Efendim biliyorum, söz verdiğimiz yazımızın konusu “Ayrılıkta Köpeğin Velayeti” olacaktı. Aslında yazımız hazır sayılır, İzmir Aile Mahkemesinden nafaka ödenmesi ve 15 günde bir cumartesi görüş izinleri de çıkmıştı, hatta daha da ileri giderek kasım yazısı da “SGK’ya Göre Evlilikte Azami Yaş Farkı” olacaktı. Lakin, mevzuat biraz karıştı, müsaade buyurursanız anlatayım.
Galatasaray’dan 35 yıllık arkadaşım, biz ona Altuğ diyelim, İstanbul Üniversitesi Fransız Filolojisi mezunu, pedagojik formasyonu da var. Mesleğini hiç yapmadı, aile işi tekstille uğraştı. Ancak hayat şartları, düzenli maaşlı bir işe ihtiyaç duydu. Çekmeköy’de (ilçe adını özellikle veriyorum çünkü yazımızın ilham kaynağını oluşturan hasta ruhlu ve insanlıktan uzak varlık, dostluk yoluyla varılabilecek çözümleri reddeden, didişme konusunda açgözlü olan idaremizi bilelim) ücretli olarak İngilizce öğretmenliğine başladı.
Söz açılmışken, aslında ücretli öğretmen diye bir kavram yoktur. Eh, biz Hilal-i Ahmer’e yapmadığımıza göre bu işi, bunun ücretlisi ücretsizi olmaz, olsa olsa asili vekili olur. Evet, ücretli öğretmenlik diye bildiğimiz pozisyonun resmî adı vekil öğretmenliktir.
Konuyu mümkün mertebe hukuk ekseninde anlatmaya çalışıyorum tüm yazılarımda olduğu gibi, sonuçta amacımız hukuki okur yazarlığa kavuşmak aynen finansal okur yazarlık gibi, lakin bazı teknik bilgileri de vermem gerekiyor ki, konu daha da iyi anlaşılsın. Öğretmenlik, aynen valilik gibi istisnai bir memurluktur. Evet, sonuçta vali bilmem kaçıncı dereceden amiri de olsa, işte sonuçta o da memur, bu da küçük memur, ama istisnai.
Nedir istisnai olan tarafı, sabah 9 akşam 5 mesaisi yoktur. Kültür öğretmeninin haftalık 15 saat, sınıf öğretmeninin 18 saat, meslek öğretmeninin de 20 saat derse girme yükümlülüğü vardır. E memuriyet 40 saat, geri kalan 25 saat, işte o da onun istisnai tarafı.
Fakat maaşı da çalıştığı saate göredir. Sonuçta memurlar arasında en düşük maaşı alır öğretmen. Daha fazlasını istiyorsa daha fazla derse girecek.
Girecek, girecek de yapmayan bilemez, ders anlatmak, hele hele ergenlere, küçük çocuklara, dezavantajlı bölgelerdeki okullarda, çok yorucudur. Üstelik girilebilecek de bir ders limiti vardır. İşte kültür öğretmeni maksimum 30 saat, meslek öğretmeni 44 saat derse girebilir. Bir de bunun dışında her on saat ders için bir saat ders hazırlık, kulüp için 2 saat, nöbet için 3 saat alır.
Bizde öğretmen sayısı yeterli olmadığı için, olanlar da dengesiz dağıldığı için, bakanlığın da açıkçası maaş ödemeden sadece ders saati ücretiyle çalıştırabildiği için işine geldiğinden çok sever vekil öğretmen kullanmayı. 30 saatlik ders ücretini verir, kadrolu gibi kulüp, nöbet ödemez. Ama angarya olarak bu işleri de yaptırır. 2006 Tarihli Millî Eğitim Bakanlığı Öğretmen ve Yöneticiler Ek Ders Yönetmeliği de çok detaylı olarak bu ek ders hesabını yapar. Orada da açıkça yazar, bu ek ödemeler sadece sözleşmeli ve kadrolu öğretmenler içindir, vekil öğretmenler sadece girdikleri dersin ücretini alırlar.
