Ali Fuad Başgil, Samsun’un Çarşamba kazasında 1893 yılında doğdu. Sarıcalı Mahallesinde Bölükbaşıoğulları’ndan Hafız İbrahim Efendi’nin torunu olup, Mehmet Şükrü Efendi ile Fatma Hanımın oğludur.
Eğitimi:
İlk tahsiline Çarşamba’da başladı. Medrese eğitimi için İstanbul’da geldi. İstanbul’da okurken 1914’te I. Dünya Savaşı’nın çıkması sebebi ile eğitimini yarıda bırakarak Kafkas Cephesinde subay olarak görev yaptı. Savaşın bitiminden sonra İstanbul’a dönerek bir müddet ticaret ile uğraştı. Daha sonra Paris Büyükelçiliğine imam olarak atandı. Burada Paris büyükelçisinin tavsiyesi üzerine eğitimini tamamlamak için önce Saint-Barbe Lisesi sonrada Buffon Lisesi’nde giderek lise eğitimini tamamladı. Ardından Grenoble Hukuk Fakültesini birincilikle bitirdi. Fransız hocalarının ısrarı ile üniversitede akademisyen olarak kaldı ve doktorasını Paris Üniversitesinde tamamladı. Daha sonra Paris Edebiyat Fakültesi felsefe bölümü ile Paris Siyasi İlimler Mektebi’nden de diploma aldı. Ayrıca Lahey Devletler Hukuku Akademisi’nin derslerine devam ederek buradan da mezun oldu.
Atatürk’e atfedilen “ Boğazlar Meselesi, Başlangıcı, Gelişimi, Lozan Konferansı’ndaki Çözümü” konulu doktora tezi sadece üniversite çevresinin değil Fransız Dışişleri Bakanlığı dahil yeni yapılanan uluslararası işbirliği komisyonlarının da ilgisini çekti. Tezinde Lozan’da ki boşluklardan bahsetmiştir ve kendisini Atatürk düşmanı olarak gösteren kesimlere karşı verdiği cevapta, bu tezin Mustafa Kemal’e takdim edilen ilk bilimsel çalışma olduğunu da ifade etmiştir. 1929 yılında üç fakülte, bir yüksek okul diploması ve hukuk doktoru ünvanı ile memleketine dönmüştür.
Memuriyeti:
1929 yılında Türkiye’ye dönünce Millî Eğitim Bakanlığı Yüksek Öğretim Kurumu’na Genel Müdür Yardımcısı olarak tâyin edildi.
1930‘da Ankara Hukuk Fakültesinde doçentliğini pekiyi derece ile kazanarak aynı fakülteye doçent oldu.
1931‘de yurt dışında hazırladığı tezi “Hukuki Mes’uliyet” onaylanarak fakültenin profesörlüğüne terfi edildi.
1933 yılı sonlarına kadar Ankara Hukuk Fakültesinde “Roma Hukuku”, Gazi Eğitim Enstitüsü’nde “Medeniyet Tarihi” derslerini verdi. Daha sonra İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Esas Teşkilat Hukuku (Anayasa Hukuku) profesörlüğüne atandı. Bu görevinin yanı sıra Siyasal Bilgiler Yüksek Okulu öğretim üyeliği görevinde de bulunmuştur.
1936 yılında İstanbul Yüksek Ticaret ve İktisat Okulu müdürlüğüne atandı. Bu okulda ve İstanbul Hukuk Fakültesinde ilk defa “İş Hukuku” dersini hazırlayarak okuttu.
1937‘de Hatay Cumhuriyeti Anayasası’nı hazırladı. Ardından da Hatay sorununa nihai çözüm bulmak için Cenevre’de bulunan Milletler Cemiyeti komisyonunda Türk heyetinin hukuk danışmanlığını yürüttü.
1937 – 1942 yılları arasında İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı olarak görev aldı.
1943 yılında üniversite senatosunun kararı ile İstanbul Üniversitesi Esas Teşkilat Hukuku (Anayasa Hukuku) Kürsüsü’ne (anabilim dalına) Ordinaryüs Profesör olarak atandı.
1943-1944 ders yılının başında Eminönü Halkevi idaresinin isteğiyle, “Gençliğe Öğütlerim” başlıklı bir konferans verdi. Bu konferansı genişleterek Cumhuriyet gazetesinde bir makale yayınladı.
1947 senesinde Üsküdar Halkevi idaresinin isteği üzerine “Terbiyenin Karakter Üzerindeki Tesiri” başlıklı bir konferans verdi. Bunu da Tasvir gazetesinde yayınladı. Bu yaptığı konferansları toplayarak, gençlerin yol rehberi olacak “Gençlerle Başbaşa” isimli kitabını kaleme aldı.
1947′de Hür Fikirleri Yayma Cemiyeti’ni kurdu.
1952‘de Pakistan’da, 1959‘da Ürdün’de toplanan Umum İslâm Kongreleri’nde ve 1959‘da Almanya’da toplanan Hukuk Kongresi’nde Türkiye’yi temsil etti.
