Bozdağ: Anayasal Düzeyde “İmar Affı Çıkarılamaz” Düzenlemesini Tartışmalıyız

CNN Türk canlı yayınına katılan Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, 6 Şubat’ta başta on bir il olmak üzere Türkiye’yi derinden sarsan depremlerle ilgili açıklamalarda bulundu. Bozdağ, “imar affı çıkarılamaz düzenlemesini”, “imarla ilgili suçlarda ceza alanın affı cihetine gidilemez” konusunun Anayasal düzeyde tartışılıp değerlendirilmesi gerekliliğine işaret etti.

Bozdağ’ın açıklamalarından öne çıkan satırlar şu şekilde:

Yıkılan binalarda sorumluluğu olan herkes hesap verecek

Yıkılan bir binada sorumluluğu olan kim varsa görevi ne olursa olsun onların hepsi sorumluluklarına göre adalet terazisinde tartılacak ve hakkında yapılması gereken, hukukumuzun emrettiği her türlü iş ve işlem tereddütsüz yapılacaktır. Sonuna kadar da her tür soruşturma yürüyecektir ve adalet tecelli edecektir. Bundan hiç kimsenin endişesi olmamalıdır. Sorumlu olanlar, milletin gözü önünde, milletin yargısına hesap verecektir.

Deprem soruşturmaları kapsamında bugüne kadar 583 şüpheli hakkında işlem yapıldı, 171 kişi hakkında tutuklama kararı, 197 kişi hakkında adli kontrol kararı verildi. Yakalama kararı 77 kişi hakkında çıkarıldı, gözaltı talimatı verilen 49 kişi, gözaltında olan 14 kişi. Yurt dışında olduğu tespit edilen 2 kişi, ölen 11 kişi var, ifadeleri alınan 62 kişi olduğunu görüyoruz.


Şu ana kadar tutuklu 171 kişiden 78’inin müteahhit, 64’ünün yapı sorumlusu olduğunu görüyoruz. Yapı sahibi 11 kişi, binada değişiklik yapan 18 kişi var. Hakkında adli kontrol verilenlere baktığımızda 70 müteahhit var, yapı sorumlusu 78, yapı sahibi 21, binada değişiklik yapan 28 kişi. Ayrıca inşaatın ustası, inşaat teknikeri, yapı ruhsatı düzenleyen, yapı kullanma izni veren, denetimi yapan ve burada sorumluluğu ve imzası bulunan kim varsa bunların hepsi soruşturmaların kapsamındadır ve bunların sorumlulukları ayrı ayrı değerlendirilmektedir. Yıkılan bir binada sorumluluğu olan kim varsa görevi ne olursa olsun onların hepsi sorumluluklarına göre adalet terazisinde tartılacak ve hakkında yapılması gereken, hukukumuzun emrettiği her türlü iş ve işlem tereddütsüz yapılacaktır. Sonuna kadar da her tür soruşturma yürüyecektir ve adalet tecelli edecektir. Bundan hiç kimsenin endişesi olmamalıdır. Sorumlu olanlar, milletin gözü önünde, milletin yargısına hesap verecektir.

Hukuk bunu emrediyor

Kimin ne kadar sorumluluğu varsa herkes sorumluluğu kadar bütün bu yapılanlardan mesul tutulacaktır. Hukuk bunu emrediyor. Herkesin kusuru tespit edilecek, buna göre bir değerlendirme yapılacak. Ruhsat veriyorsanız bu mevzuata uygun mu, yapı kullanma izni veriyorsanız bu yapı kullanma izni teknik düzenlemelere ve mevzuata uygun mu, denetimler doğru mu yapılmış, ustaysa demirleri doğru mu bağlamış, betondaki kum ve çimento oranı teknik nizamnameye uygun mu bütün bunlar, aklımıza gelebilecek ne kadar soru varsa buradan kaynaklı olabilir, buradaki eksiklik bu sonuçları doğurabilir, denetim eksikliğinden kaynaklanmıştır, şu şartlar gerçekleşmediği halde buna ruhsat verilmiştir ya da başka başka şeyler yapılmıştır… Diyarbakır özelinde söyleyeceğim, burada 411 insanımız hayatını kaybetti. Bu 411 insanımızın hayatını kaybettiği binaların hepsinin altında işletmeler, dükkanlar var. Bu dükkanların bir kısmında kolon kesme ve başka iddialar var. Bütün bunlarla ilgili de soruşturmalar yapılıyor ve bunlarla ilgili de adli işlemler sürüyor. Kolon kesildiyse, binanın kolonları ve kirişleri bu nedenle yükü taşımadıysa elbette bunu kesenlerle, buna izin verenlerle, göz yumanlarla, denetim yetkisini kullanmayanlarla ilgili yasal işlem yapılacaktır. Bunda hiçbir şüphe yok.

