Haber: Taha Ahmet Özel
6502 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un 28 Kasım 2013 tarihinde yayımlanmasının üzerinden 7 yıl geçti. Günümüzde bu kanunun uygulanabilirliği, tüketici hakları ihlalleri ve indirim günleri üzerine Tüketici Birliği Federasyonu Başkanı Mehmet Bülent Deniz ile bir söyleşi yaptık.
6502 Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun sizce yeterli mi? Yeterli değilse kanunda ne gibi düzenlemeler yapılmalı?
Türkiye’deki ilk tüketici yasası 1995 yılında çıkarıldı. Avrupa Birliği müzakerelerinin başlamasından çok önce, ilk uyum yasası olarak nitelendirilebilecek bir yasaydı. 1995’te çıkarılan bu yasa daha sonra ekonomideki ve teknolojideki gelişmelere paralel bir şekilde güncellendi ve en son 2014 yılında 6502 Sayılı yasa yapıldı. Tüm bu yasa çalışmalarının temel mantığı Avrupa Birliği müktesebatına uyum amacı taşımaktadır. Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne uyumunda en başarılı olduğu fasıl tüketici hakları konusundadır. Çünkü Avrupa Birliği mevzuatındaki tüm yeni gelişmeler, direktifler gerek kanun yapıcı tarafından gerekse yönetmelikler eliyle uyumlu hale getiriliyor. Öte yandan Avrupa Birliği olmasaydı da zaten yasayla ilgili güncellemelerin yapılması mecburi olacaktı. Çünkü ekonominin mimarisi günbegün değişiyor. Teknolojideki gelişmeler, ekonomideki ilişkiler ağını sorunları, problemleri de ortaya çıkarıyor. Dolayısıyla tüketiciyi koruyan yasanın bu anlamda günün koşullarına uygun hale getirilmesi amaçlanmakta.
2014 yılında yürürlüğe giren 6502 sayılı yasa da bu mantıkla hazırlandı. 1995’te hazırlanan yasa gibi dünya standartlarını yakalayan, hatta birçok ülkeye göre tüketiciyi çok daha fazla koruma altına alan bir yasa çalışmasıdır. Fakat 2014’teki yasa çalışmasında sadece bankalarla ilgili, bankaların aldığı kredi kartı aidatı, hesap işletim ücreti gibi konularda tüketicilerin 2014 yılına kadar davalar açarak kazandıkları kazanımlar bir çırpıda geri alındı. Tüketicinin en çok şikâyetçi olduğu banka, finans sektörüyle ilgili ihtilafların çözümüne gidildi. Bunun dışında yasa genel hatlarıyla yeterli. Ama Türkiye’de her alanda olduğu gibi yasaların çok iyi olması değil, yasaların uygulanmasının önem taşıdığı gerçeği karşısında yasanın uygulanmasına ilişkin altyapı sorunları ve uygulama mantığı sorunları nedeniyle yasadan beklediğimiz verimi dönem dönem tam olarak alamıyoruz.
Türkiye’nin de taraf olduğu Birleşmiş Milletler Evrensel Tüketici Hakları Bildirgesi’nde yer alan 9 temel evrensel tüketici hakları konusunda Türkiye’de tüketiciler ve satıcılar bilinçli mi?
Birleşmiş Milletler Evrensel Tüketici Hakları Bildirgesi’nde sayılan haklar aslında gerek ulusların anayasalarında gerekse alt yasal düzenlemelerde çeşitli şekillerde kabul edilip uygulanmak istenen durumdalar. Bu haklar arasında yer alan örneğin tüketicinin bilgilenme hakkı, sağlık veya güvenliğin korunması, zararın tazmin edilmesi gibi durumlar, korsan yasasından tutun bilgi edinme kanununa kadar birçok farklı kanunda zaten kendisini buluyor. Öte yandan Anayasa’nın 172. maddesi de bu bildirgeye uygun olarak devletin, tüketicileri koruyucu olarak önlemler almakla ve onları örgütlenmesini teşvik etmekle görevli olduğunu belirtiyor.
Dolayısıyla bizim taraf olduğumuz, imza koyduğumuz bildirgeyle ilgili devlet katında tam bir farkındalık var. Ancak uygulamaya geçtiğinde vatandaşın satıcı ve sağlayıcı veya tüketicinin bu bildirgede yer alan haklara göre yolunu çizmesine zaten gerek yok. Çünkü orada sayılan hakların dokunduğu ihtilaflar veya sorunlarla ilgili tüketici yasası geniş kapsamlı bir düzenleme ve koruma ağı getirmeye gayret ediyor.
Sizce Türkiye’deki en önemli tüketici hakkı ihlali nedir? Nasıl giderilir?
