Avukat Hakları Grubu Samsun’un çevrim içi yayınında ekolojik hukuk ve çevre hukuku ele alındı. Yayına katılan Avukat Ömer Aykul, Kanal İstanbul’dan Sinop’ta yapımı devam eden nükleer santrale kadar pek çok konuda önemli bilgiler paylaştı.
Ekolojik Hukukun Odağında Canlı Ekosistem Vardır
Gönüllü sivil toplum kuruluşlarının 19. yüzyılın sonunda ortaya çıkmaya başladığını belirten Av. Ömer Aykul, “İnsanlar devletin ve şirketlerin kendi hak menfaatlerini ve devamlılığını sağlamak için doğal varlıklar üzerinde oluşturmuş oldukları hegamonyayı yıkmak için mücadeleye başlamışlardır. Mücadeleye başladıkları zaman da ekolojik hukuk ve çevre hukuku ortaya çıkmıştır. Ekolojik hukuk, çevre hukukuyla eşit midir? Hayır değildir. Ekolojik hukukun odak noktası canlı sistemlerin olduğu hukuktur. Orman hukuku, toprak hukuku, biyolojik çeşitlilik, deniz hukuku, kıyı hukuku, ve sularla ilgili hukuk ekolojik hukuka girer.” dedi.
Mekânsal Planlamalar Çevre Hukukunda Karşımıza Çıkmakta
Çevre hukukunun ilgilendiği alanlar hakkında bilgi veren Av. Aykul “İnsan merkezli olan yani insanın gelişmesini sağlayacak olan yatırımların çevreye olası zararların ölçülüp biçildiği ve en aza indirildiği sistem olan çevresel etki değerlendirmesi ile daha ağırlıklı olarak mekânsal planlamaların yer aldığı çevre düzeni ve daha alt planların çevrenin insanla ilişkili olarak planlanlamasını içeren hukuk dalları da çevre hukuku olarak karşımıza çıkıyor.” şeklinde konuştu.
Kanun Yoksa Kanal Yasalara Aykırıdır
Eski Meclis Başkanlarından Nizamettin Cindoruk’un “Kanal İstanbul için kanun olmalı” şeklindeki sözlerini hatırlatan Aykul, “Anayasa’nın 43. maddesi ‘Kıyılar kanunla düzenlenir’ diyor. 3621 Sayılı Kıyı Kanunu’nun 6. maddesine baktığımızda kıyılar iskeleye kadar sayılmış ve yapı inşasına izin verilmediği görülmektedir. Kanal İstanbul’da önce bir Anayasa’ya aykırılık sorunu var. Yalnızca İstanbul’u Türkiye’yi değil, Doğu Avrupa’yı, Karadeniz’i, Ön Asya’yı ilgilendiren bir konuda stratejik çevresel etki değerlendirmesi yapmadan geçemezsiniz. Etkileme alanı olarak Çin Seddi’nden sonra dünyadaki en büyük proje bu olabilir.” ifadelerini kullandı.
Sadece Türk Gemileri ve Yolcuları Geçerse İç Hukuk Uygulanabilir
Kanal İstanbul’un yapılmasıyla birlikte uygulanacak hukukun tartışma konusu olduğunu belirten Ömer Aykul, Montrö Boğazlar Sözleşmesi, Türk boğazları dediğimiz İstanbul ve Çanakkale boğazlarıyla Marmara Denizi’nin tamamı Montrö’nün hukuku içerisindedir. Kanal İstanbul yapıldığında Türk hukuku uygulanacak deniyor. Nasıl olacak bu iş? Bunu iki nehir arasında bir kanal yaparsanız uygulayabilirsiniz. Bu kanalı şu şekilde yapabilirsiniz: Hiçbir şekilde yabancı gemi geçmez. Sadece Türk gemilerinin geçeceği içinde yabancı yük ve yabancı yolcu da taşımamak koşuluyla bir kanal yapabilirsiniz. Bunun örneği var. Almanlar 1800’lü yılların sonunda meşhur Kiel Kanalı’nı böyle yapmışlar. Sizler Kanal İstanbul’un uluslararası deniz trafiğine açılacağını söylüyorsunuz ama burada iç hukuku uygulayamazsınız.” değerlendirmesinde bulundu.
Nükleer Santrallerde Nükleer Silah Yapamazsınız
Sinop’ta yapımı devam eden nükleer santralin tamamlanmasıyla birlikte nükleer silah üretileceğine dair iddialara yanıt veren Aykul “Nükleer silah işlenmiş radyoaktif çubukların daha farklı bir teknoloji ile elden geçirilip silahlandırılmasıyla olur. Nükleer santralinizin olması sizin nükleer silah yapacağınız anlamına gelmez. Üstelik nükleer silahların yapılmayacağına dair imzaladığımız o kadar çok anlaşma var ki. Rusya ve Japonya nükleer güçtür ve onlar bağlı oldukları uluslararası anlaşmalar nedeniyle bu santralleri yaparken bu maddeleri önünüze koyarlar. Türkiye olarak nükleer silah yapamayacağız. İran gibi yasa dışı yollarla bunu yapmaya kalkacak olursak Türkiye Cumhuriyeti ve Osmanlı’nın tarihinde İran benzeri bir olayı bulamazsınız. Türkiye Cumhuriyeti hep ahde vefasıyla anlaşmalarına uyan ülke olarak tanınmıştır.” dedi.