Bozdağ: AYM’yi Âdeta İnsan Hakları Mahkemesine Dönüştürdük

Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Genel Kurulu’nda bakanlığı ve bağlı kuruluşların 2023 yılı bütçesine ilişkin konuşan Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, yargı alanında gerçekleştirilen düzenleme ve yeniliklerin ayrıntılarını milletvekilleriyle paylaştı.

Anayasada büyük ve köklü reformlarla hem demokrasi hem hukuk devleti hem de insan hakları açısından önemli değişiklikler yapıldığını hatırlatan Bakan Bozdağ, hak arama yollarının çoğaltıldığını söyledi.

Çıkarılan Kişisel Verileri Koruma Kanunu’yla kişisel verilerin Anayasal güvenceye alındığını hatırlatan Bozdağ, söz konusu verilerin uygulamada korunup korunmadığının sağlıklı denetlenmesi için de Kişisel Verileri Koruma Kurumunun kurulduğunu ifade etti.


Büyük bir devrim

İnsan hakları konusunda Anayasa’nın 90. maddesine getirilen ilavenin büyük bir devrim olduğuna dikkat çeken Bozdağ, “iç hukukla Türkiye’nin taraf olduğu temel hak ve hürriyetlere ilişkin bir milletlerarası antlaşmanın çatışması halinde antlaşma hükümlerini üstünlük veren bir düzenlemeyi Anayasa’nın altında ama yasalarımızın üstünde bir noktaya çatışma halinde taşıyarak uluslararası sözleşmeleri taraf olduklarımızı insan hakları bakımından hukukumuzun adeta bir parçası haline getirdik” ifadelerini kullandı.

Adalet Bakanı Bozdağ’ın konuşmasının devamından öne çıkan satırlar şunlar:

Anayasadaki temel hak ve hürriyetlerle Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nde çatışan temel hak ve hürriyetlerden herhangi birinin kamu gücü tarafından ihlal edilmesi halinde her bir vatandaşımıza Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru hakkı verdik. Anayasa Mahkememizi adeta bir insan hakları mahkemesine dönüştürdük. 

Dilekçe hakkı var vatandaşımızın. Ama bilgi edinme hakkı yoktu. Anayasamızın 74. maddesinde yaptığımız değişiklikle kişilere hem kendisiyle, hem de kamuyla ilgili bir konuda bilgi edinme hakkını tanıdık. 

Yaptığımız bu demokratik reformlarla, hukuk devletinin standardını yükselten reformlarla yasama, yürütme ve yargıyla ilgili bütün devleti adeta vatandaşımızın doğrudan denetimine açtık. Artık bugün devleti sadece  Meclisimiz değil, sadece idari yargı değil, sadece belli kurumlar değil her bir vatandaşımız bilgi edinme hakkını kullanarak her bir vatandaşımız gerektiğinde kamu baş denetçisine başvurarak bunları da kullanmaktadır. 

Kolluk gözetim komisyonunu kurduk. Kollukla ilgili şikayetleri ayrıca dinlemek ve değerlendirmek üzere orada da ayrı bir sistem kurduğumuzu buradan ifade etmek isterim. Bunlar hukuk devletimizi güçlendirdiği gibi insan hakları anlayışımızın standardını da olumlu anlamda değiştirmiştir.

Hukuk devletinin olduğu yerde yargı denetimi dışında hiçbir işin olmaması lazım. Bakın Cumhurbaşkanı parlamenter sistemde hukuki hiçbir sorumluluğu yok. İmza attığı şeyden başbakan, ilgili Bakan sorumlu. Ama şimdi Cumhurbaşkanı hukuken yaptığı her bir işten, işlemden, eylemden, hukuk karşısında da millet karşısında  doğrudan sorumlu hale getirdik. 