2019’da yeni atanan Bakan Ziya Selçuk, “Ücretli öğretmenlerin maaşlarını %100 artıracağım.” demişti, biz de zannettik ki hepimizin ek dersleri artacak, çünkü ek ders ücret artışları maaşla kıyaslandığında çok geride kaldı, kadrolu imkân bulursa ek ders almak yerine özelde ders vermeyi tercih ediyor. Geçen sene harika bir formül bulundu, kadroluların ek dersleri artırılmadan vekil öğretmenlerin ve vaizlerin girdikleri her 5 saat için ek olarak 1 saat daha verilmesi sistemine geçildi. Bir de bunun dışında Ocak 2022 Toplu İş Sözleşmesiyle ücretli öğretmenlere aynen kadrolularda olduğu gibi, girdikleri her 10 saat için bir saat ders hazırlık verilmesi sağlandı.
Şimdi bazı ek ödemelerin vekil öğretmenlere yapılmaması anlaşılabilir. Kulüp çalışmaları. Devamlılık isteyen bir uğraş, ücretli öğretmen her an gidebilir, tamam, kulüp onlara verilmesin. Nöbet, çok ciddi sorumluluk, kadrolulara verilsin. Ona da tamam (tabii bir de olayın angarya tarafı var, bunları verip ücretin vermemek, o hakikaten hiç mazur görülebilecek bir durum değil).
Lakin 10 ders için 1 saat hazırlık, bu kadrolu ücretli herkese verilmesi lazım. O derse giriyor, sen onun ücretini vermezsen hazırlık yapmayacak, bir nöbet, kulüp gibi değil gidelim de başkasına verelim.
İşte toplu sözleşmeyle bu ayıp biraz giderildi. Hatta bol bol da propagandası yapıldı ücretli öğretmenlerimize bunları yaptık diye (TUİK enflasyonu kadar arttırılan ek dersleri kazanım olarak göstermek gibi).
Gel gelelim, Çekmeköy “O sözleşmede ücretli öğretmen ibaresi yok, bu yüzden ben ödemem” diyor. Yahu yapma, tüm öğretmenler diyor, illa ücretli mi demesi lazım? Yok eğer bu ücretliler için değilse, neden bunu toplu sözleşmeye koyduk ki? Zaten kadroluya ödeniyordu, sözleşmeliye ödeniyordu, toplu sözleşmede yeri ne? Hepsini bir yana bırak, ben kendi ilçem Bakırköy’den biliyorum, e bizde ödeniyor.
Gel şimdi burada İlhan Özay hocayı anma, Bruno Frappart’ın 9 Mayıs 1979’da Le Monde yazısı aklına gelmesin; “İdare, hasta ruhlu ve insanlıktan uzak bir varlıktır. Dostluk yoluyla varılabilecek çözümleri reddeder. Didişme konusunda o denli açgözdür ki, idare mahkemeleri işten başlarını alamazlar. Yargı yerleri kendisini haksız çıkardığında da, genellikle bu kararları uygulamaktan kaçar. İdari uyuşmazlıkların o kadar eski bir tarihi vardır ki, bundan zevk mi alıyor diye sorulabilir. Müsaadeye dayanan gücü, sanki en görkemli noktasına, kendisinden isteneni geri çevirdiği zaman ulaşıyor sanılır. Biraz daha cana yakın olamaz mı diye düşünmez bile, çünkü böyle bir olasılık onu kahreder”.
Tüm vekil öğretmenlerimize tavsiyem, eğer olur da sizin okul da girdiğiniz her on saat için bir saat ders hazırlığınızı ödemiyorsa, bir dilekçe yazın üst yazıyla İl Millî Eğitim’e gönderilmesini isteyerek, mutlaka Ocak 2022 Toplu İş Sözleşmesini gösterin ilgi olarak, tüm öğretmenler ibaresinin vekil öğretmenleri de kapsadığını aksi takdirde bu maddenin anlamsızlaşacağını çünkü hâlihazırda zaten sözleşmeli ve kadrolulara bu ödemenin yapıldığını belirtin. En sonuna da emsal olarak Bakırköy ilçesini gösterin (benim bildiğim, mutlaka başka ilçeler de vardır)
Yalnız dikkat, okul müdürleri işlerine gelmeyen dilekçeleri işleme almamak için bu usulü çok sık kullanırlar; bir dilekçede olmazsa olmaz dört unsur vardır: Adınız, soyadınız, imzanız ve ev ya da iş yeri adresiniz. Bu dört hususu ihtiva eden dilekçe mutlaka on beş gün içerisinde cevaplandırılmak zorundadır (tabii bir konusu ve netice-i talep kısmı da olacak). Biz her şeyi yazarız da kendi okulumuza verdiğimiz dilekçede adresi yazmayı gereksiz görürüz. Buna dikkat edin, 15 gün sonra usulsüz dilekçe vermekten reddedilmesin dilekçeniz.