Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu (TİHEK), İsrail güvenlik güçlerinin Mescid-i Aksa baskını ve Kıble Mescidine sığınanlara yönelik müdahalesiyle ilgili kınama mesajı yayımladı. Kurumun resmî internet sitesinden yapılan basın açıklamasında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) içtihadında, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) 9’uncu maddesinde düzenlenen din ve vicdan özgürlüğünün demokratik ve çoğulcu toplumun temel taşlarından birini teşkil ettiği, dini boyutuyla inananların kimliklerini ve yaşam biçimlerini şekillendiren en önemli unsurlardan biri olduğu gerçeği bir kez daha vurgulandı.
TİHEK’ten yapılan yazılı açıklamada şu ifadelere yer verildi:
İsrail güvenlik güçlerinin, Mescid-i Aksa’ya baskın düzenlemesi ve Kıble Mescidine sığınanlara müdahale ederek çok sayıda Filistinli sivili gözaltına almasına ilişkin haberler yazılı ve görsel basında yer almıştır.
Uluslararası müktesebatta korunan bir hak alanı olarak din ve vicdan özgürlüğü, çoğulcu demokratik toplumun vazgeçilmez unsurlarından birisini oluşturmaktadır. Nitekim, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) içtihadında, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) 9’uncu maddesinde düzenlenen din ve vicdan özgürlüğünün demokratik ve çoğulcu toplumun temel taşlarından birini teşkil ettiği, dini boyutuyla inananların kimliklerini ve yaşam biçimlerini şekillendiren en önemli unsurlardan biri olduğu ve yüzyıllar süren bir mücadele sonucunda büyük bir bedelle kazanıldığı vurgulanmıştır (AİHM, Kokkinakis v. Yunanistan, B. No:14307/88,25/5/1993, para. 3).
Din ve vicdan özgürlüğü; bir kişinin dinini tek başına ve özel olarak ya da başkalarıyla topluluk halinde kamusal alanda ve inancını paylaştığı diğer kişilerle oluşturduğu bir çevrenin içerisinde ibadet etmek ve dini törenlere katılmak gibi dinini dışa vurma özgürlüğünü içermektedir (AİHM, Cha’are Shalom v. Tsedek v. Fransa, B. No: 27417/95, 27/06/2000, para. 73).
İnsan haklarına ve farklı din ve inançlara saygıya dayalı, küresel barış kültürünü teşvik eden uluslararası çabalara rağmen, küresel barışı ve toplumsal huzuru tehdit eden din temelli ayrımcılıkla mücadelenin yetersiz kaldığı görülmektedir. Din temelli ayrımcılığın tipik bir göstergesi olarak İslam karşıtlığı, Müslüman bireylere ve gruplara karşı ayrımcı tutumları da derinleştirmektedir. Avrupa Konseyi Irkçılığa ve Hoşgörüsüzlüğe Karşı Avrupa Komisyonu’nun (ECRI), “Müslümanlara Karşı Hoşgörüsüzlük ve Ayrımcılıkla Mücadele” konulu 5 No.lu Genel Politika Tavsiye Kararı’nda hükümetlerin, din özgürlüğünü destekleme ve istisnasız bütün inanç sahiplerinin yaşadıkları toplumlarda hoşgörüsüzlük ve ayrımcılık korkusu taşımadan yaşayabilmesini ve gelişebilmesini güvence altına alma görevlerinin bulunduğu belirtilmektedir.
Temel misyonu insan haklarının korunması ve geliştirilmesi, ayrımcılığın önlenmesi ve bu konuda farkındalığın artırılması olan Kurumumuz Ramazan ayında Mescid-i Aksa’da ibadet edenlere yönelik din ve vicdan özgürlüğünü ihlal eden ve dini ayrımcılık teşkil eden bu saldırıları şiddetle kınamaktadır.
Kamuoyuna saygıyla duyurulur.