Yargı Bağımsızlığı ve Modern Anayasal Bir Demokrasi’de Şeriatın Rolü – Irak Vakası*
Prof. David Pimentel
Ohio Northern Üniversitesi
Irak Anayasası, birçok Müslüman ülkenin anayasası gibi İslam’ı resmi devlet dini olarak benimser ve hiçbir yasanın İslami ilkelerle çelişemeyeceğini bildirir. Kabul edilmelerinden sekiz yıl sonra, bu hükümlerin nasıl uygulanacağı konusunda devam eden gerilimler ve anlaşmazlıklar var ve bunlar İslami Şeriat hukukçularından oluşan küçük bir zümreye görünürde “veto” yetkisi veren oldukça tartışmalı Federal Mahkemeler Yasası’nın (2013) kabulüyle doruğa ulaşıyor. Bu yasa, uzun zamandır görevinde bulunan, laik eğilimli Yüksek Yargı Kurulu Başkanı’nın –Yüksek Mahkeme Başyargıcı mevkiinden dolayı– görevden alınmasını da zorunlu kıldı, halbuki Baassızlaştırma ile suçlanan yetkililer başkanın Baas rejimiyle geçmişe dayanan siyasi bağları nedeniyle görevden alınmasını sağlama konusunda da hak iddia ediyorlar.
Aynı zamanda, Yüksek Mahkeme demokrasi ilkeleriyle ya da anayasaya aykırı olarak temel hak ve özgürlüklerle çelişen her yasayı geçersiz kılmalıdır. Şeriata sadakat ile “temel hak ve özgürlükler”e sadakat arasındaki dengeyi yakalamak günümüz dünyasında hem zor hem de hassas bir iş. Mümkün olduğu kadarıyla Irak yargısının tam ve güçlü bir bağımsızlığa sahip olmasını gerektirecektir. Bu son gelişmeler göz önüne alındığında, dini otoritelere Yüksek Mahkeme’yi hükümsüz kılma yetkisini verme, yasama işlemi yoluyla yargı organının başını yetkisiz kılma ve Baassızlaştırma yetkililerinin yargıdaki yüksek memurları siyasi geçmişe dayanarak görevden alma faaliyeti, Irak’ta yargı bağımsızlığı ve şeriatın Irak’ın anayasal demokrasisindeki temel hak ve özgürlüklerle uygun bir şekilde uzlaştırılması ihtimali şüpheli görünüyor.
*Bu tebliğ, 23-24 Mayıs 2013 tarihinde gerçekleştirilen Uluslararası Irak Sempozyumu’nun 2. gün 2. oturumunda sunulmuştur.