyuşmazlıkta hakem kararı MTO Tahkim Kurallarına tabi olarak İsviçre’de verilmiş; ancak davalı Türk tarafı özellikle süre uzatımı ve diğer konularda Türk Usul Hukukunun uygulanmadığı itirazında bulunmuştur. Zira, davalı tarafa göre tahkim şartında bulunan “Hakem Heyeti kararlarında bu sözleşme hükümleri ile yürürlükteki Türk Kanunlarını esas alacaktır” ifadesinde çoğul olarak “yürürlükteki Türk Kanunları” dendiği için taraflar esasa uygulanacak hukukun yanı sıra usule de Türk Hukukunun uygulanmasını kararlaştırmışlardır. Bu sebeple davalıya göre hakemlerin Türk Hukukunun tahkim süresi ve süre uzatımı konusundaki hükümlerinin göz ardı edilmesi, hakemlerin kararlaştırılan usul kurallarını ihlal etmeleri anlamına geleceği için, söz konusu hakem kararının Türkiye’de tenfizinin reddedilmesi gerektiğini ileri sürmüştür. Yargıtay, davalının itirazlarını haklı bularak, tahkim şartında çoğul olarak “yürürlükteki Türk Kanunları” ifadesinin yer almasını, hem esasa hem de tahkim usulüne Türk Hukukunun uygulanmış olmasının kararlaştırıldığı şeklinde yorumlamıştır. (Y. 15. HD, 25.12.1997 t. 1997/4213 E., 1997/5603 K.)

Bu karardan sonra, 4686 Sayılı Milletlerarası Tahkim Kanunu hazırlanırken milletlerarası tahkim uygulamasında tarafların hukuk seçimi yapmasının prensip olarak sadece esasa uygulanacak hukukun seçilmesi anlamına geleceği üzerinde durulmuş ve bu husus, özel bir madde olarak düzenlenmiştir. Milletlerarası Tahkim Kanununun 12/C maddesi uyarınca “Belirli bir devletin hukukunun seçilmiş olması, aksi belirtilmedikçe o devletin kanunlar ihtilafı kurallarının veya usul kurallarının değil, doğrudan doğruya maddi hukukunun seçilmiş olduğu anlamına gelir.”

D. Esastan İnceleme Yasağı

Milletlerarası tahkimde tarafların en önemli beklentilerinden biri, hakem kararının bağlayıcı olması ve prensip olarak mahkemelerin hakem kararını esastan inceleyerek kararının doğrululuğunu tetkik etmemesidir. Nitekim bu prensip, MTO Tahkim Kurallarına göre verilmiş bir hakem kararı ile ilgili olarak aşağıdaki ifadelerle teyit edilmiştir:
“…hakem kararının doğruluğunu inceleme yapma yasağı (revision au fond) kapsamında bulunduğundan tenfiz mahkemesine bu iddiayı inceleme yetkisi tanınmamıştır. Tenfiz talep edilen devlet mahkemeleri, o ilamda tenfiz şartlarının mevcut olup olmadığını inceleyerek bir sonuca varacaktır”. (Y. 19. HD. 8.5.1997 t., 9619/4669 K.)

7. Sonuç

MTO Tahkimi milletlerarası uyuşmazlıkların çözümünde en sık başvurulan yöntemlerden biri olarak karşımıza çıkmaktadır. MTO Tahkimine, Türkiye’de oldukça sık başvurulmakta ve Türklerin taraf olduğu davaların sayıları hızla artmaktadır. Buna karşılık Türk hakem ve Türkiye’nin tahkim yeri olduğu davaların sayısı aynı oranda artmamaktadır. Milletlerarası ticari tahkim tecrübesi bulunan hakem sayımızın fazla olmaması uyuşmazlıklarda atanan Türk hakem sayısını etkileyen en önemli nedenlerden biridir. Hakem kararlarının temyizi ve iptali ile ilgili olarak verilen mahkeme kararları ise Türkiye’nin nadiren tahkim yeri olarak seçilmesine sebep olmaktadır. Buna karşılık, hala sorunlar olmakla birlikte tahkim ile ilgili olarak son dönemde verilen Yargıtay kararları, yukarıda ifade edildiği üzere en azından bazı konularda eski kararlara nazaran Türkiye’de tahkimin gelişmesine katkıda bulunmaktadır.

*Bu tebliğ, 24 Mayıs 2012 tarihinde gerçekleştirilen Uluslararası Tahkim Kongresi’nin 1. oturumunda sunulmuştur.