Anayasal düzeyde değişiklik Türkiye’nin faydasına

Anayasal düzeyde bazı konularda af çıkarılamayacağına dair hükümler var, o zaman anayasal düzeyde bir düzenleme yapıldığı takdirde bu kalıcı olabilir. Belki ‘imar affı çıkarılamaz düzenlemesini’ veya ‘imarla ilgili suçlarda ceza alanın affı cihetine gidilemez’, bunu anayasal düzeyde tartışmak, değerlendirmek, Meclisin de bu anlamda Anayasa’yı değiştirmedikçe adım atamayacağı bir düzenlemeyi tartışmakta elbette fayda vardır. Bu konuda anayasal düzeyde bir değişiklikte ben kendi adıma söylüyorum, böyle bir değişiklikte Türkiye açısından fayda vardır, yarar vardır. Yaşadığımız bu tecrübelerde bu konuların artık Türkiye’nin gündemine gelmemesi gerektiğini gösteriyor. Bunu gündeme sokmayacak şey de anayasal engeldir.

Şu ana kadar enkazdan bilirkişi incelemesi için numune alma çalışması Diyarbakır, Adana, Şanlıurfa, Gaziantep ve Kilis’te tamamlandı, üç ilimizde devam ediyor. Orada da önemli mesafe alındı. Şu ana kadar 6 bin 167 binada bilirkişi incelemesinin tamamlandığını ifade etmek isterim. Yakın zamanda da kalan üç ilimizdeki bilirkişi incelemeleri de tamamlanmış olacaktır.

Zaman aşımı konusu

Zaman aşımı, fiilin olduğu neticenin meydana geldiği andan itibaren işlemeye başlıyor. Dolayısıyla binaların eski tarihli olması, onların zaman aşımından istifade edeceği anlamına gelmez çünkü zaman aşımı, deprem tarihi olan 6 Şubat’tan itibaren burada işlemeye başladığına dair Yargıtayımızın yerleşik içtihatlarının olduğunu ifade etmek isterim.

Açılan davalar kentsel dönüşümü yavaşlattı

Sadece 2015 ile 2023 arasında açılan dava sayısına baktığımızda bu rakam bile oldukça yüksek bir rakam. 2015 ile 2023 arası 7 bin 97 kentsel dönüşüm davası var. İstanbul, Ankara, Kocaeli’yi de bunlara ilave ettim. 5 bin 713’ü deprem bölgesiyle beraber Ankara, İstanbul dahil davalar. Örneğin 5 bin 120 dava sadece İstanbul’da açılmış. Ankara’da 250 dava, Kocaeli’de 25 dava, Malatya’da 14, Adana’da 245, hasılı Türkiye’nin dört bir yanında kentsel dönüşüm nedeniyle açılmış davalar var. Bu davalar, kentsel dönüşümü yavaşlattı. 2012’de çıkan yasa nedeniyle atılması gereken adımlar maalesef atılamadı, bu nedenle gecikti. Bu davaları çıkarttırdım ben. Baktığım zaman belediyelerin, STK’ların, kişilerin açtığı davalar var ama kentsel dönüşüm davaları maalesef milletimiz ve devletimizin büyük bedeller ödemesine neden oldu.

Anayasa’ya aykırı olmamak kaydıyla ‘Acaba hukuk içinde, Anayasa’ya uygun biçimde neler yapabiliriz’, bunun üzerinde durmakta fayda var. Kentsel dönüşümü, ‘rantsal dönüşüm’ diye takdim edip siyasi rekabetin konusu haline getirmek büyük bir vebaldir, büyük bir haksızlıktır, hem milletimize hem devletimize haksızlıktır. Kentsel dönüşüm, milletimizin de devletimizin de hayrına, yararına büyük bir projedir.

Seçim yapıldığı zaman kim nerede, nasıl oy kullanacak bizim seçim kanunlarımızda yazıyor. Bunu konuşanların hepsi bunları biliyorlar. Onun için buralarda ayrı bir değerlendirme yapmaya hiç gerek yok. Her şey açık ve net ortadadır. İşin doğrusu böylesi bir zamanda daha fazla bir değerlendirme yapmayı doğru görmüyorum.

Seçimler konusu

Herkes meskun olduğu yerde oyunu kullanacak. Diğer meskun olduğu yer neredeyse orada oyunu kullanıyor. Seçim listeleri yayınlandığında, askıya çıktığında, o askıda insanların itirazı varsa itiraz edecek, adres değişikliklerini işleyecek ve ona göre oy kullanacaklar yani bunlar için yeni bir düzenlemeye o yüzden ihtiyaç yok.

Kaynak