Bugün “yüksek öğretim kurumları” için kullanılan akademi kavramı antik Yunan’a kadar dayanmaktadır. Akademi adı, Atina yakınlarındaki Akademeia adlı bir zeytinlikten gelir. Bu zeytinlikte Eski Yunan düşünür Platon, matematik, doğa bilimleri ve yönetim biçimi gibi çeşitli konularda öğrencilerine ders veriyordu. Eflatun (Platon)’un MÖ 4. yüzyılda ders verdiği bu okul, tarihteki ilk akademi olarak kabul edilir.
Akademi mensuplarına akademisyen adı verilir. Akademisyen, üniversite ve benzeri yüksek öğrenim kurumlarında öğretimi gerçekleştiren, araştırma yapan ve özgün araştırmalarıyla alanına katkıda bulunan kişilere verilen genel meslekî unvandır. Akademi, fikrî tartışmaların yapılmasına olanak veren ve ilmî aktarımı sağlayan günümüz kurumudur. Bu yönüyle akademisyenlik sanılanın aksine kolayca para kazanılan bir meslek değildir.
Ülkemizde akademisyen olabilmek için öncelikle lisans diploması sahibi olunması gerekmektedir. Ayrıca akademiye girişin iki şartı daha vardır: Akademik Personel ve Lisansüstü Eğitimi Giriş Sınavı (ALES) ve Yabancı Dil Sınavı (YDS) puanlarına sahip olmak.
Akademiye adım atabilmenin iki yolu vardır: Öğretim Üyesi Yetiştirme Programı (ÖYP) ve carî alım. ÖYP’de diploma notunun %35’i, ALES puanının %50’si ve dil puanının %15’i alınır.
Lisans mezunu olup yüksek lisans veya doktora yapmakta olan veya yapabilecek aşamada olanlar araştırma görevlisi ya da öğretim üyesi sıfatı ile; doktorasını tamamlayanlar yardımcı doçent olarak akademide çalışma imkânı bulabilirler.
Yukarıda ifade edilen sınavlardan da anlaşılabileceği gibi ilmî yeterlilik, bilgi peşinde koşmak vb. amaç ve gayretler –maalesef- çok fazla göz önüne alınmamaktadır.
Unutmamak gerekir ki, “Akademi, özgürlüğe açılan önemli bir kapıdır”.