İstanbul Barosu Kadın Hakları Merkezi tarafından Medeni Kanunu’nun yürürlüğe girmesinin doksan altıncı yılı sebebiyle yayımlanan basın açıklamasında, Medeni Kanunu’nun yok sayılmasına yönelik girişimler olduğu belirtilerek kadının, birey olarak görülmesi gerektiği vurgulandı.

Müftülere resmî nikah yetkisinin verilmesi ve Medeni Kanunun 175 ve 176. maddelerindeki yoksulluk nafakası hükmünün düzenlenmesi gibi gelişmelerin hatırlatıldığı açıklamada, kaldırılan Kadın Bakanlığının yeniden kurulması talebi de dile getirildi. Kadın Hakları Merkezince yapılan yazılı açıklama şu şekilde:


Medeni Kanun’umuza Sahip Çıkalım

4 Ekim 1926 tarihinde yürürlüğe giren Medeni Kanun’un kabulünün 96. yılındayız.

Atatürk’ün önderliğinde ulusal egemenlik temelinde kurulan Cumhuriyetimizin ilk yıllarında yapılan devrim yasalarından birisi olan ‘Medeni Kanun’, kişiler hukuku, aile hukuku, miras hukuku ve eşya hukuku bölümlerinde yer alan kurallarla, kişilerin doğumundan başlayarak ölümünden sonrasına kadar özel yaşam ilişkilerini düzenleyen temel kanundur. Medeni Kanun, laik hukukun simgesidir ve aynı zamanda ülkede hukuk birliğinin yaşama geçirilmesini sağlamıştır.

96 yıl önce Medeni Kanun’un yürürlüğe girişiyle kadınlar, evlenme, boşanma, malvarlığı, miras gibi özel yaşamlarına ilişkin haklar açısından erkeklerle eşit yurttaş konumuna gelmiştir. EVLİLİK YAŞI kuralı getirilmiş; erkeğin birden çok kadınla evlenebilmesi yerine TEK EŞLİLİK ve evlilik birliğinin “RESMİ NİKÂH” ile kurulması kabul edilmiştir. Erkeğin “BOŞ OL” demesiyle boşanma yerine “ HÂKİM KARARIYLA BOŞANMA”, kız ve erkek çocuklara “EŞİT MİRAS PAYI” gibi kurallar kadın haklarının güvencesi olmuştur.

Ne yazık ki günümüzde, Medeni Kanunu’nun yok sayılmasına yönelik söylemlere ve yasalarda yapılmak istenen ve yapılan değişikliklere tanık oluyoruz. Örneğin;

-Nüfus Hizmetleri Kanununda 17 Ekim 2017’de yapılan değişiklikle “müftülere resmi nikâh yetkisi” verilmesi Medeni Kanunun ve laik hukuk kurallarının göz ardı edilmesine yol açmıştır.

-Birkaç yıldır Medeni Kanunun 175 ve 176. maddelerinde düzenlenen yoksulluk nafakası hükmünün “Erkeğin hayatının ipotek altına almaktan kurtarılması “ gerekçesiyle kaldırılması ve yeni yasal düzenleme yapılması tartışılmaktadır. Oysa kadın ve erkek yasalar önünde eşittir ve erkek eşlerin de nafaka almasının önünde yasal bir engel yoktur. Her iki eş de nafaka talep edebilir. Uygulamada nafaka alan tarafın genelde kadın olmasının nedeni, ülkemizde kadının eğitim durumu, ekonomik durumu, sosyal ve kültürel yapısı ve toplumsal cinsiyet eşitsizliği gibi sorunlardan kaynaklanmaktadır.

– Kadın sorunlarına çözüm getirecek ve kadın politikaları geliştirecek olan Kadın Bakanlığı kaldırılmıştır. Yeniden kurulmasına ihtiyaç vardır.

– Arabuluculuk Kanununda arabuluculuğun İHTİYARİ olduğu belirtilmesine rağmen  “Aile Hukukunda ZORUNLU Arabuluculuk’’ uygulamaya konulmak istenmektedir. Bunun ailede, toplumda ve özellikle de kadınlar açısından yol açacağı sakıncalara, mağduriyete ve doğurabileceği risklere dikkat çekmek isteriz.

İstanbul Barosu Kadın Hakları Merkezi olarak Medeni Kanun’la kazandığımız haklarımızdan geri adım atılmasına izin vermeyeceğimizi duyuruyor;  tüm kadınları ve laik Cumhuriyetimizi savunan herkesi, kadın erkek eşitliğinin bir demokrasi meselesi olduğunu dikkate alarak kadını BİREY olarak gören zihniyetin yerleştirilmesine destek olmaya ve MEDENİ KANUNUMUZA SAHİP ÇIKMAYA çağırıyoruz.