27 Mayıs 1960 askeri darbesinden sonra Milli Birlik Komitesi tarafından üniversitelerden uzaklaştırılan 147’ler diye bilinen 147 öğretim üyesi listesine dahil edilerek üniversiteden uzaklaştırıldı.
1961‘de emekliliğini istedi ve Adalet Partisinin siyasi hareketi içinde yer alarak siyasete girdi. 15 Ekim 1961 seçimlerinde AP listesinden bağımsız Samsun Cumhuriyet Senatörü seçildi. Cumhurbaşkanlığı’na adaylığını koyması, Em. Org. Cemal Gürsel’in cumhurbaşkanlığında ısrar eden askeri kesimden gelen yoğun tepkilerle karşılaştı. 24 Ekim 1961 gecesi Fahri Özdilek ve Sıtkı Ulay tarafından götürüldüğü Başbakanlık binasında bazı Milli Birlik Komitesi subaylarınca “hayatınızı garanti edemeyiz!” denilerek tehdit edilmesi üzerine Cumhurbaşkanlığı adaylığından çekildi ve Cumhuriyet Senatosu üyeliğinden de istifası etti.
Bu olayları izleyen yıllarda yurt dışına çıkarak Cenevre Üniversitesi’nde ders verdi, aynı üniversitede Türk Dili ve Türk Tarihi Kürsüleri’ne başkanlık yaptı.
1965 yılında, yaş haddinden emekliye ayrılarak Türkiye’ye geldi ve 65 seçimlerinde Adalet Partisinden aday oldu. AP’nin %52 oy oranıyla tek başına kazanması üzerine İstanbul milletvekili olarak meclise girdi.
17 Nisan 1967 tarihinde Ali Fuad Başgil, saat 01.15’te eşi Fatma Nüveyde Hanımefendi ile birlikte oturduğu İstanbul’da Feneryolu Eflatun Sokaktaki evinde hayata gözlerini yumdu. Cenazesiyle ilgili vasiyetnamesinde ağır kumaşlardan bezeli örtü, top arabası, çelenk ve şehir bandosu istemedi. Ayrıca cenaze namazına duracak olanların dışında cenazesine kimsenin katılmasını da arzu etmediğini bildirdi. 18 Nisan 1967 günü öğle namazına müteakip, Kadıköy Osmanağa Camii’nde kılınan cenaze namazından sonra Karacaahmet mezarlığına defnedildi.
Ord. Prof. Dr. Ali Fuad Başgil’e göre kanunlar ikiye ayrılabilirdi. İlk gruba hakkaniyet yasası diyordu. Bunlar Dünya’nın her yerinde geçerli olan temel insan haklarıydı ve şöyle diyordu:
“ Kanun koyucuların icadı değildir bahsettiğim bu yasalar. Maddeleri bilinmesede mahiyetleri fertlerin insanlık vicdanında saklıdır. Bunların yüklediği mükellefiyetin ne siyasi ne coğrafi hiçbir hududu yoktur.”
İkinci gruptakiler ise siyaset kanunlarıydı. Bu kanunları şöyle tanımlıyordu:
“ Bunlar hakkaniyet kanunları gibi cemiyetin temel direği değildir. Fertlerin vicdanında yerleri de yoktur. Ve yalnız dayandıkları polis ve zabıta kuvvetlerinin uzanabildiği yerlerde yani memleketin sınırları dahilinde geçerlidir.”
Ordinaryüs Profesör Doktor Ali Fuad BAŞGİL, hayatı boyunca ilmin haysiyetini ve şahsî vakarını her zaman korumasını bildi. Siyâsî, sosyal ve hukukî alanlarda pek çok eserler kaleme aldı.
Ahmet Cevdet PAŞA ile Ali Fuad BAŞGİL arasında önemli benzerlikler bulunmaktadır. Her iki hukuk adamı da kendi kültür ve medeniyetini referans almakla birlikte, Batı kültür ve medeniyetinin yararlı ve toplumun yapısına uygun olan kısmının alınmasından yana olmuşlardır.
Eserleri:
- La Vie Juridique des Peuples (Belçika 1939)
- Klasik Ferdî Hak ve Hürriyetler Nazariyesi ve Muasır Devletçilik Sistemi (1938)
- Esas Teşkilat Hukuku Dersleri (3 cilt, 1940)
- Türkiye İş Hukuku (1940)
- Vatandaşın Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne Müracaat Hakkı (1944)
- Hukukun Ana Müessese ve Meseleleri (1947)
- Cihan Sulhu ve İnsan Hakları (1948)
- Türkçe Meselesi (1948)
- Vatandaş Hürriyeti ve Bunun Teminatı (1948)
- Demokrasi ve Hürriyet (1949)
- Gençlerle Başbaşa (1949)
- Vatandaş Hak ve Hürriyetlerinin Korunması ve Anayasamızın Eksiklikleri (2 cilt, 1960)
- 27 Mayıs İhtilâli ve Sebepleri (1963)