Bilişim ve Teknoloji Hukuku Derneği ve Hukukçular Derneği’nin düzenlediği çevrim içi yayında “Uzay Teknolojileri ve Hukuki Yansımaları” konuşuldu. Yayında konuşan Prof. Dr. Lokman Kuzu, hukukta çok yeni olan bu alan hakkında önemli bilgiler aktardı.
Uzayın Teknik Tanımı Hukuki Açıdan Kabul Görmüş Değil
Uzayla ilgili bir bilim adamının yaptığı tanımı hatırlatan Lokman Kuzu, bu tanımın uluslararası hukukta tanınmadığını ifade etti. Kuzu “Von Karman isimli Macar bilim adamı ‘Bir uçağın 10 kilometre hızla uçabilmesi için 1000 kilometre /saat hızla gitmesi gerekiyor.’ diyor. Ama havada uçması için daha hızlı gitmesi gerekiyor. Havanın kaldırma kuvvetini hesap ederek 96 kilometrede uçacak bir cismin 8 km/ saniyede gitmesi gerekiyor. Bu da yörüngeye girmiş bir cismin hızına eşit. 100 kilometreye Von Karman çizgisi adı verilmiş. Bu çizginin altına hava sahası üzerine ise uzay denilmiş. Ama bu teknik bir tanım. Hiçbir devletin hukuki olarak kabul ettiği bir tanım değil. Birleşmiş Milletler Uzay Ofisi ve Uzay Komitesi tarafından da kabul görmüş bir tanım değil.” dedi.
Yörünge Haklarınızı Kullanmazsanız Hakkınız Elinizden Alınır
Prof. Dr. Kuzu uzaya gönderilen yapay uyduların kontrolünü sağlayan uluslararası bir birliğin olduğunu belirtti. Kuzu her ülkeye belli sayıda uydu bulundurma izni verildiğini, Türkiye’nin 3 uydu bulundurma hakkı olduğunu ifade etti. Lokman Kuzu “Yörüngeleri kullanmazsanız bu hak Uluslararası Telekomünikasyon Birliği (ITU) bu hakkı sizden alır ve başka bir ülkeye verilir. Kurallar belli. Hem frekans haklarınızı hem de yörünge haklarınızı bizzat kullanıyor olmanız lazım. Kullanmamanız durumunda atıl tutarsanız Uluslararası Telekomünikasyon Birliği bu hakkı sizden almakta.” şeklinde konuştu.
Kimse Uzaydaki Bir Cismi Sahiplenemez
Prof. Kuzu uzayla ilgili ülkelerin mücadeleleri sonucu uluslararası düzeyde anlaşmaların yapıldığını, buna rağmen uzay hukukuyla ilgili açıkların olduğunu söyledi. Kuzu “Birbirleri arasında paylaşma mücadelesi var. İlk görüşmeler Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda bu konu konuşulduktan sonra olgunlaşan metinler sunuldu. 1967 yılında ilk defa Dış Uzay Antlaşması (Outer Space Treaty) yürürlüğe girdi. Bu antlaşma ilk antlaşmadır. Burada türetilerek dört antlaşma yapılmıştır. En son yapılan Ay Anlaşması’dır. Hiç kimse hiçbir cismi sahiplenemez. Bütün uzay faaliyetleri devlet eliyle yürütülen faaliyetlerdir. Bu durum hâla öyledir. Her ne kadar özel şirketler öne çıkmış gibi gözükse de hâla sorumluluk devletlerindir.”ifadelerini kullandı.
Uzay Hukukunda Açıklar Bulunmakta
Uzayda yapılan faaliyetler sonucu olumsuz durumların oluşmasının herhangi bir yaptırımı olmadığını belirten Kuzu bu konuda düzenlemelerin eksikliğine vurgu yaptı. Kuzu “19 Ocak 2007’de Çin, ASAT (Anti uydu) silahını yaptı. 800 kilometre irtifada bulunan işi bitmiş kendi meteoroloji uydusunu vurdu. Amacı geliştirmiş olduğu silahı yakın yörüngede kullanarak bu gücünü göstermekti. Bunu yaparak uzaydaki çöpü artırdı. Bu olay uluslararası arenada tepkilere neden oldu ama buna yönelik cezayı kim verecek? 2009 yılında bir görevini bitirmiş Rus uydusuyla çalışan bir Amerikan uydusu çarpıştı. Bu çarpışma da uzayın kirlenmesine neden oldu. Uzay hukukunda birçok açık var ve bu açıkların hiçbirinin cevabı bulunmuş değil.” dedi.
Uzay Faaliyetleri İnsan Ömrünü Aşan Çalışmalardır
Prof. Kuzu, uzay faaliyetlerinin bir insan ömrünü aşan uzun yıllara dayalı çalışmalar olduğunun altını çizdi. Kuzu “Uzay çalışmaları uluslararasıdır ve insan ömrünü geçer. Voyager 1 ve 2 1977 yılında fırlatıldı. 1977 yılı çok özel bir yıldır. Gezegenlerin birkaç milyon yılda bir belli bir sıraya dizildiği yıldı. O yıl fırlatılan iki uydu halen yörüngededirler. Her biri 150 milyon kilometre olmak üzere bugüne kadar yaklaşık 15 birim gitmiş durumdalar. Proje 1970’lerin başında başladı. Bir mühendisin iş hayatı olsa olsa 50 yıldır. Uzay projeleri hem yüksek bütçeli hem de uzun soluklu projelerdir.” ifadelerini kullandı.