İzmir Barosu tarafından “AİHM Kararlarının Ulusal Hukukta İcrası” başlıklı bir çevrim içi yayın düzenlendi. Yayına konuşmacı olarak İzmir Barosu Üyesi Av. Serkan Cengiz katıldı.
Av. Serkan Cengiz, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nden önce ilk olarak Avrupa Konseyi’ni açıklamanın doğru olacağını ifade etti. Cengiz “Avrupa Konseyi 1949 yılında Londra’da 10 devletin katkısıyla kuruldu. Kurulurken 2. Dünya Savaşı’nın sonundaki gelişmelerden ilham alındı. Bunu ayrıca belirtmekte fayda var. 2. Dünya Savaşı’nda Avrupa merkezli tüm dünyada yaşanan sıkıntılar, devletlerin egemenliklerinin kötüye kullanılması ve bireyin devlete karşı olan güçsüzlüğünün önüne geçilmesi amacıyla temel hak ve özgürlükler alanında birtakım uluslararası koruma mekanizmaları yaratmak amaçlandı. Bunun ilk neticesi 10 Aralık 1948’de Paris’te kabul edilen İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi. Bu mekanizmanın hem hak ve özgürlükler anlamında hem de hak ve özgürlüklerin icra edilebilirliği açısından bir eksikliği vardı. İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi temel haklar açısında çok güzel haklar içeriyor ancak bunun uygulama mekanizması yok. Denetleme mekanizması yok” dedi.
Amaç İnsan Hakları Kültürünü Oluşturmak
“1949 yılında Avrupa Konseyi hayata geçtikten sonra 1950 yılında Türkiye’nin de içinde yer aldığı Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi devreye girdi” diyen Cengiz “12 ülke tarafından imzalandı. Türkiye, bu sözleşmeyi 1950 yılında imzalasa da onaylanması 1954’e kadar gecikti. Ama 10. ülke olan Lüksemburg’un imzalamasıyla 1953’te bu sözleşme yürürlüğe girdi. Türkiye’nin ve diğer ilk kurucuların sözleşmenin birinci maddesindeki taahhüdü çok önemliydi. Neydi o madde? Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi tarafından korunan hak ve özgürlükleri egemenlik sahaları içerisinde herkese yurttaş olup olmadığına bakılmaksızın iyi niyetli olarak tanımak zorundadır. Amaçları Avrupa’da ortak bir demokrasiyi, insan hakları kültürünü ve hukukun üstünlüğünün yaratılması noktasındaydı.” açıklamasında bulundu.
AİHM Kararları Işık Tutucu Bir Etkiye Sahip
Cengiz, konuşmasının devamında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’yle ilgili şunları söyledi: “Kuşkusuz Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi akabinde kendi içinde bir mahkeme kurulması gündeme geldi. Mahkeme açısından bakıldığında 1998’e kadar Avrupa İnsan Hakları Komisyonu ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi olarak görev yaptı. Kasım 1998’de yürürlüğe giren 11 Nolu protokolle yarı zamanlı olarak faaliyet gösteren yapı ortadan kalktı ve tam zamanlı olarak tek elden bugünkü anlamıyla Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi doğdu. Bu sürece bakıldığında Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ve onun kararları ışık tutucu bir etki yarattı.”
Mahkeme İhlali Tespit Eder
“Bir başvuruyu ele alırken esas tartıştığımız nokta ihlal kararı verildikten sonraki süreç.” diyen Av. Cengiz mahkemelerin tavsiye kararı vermediğini, yalnızca ihlalleri tespit ettiğini belirterek “Mahkemenin kararı hangi nitelikte? Mahkeme, bizim ulusal mahkemeler gibi çok ayrıntılı, ne yapılması gerektiğini söyleyen, kimin nereden ne şekilde alacaklı olduğunu veya kimin hangi hapis ya da adli para cezasına mahkum edildiğini söyleyen nitelikte değil. Mahkeme ağırlıklı olarak bildirici, deklaretif dediğimiz ihlali tespit eder. Bunun amacı mahkemenin ikincilliğinden kaynaklanır. İhlali tespit eder. Ama bu ihlali tespit eden olguları da işaret eder.” ifadelerini kullandı.
AYM Diğer Gelişmeleri de Hesaba Katmalı
AYM’nin önüne gelen bir dosya hakkında değerlendirme yapabileceğini belirten Cengiz “Anayasa Mahkemesi, eğer karar verdikten sonra dosya kesinleşmişse Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 46. maddesinin 2. fıkrasına göre el çeker ve kendi vermiş olduğu ihlal kararının infazının sağlanması için Bakanlar Komitesi’ne gönderir. Ama Bakanlar Komitesi’nin inceleme yetkisi, sadece o dava özelinde bu incelemeyi yapacak fakat diğer gelişmeleri de hesaba katacaktır” değerlendirmesinde bulundu.
AİHM Ayarında Başka Bir Mahkeme Kurulmadı
Bir ülke aleyhine verilen kararın başka bir ülke için doğrudan uygulanabilirliğinin Bakanlar Komitesi nezdinde teknik olarak mümkün olmadığını altını çizen Cengiz, devletlerin ruh olarak gelişmeleri takip etmekle mükellef olduğunu belirtti. Cengiz “Bizler hak savunucuları olarak mağdurların veya başvurucuların vekilleri olarak güçlü bir mekanizmaya ihtiyacımız var. Tüm dünyaya bakıldığında Amerikan İnsan Hakları Mahkemesi, bölgesel mahkemeler var. Tarihsel sürece de baktığınızda şu ana kadar Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ayarında bir uluslararası mahkeme kurulmuş değil. Kuşkusuz pek çok sorun var. Umarım AİHM kararları ülkeler tarafından daha nitelikli bir şekilde icra edilir.” diye konuştu.