Aşağıdaki belge, “Avrupa İnsan Haklarını ve Ana Hürriyetleri Koruma Sözleşmesi’ne Ek 8 Sayılı Protokol”ün Türkiye tarafından onaylandığını gösteren 29 Ağustos 1989 tarihli Resmî Gazete’dir. Bu protokol, Avrupa İnsan Hakları Komisyonu ve Divanı’nın çalışma usullerini daha verimli hale getirmeyi ve hızlandırmayı amaçlamaktadır. Protokol, Komisyon’un daha az sayıda üyeden oluşan “Daireler” ve “Komiteler” kurarak başvuruları daha süratli incelemesine olanak tanımaktadır. Ayrıca, Komisyon üyeliği için aranan nitelikleri ve dostane çözüm süreçlerine ilişkin kuralları da güncellemektedir. Bu düzenlemelerin temel hedefi, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ile güvence altına alınan hak arama mekanizmasının etkinliğini artırmaktır.
Bu protokol, uluslararası insan hakları hukukunun en önemli denetim mekanizmalarından birinin işleyişini güçlendiren reformist bir adımdır. Yargılama süreçlerini hızlandırarak bireylerin adalete daha hızlı erişimini sağlamış, “hak arama özgürlüğünü” daha etkili hale getirmiştir. Avrupa Konseyi üyesi devletlerde hukukun üstünlüğünü ve demokratik hesap verebilirliği, daha etkin bir uluslararası denetim sağlayarak pekiştirmiştir. Protokolün getirdiği verimlilik, Avrupa İnsan Hakları sisteminin artan başvuru yükü altında ezilmesini önleyerek sürdürülebilirliğine katkı sağlamıştır. Bu reformlar, diğer uluslararası ve bölgesel insan hakları mahkemeleri için de kurumsal yapının nasıl iyileştirilebileceğine dair bir model oluşturmuştur.
Türkiye’nin bu protokolü 1989’da onaylaması, Avrupa hukuk sistemine entegrasyon ve demokratikleşme yolunda attığı önemli adımlardan biridir. Bu onay, Türk vatandaşlarının Avrupa İnsan Hakları Komisyonu’na yaptıkları başvuruların daha hızlı sonuçlanmasının önünü açmıştır. Türkiye’nin, uluslararası bir denetim mekanizmasının daha verimli çalışmasını kabul etmesi, kendi eylemlerinde insan haklarına daha fazla özen göstermesi yönünde bir taahhüt niteliği taşımıştır. Protokol, Türk iç hukukunun Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi standartlarıyla uyumlaştırılması sürecini teşvik etmiştir. Bu durum, Türkiye’de hukukun üstünlüğü ve bireysel hak ve özgürlüklerin korunması ideallerini güçlendiren bir gelişme olmuştur.