Türkiye’de şu anda tüketicilerin yoğun olarak kullandığı sektörlerle ilgili problemler başı çekiyor. Buna örnek olarak hemen hemen herkesin müşterisi olduğu banka yani finans sektörü geliyor. Öte yandan yine enerji sektörü de milyonlarca insanın kullandığı hizmet türü. Doğalgaz, elektrik konusunda tüketicilerle ilgili şikâyetler yoğunlaşıyor. Bir de dönemin ruhuna uygun şikâyet farklılaşması da söz konusu. Örneğin pandemi döneminde kargo firmalarıyla ilgili ya da, özel okullarda çocuklarını okutan velilerin şikâyetleri çok arttı. Bilişim sektöründe de internet ve elektronik cihazlarla ilgili şikâyetler arttı. Ama bu dönemin ruhunda kaynaklanan yoğunlaşmadır.
Temel olarak bankacılık sektörüyle ilgili şikâyetler her zaman ilk sırada devam ediyor. Bu konuyla ilgili Ticaret Bakanlığı’nın iki yıldır yürüttüğü ve Tüketici Birliği Federasyonu’yla birlikte diğer federasyonlarında paydaşı olduğu bir proje yürüttük. Projenin sonuna doğru gelindi. Muhtemelen önümüzdeki mart ayında tamamlanacak. Bu projeyle tüketici yasasının uygulanmasından kaynaklanan temel sorunlar, uygulama sorunları gibi noktaları masaya yatırdık. Sektör temsilcileriyle bir araya gelerek çalıştaylar düzenledik. Elbette bunun çıktıları söz konusu olacak. Bu çıktılara göre de Türkiye’de yeni bir model ya da yeni bir yasa çalışması gündeme gelebilir.
Öte yandan Avrupa Birliği 2020 Türkiye İlerleme Raporu’nda tüketiciyle ilgili tüm yasal düzenlemelerin yapıldığı ifade ediliyor. Sadece sivil toplum tüketici örgütlerine daha fazla işlerlik kazandırılabilecek düzeylere getirilmesi gerektiği ifade ediliyor. Türkiye’nin başarılı olduğu bir alandayız. O konuda ortaya çıkan temel sorunların çözümü için tüketici eğitimine odaklanılması gerekiyor. Birçok hak birçok hak koruma mekanizması var. Ama tüketiciyi koruması gereken yine tüketicinin kendisi olacak. Ne bir tüketici derneği ne de Ticaret Bakanlığı, ne hakem heyeti hiçbir varlık tüketiciyi korumaz. Bu biraz da tüketicinin bilgisiyle ilgili bir durum. Ama Türk tüketicisi çabuk öğrenen, çabuk kabullenen ve hakkını kullanan bir dinamiğe sahip. Bu anlamda tüketici hakları mücadelesinde önümüzdeki dönem için çokça ümitliyiz.
Efsane veya Çılgın Cuma adıyla kasım ayında birçok defa indirim yapan alışveriş siteleri var. Bu indirimleri sınırlandıran belli bir mevzuat var mı? Bir yıl içerisinde birden fazla tarihte indirim yapılabiliyor mu?
Artık indirim dönemi diye bir şey yok. Çok eskiden tenzilatlı günler, tenzilatlı satışlar adı altında mevsim geçişlerinde indirim dönemleri olurdu. Ama bu çok uzun zamandan beri kalktı. Gerek bu konudaki meslek odaları gerekse bizler bu indirimli satışlarla ilgili bir düzenleme getirilmesi bir kurala bağlanması gerek olduğunu ifade ediyoruz. Çünkü her yıl kasım ayında yaşadığımız şeyi bu sene de yaşıyoruz. İndirim adı altında önce bindirim sonra indirim yapılıyor. Onun dışında normal zamanlarda ‘Zararına satışlar’, ‘Tahliye nedeniyle satışlar’ gibi aslı astarı olmayan bir indirim furyası devam ediyor. Tüketici indirime girdi diye alacağı ürünü önceki fiyatını biliyorsa sorun yok. Ama bilmiyorsa burada bir sorun var. Çoğu kez karşılaştığımız şikâyet konusu olan indirimden önceki fiyatının üzerinde bir fiyati lan edilerek o fiyattan indirim yapıldığı tüketiciye reklam olarak bildiriliyor. Ama tüketici bunun farkında değilse indirimden önceki fiyattan daha pahalı bir fiyata ürünü satın almış oluyor.
Tüketici Yasası’nın 54. maddesi çok açık. Böyle bir uygulama tüketici yasası bakımında cezayı gerektiren tüketicinin mağdur olmasını engelleyen düzenlemeleri içeriyor. Bu anlamda sadece adında indirim var diye kampanyalara koşmamasını kampanyadan önceki fiyatından emin olması durumunda tüketicilerin bu indirimlere rağbet etmesini ve özellikle e-ticaretle ilgili alışverişlerde Ticaret Bakanlığı GÜBİS (Güvensiz Ürün Bilgi Sistemi) ve ETBİS (Elektronik Ticaret Bilgi Sistemi) üzerinden alışveriş yapacağı firmaları mutlaka Ticaret Bakanlığı’nda kaydı olup olmadığını kontrol etmelerini tavsiye ediyoruz.