Anayasa Mahkemesi (AYM) Başkanı Zühtü Arslan, Yozgat’ta düzenlenen Bireysel Başvurularda İnceleme Usulleri Panelinde konuştu. Arslan konuşmasında, yaşam hakkından ifade özgürlüğüne kadar hak ve özgürlüklerin korunmasının, huzur ve mutluluk içinde yaşamanın şartlarından biri olduğunu vurguladı.
Anayasa’nın “Temel hak ve hürriyetlerin korunması” kenar başlıklı 40. maddesi uyarınca anayasal hakları ihlal edilen “herkes, yetkili makama geciktirilmeden başvurma imkânının sağlanmasını isteme hakkına sahiptir.” hatırlatmasında bulunan AYM Başkanı Zühtü Arslan, “Etkili başvuru hakkı” olarak bilinen anayasal hakkın özel görünümlerinden birinin “bireysel başvuru hakkı” olduğunun altını çizerek “Anayasa’nın 148. maddesine 2010 yılında eklenen hükümlerle tanınan bireysel başvuru, bizatihi bir hak olmanın yanında diğer tüm temel hak ve özgürlüklerin korunmasının da en etkili aracıdır.” ifadelerini kullandı.
Bundan dolayı Anayasa Mahkemesi kararlarında belirtildiği üzere idari ve yargısal kuruluşların, temel hak veya özgürlüklerinin ihlal edildiğini düşünen kişilerin bu yola başvurmalarını engelleyici veya zorlaştırıcı tutum ve davranışlardan kaçınmakla yükümlü olduğunu söyleyen Arslan, idari ve yargısal otoritelerin aldıkları idari veya fiilî tedbirlerle kişilerin bireysel başvuru yapmalarını engellemesi ya da zorlaştırmasının bireysel başvuru hakkının ihlaline yol açacağını belirtti.
Bireysel başvurunun, bireysel ve toplumsal hayatın her alanına dokunan, kamu hukuku ve özel hukukun kural ve kurumlarının hak eksenli yaklaşımla yeniden yorumlanmasını sağlayan bir hak arama yolu olduğunu vurgulayan AYM Başkanı Arslan, bireysel başvurunun hukuk sisteminin tamamını ilgilendiren bu kapsayıcı özelliğinin, sistemin tüm aktörlerinin iş birliğini zorunlu kıldığını dile getirdi.
Bireysel başvurunun başarısının, sistemin bütün unsurlarının uyumlu şekilde çalışmasını gerektirdiğini; bu sebeple de bireysel başvuruyu yapanlardan karara bağlayanlara, kararı uygulamakla görevli olan idari ve yargısal mercilerden ihlale sebep olan kanunları değiştirmek durumunda olan yasama organına kadar tüm kurum, kuruluş ve kişilere önemli sorumluluklar düştüğünü ifade eden Arslan, avukatlara da önemli görevler düştüğünü “bireysel başvurunun avukatla yapılması zorunluluğu bulunmamaktadır. Bireysel başvuru kapsamında kalan bir hakkının veya özgürlüğünün ihlal edildiğini düşünen herkes avukat olmadan da bireysel başvuru yapabilir.” sözleriyle vurguladı.
Arslan konuşmasında, avukatların bireysel başvurudaki rolüyle ilgili şu ifadelere yer verdi:
Anayasa Mahkemesine vekille yapılan bireysel başvuru sayılarında her geçen gün artış olduğunu söyleyebiliriz. Bireysel başvurunun uygulamaya geçtiği 2012 yılında vekille yapılan başvuruların toplam başvurulara oranı yüzde 43 iken, bu oran sonraki yıllarda ciddi şekilde yükselmiştir. 2021 yılında yapılan başvuruların yüzde 75’i, bu yıl yapılan 95 bin başvurunun da yaklaşık yüzde 80’i vekille yapılmıştır. Bu oranlar avukatların bireysel başvuruda oynadığı rolün ne kadar önemli olduğunu göstermektedir. Her konuda olduğu gibi bireysel başvuruda da başlangıç önemlidir. Yapılan başvurunun başarısı öncelikle başvuru formunun çok iyi doldurulmasına, meramın iyi anlatılmasına bağlıdır.
Bireysel başvuru formlarının hatırı sayılır oranda olması gereken kaliteden uzak olduğunu, form doldurulurken AYM tarafından hazırlanan kılavuzun dikkatlice okunmadığını belirten Arslan, avukatların bir istinaf ya da temyiz dilekçesi yazar gibi başvuru formu doldurdukları eleştirisinde bulunarak “Bireysel başvuru bir istinaf ya da temyiz kanun yolu değildir. Anayasa Mahkemesi de bireysel başvuruda istinaf ya da temyizden sonra mutlaka gidilmesi gereken bir süper temyiz mercii değildir.” ifadelerini kullandı.
Bireysel Başvuruda Sık Yapılan Üç Yanlış
Arslan, vekille yapılan bireysel başvurularda özellikle üç eksikliğin yoğunlukta olduğunun altını çizerek dikkat edilmesi gereken noktaları paylaştı:
“Öncelikle bireysel başvuru kural olarak ihlale ilişkin nihai kararın tebliğinden değil öğrenilmesinden itibaren 30 gün içinde kullanılması zorunlu olan bir haktır. Başvurucu ve vekillerin süreyi kaçırmama konusunda hassas davranmaları gerekmektedir.
İkinci olarak başvuru yollarının tüketilmesi bireysel başvuru hakkının kullanılabilmesi için zorunlu anayasal şarttır. Bireysel başvurunun ikincilliği ilkesi gereğince esas olan ihlalin derece mahkemeleri önünde giderilmesidir. Bu nedenle derece mahkemeleri önünde dile getirilmeyen şikâyetlerin bireysel başvuru yoluyla Anayasa Mahkemesine taşınması durumunda başvuru yollarının tüketilmemesi durumu ortaya çıkabilmektedir.
Üçüncü olarak da başvuru formunda şikâyetlerin maddi ve hukuki olarak temellendirilmesi gerekir. Anayasa Mahkemesi kararlarında ifade edildiği gibi başvurucular bir yandan “şikâyetlerine konu temel olay ve olguları açıklamak, bunlara ilişkin delilleri Anayasa Mahkemesine sunmak”, diğer yandan da “temel hak ve özgürlüklerden hangisinin hangi nedenle ihlal edildiğini özü itibarıyla açıklamak” durumundadır. Bu yapılmadığı takdirde başvurular temellendirilmemiş şikâyet olduğu gerekçesiyle kabul edilemez bulunabilmektedir.”