Türkiye’deki adeta iki Devlet görüntüsü veren askeri yargı, sivil yargı, yüksek mahkeme ayrımına biz son verdik. Yargı birliğini biz sağladık. Hukuk devletini, hukuk devletiyle bağdaşmayan bu sakıncalı ve ayıp uygulamaları hukukumuzun dışına biz taşıdık. Bugün Türkiye’de yargı tektir. Hem adli yargı hem idari yargımız tektir. Bu büyük bir dönüşümdür. Öte yandan özel yetkili ağır ceza mahkemelerini de biz kaldırdık. Terörle mücadele kanununun 10. Maddesine göre kurulan ve ayrı bir imtiyazlı usule sahip olan mahkemeleri de biz kaldırdık.

“Düne göre yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığı daha kötü bir noktada hukuk müesseseleri olumlu anlamda değiştirilmedi” diyemeyiz. Dersek haksızlık olur. Ha uygulamayı eleştirmek lazımsa buyurun yapın. Ama düne göre bizim hukuk müesseselerimiz daha da iyidir, daha da ileridedir.

Adalet Bakanı’nın görülen bir davaya müdahale etme hakkı yetkisi yoktur.  Soruşturmalara müdahale etme hak ve yetkisi yoktur. Daha önceki dönemlerde Adalet Bakanlarının, Cumhuriyet Savcılarına dava açma emri verme hakkı ve yetkisi vardı. Onu da biz kaldırdık biz. Adalet Bakanı talimat vermesin. Yargı kendi sistemi içerisinde tarafsız ve bağımsız bir şekilde işletsin diye.

‘Hiçbir organ, makam, mevzi veya kişi yargı yetkisinin kullanılması hakkında hakimlere, mahkemeye emir ve talimat veremez, genelge gönderemez, tavsiye ve telkinde bulunamaz. Ben bu ilkeye uyan birisiyim. Hiç bugüne kadar yargı yetkisinin kullanılmasıyla ilgili zorunlu olmadıkça konuşmadım konuşmam da. Bundan sonra da konuşmamaya özen göstereceğim.

Çocukların korunma ve barınma hakkını çocuğun üstün yararına uygun davranmayı ve bu yararı korumayı devlete bir vazife olarak yükledik. İlk defa Çocuk Koruma Kanunu çıkardık. Çocuk Koruma Kanunu uygulamaya koyduk. Suça sürüklenen çocuklarımızla ilgili önemli adımlar attık. Ceza sistemimizde çocuklarımızın aleyhine işlenen suçların cezalarını arttırdık.

Kadına karşı cinayetlerde daha önce sadece alt soy ve üst soya karşı bir cinayet işlenirse nitelikli öldürme ve ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası alıyordu. Biz bunun yanına kız kardeşi koyduk. Daha sonra eşi koyduk. Daha sonra boşanmış eşi koyduk. En son bu Meclisimizin sizlerin oylarıyla kabul ettiği değişikliklerle de kadın mağdur olduğu takdirde kadına karşı cinayetin ayrımsız ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası yaptık.

Aile içi şiddeti, takibi, şikayete bağlı suç olmaktan çıkardık, re’sen takip edilen suçlar arasına koyduk. Kadına karşı darp fiilinin işlenmesi halinde tutuklama nedenleri varsayılan katalog fiiller arasına koyduk. Bizim bu konuda mücadelemiz ama’sız, fakatsız, lakinsiz, lam’sız, cim’siz bir mücadeledir ve bu konudaki mücadelemizi de kararlılıkla bundan sonra devam ettireceğimizi ifade etmek isterim.

Ceza hukuku anlamında cinsel içerikli suçları cinsel dokunulmazlığa karşı suçlar bahsi bölümü altında düzenleyip kadını birey haline getiren reformu da buradan beraber yaptık. Ve bu konularda hiç mütevazı olmaya gerek yok. Ama bütün bunlara rağmen hala şiddetin cinayetlerin olması elbette hepimiz için büyük bir ayıptır.

Kaynak