Muhammed Koç
Aile konutu kavramı özellikle son yıllarda hukukumuzda iyice yer edinen, Medeni Kanun değişikliğiyle birlikte hayatımıza giren, boşanma aşamasında olan çiftlerin yanında sağlıklı bir evlilik hayatı olan çiftler için de hayli önemli bir konudur. Yazımızda bu konunun özelliklerinden, ilgili kanun maddelerinden ve bir konutun aile konutu sayılabilmesi için yapılması gerekenlerden bahsedeceğiz.
Türk Medeni Kanunu’nda aile konutu açık olarak tanımlanmamaktadır. Öğretiden, yargıtay kararlarından genel bir tanım çıkaracak olursak; eşlerin evlilik birliği süresince acı tatlı günlerini geçirdiği, birlikte ve sürekli olarak ikamet ettikleri konut, aile konutu olarak tanımlanır. Birlikteliğin yaşandığı konutun aile konutu sayılabilmesi için bu evliliğin resmi bir evlilik olması gerekir. Evli olmadan birlikte yaşama ya da imam nikahına (zaten geçerli sayılmayan bir nikah türü.) dayanarak yaşayan çiftlerin ikamet ettikleri konut aile konutu olarak sayılmaz. Konutun aile konutu olabilmesi için sürekli (sürekli olmasa da zamanların birçoğunu orda geçirmeleri) ve tek olması gerekmektedir. Örneğin bir çift yazın yazlık, bağ gibi taşınmazlarda ikamet ediyor, kışın ise şehirdeki asıl konutlarına dönüyorsa buradaki aile konutu şehirdeki konuttur. Geçici olarak kalınan yazlık, bağ gibi konutlar aile konutu olarak sayılmazlar. Fakat çiftler farklı özgülemeler de yaparak aile konutlarını seçebilirler.
Eşlerin aile konutunu kendi aralarında belirleyememeleri halinde hâkimden yardım isteyebilirler. 195/1’e göre hâkim eşleri yükümlülükleri konusunda uyarır, tarafları uzlaşmaya davet eder ya da eşlerin rızasına dayanarak uzman kişi ataması yapabilir. Fakat bu madde metninden de anlaşılacağı üzere hâkim aile konutunu kendisi seçemez. Yani eğer taraflar bir şekilde uzlaşamazsa ve hâkim de aile konutunu belirlemeyeceğinden taraflar bu konuda boşanmaya kadar uzanan bir uyuşmazlığın içine düşebileceklerdir. Bu konuda hâkime aile konutunun belirlenmesi yetkisinin verilmesi daha sağlıklı kararlar alınması yolunda nitelikli bir düzenleme olacaktır.
Tarafların aile konutu olarak bir konutu tanımlayabilmesi için gerekli belgelerle tapuya şerh düşürmeleri gerekir. Bu şerhle birlikte şerh koyduran tarafın rızası olmadan diğer eş aile konutu üzerinde hiçbir tasarruf hakkını kullanamaz. Eşlerin konut üzerinde elbirliğiyle mülkiyeti bulunmaktaysa herhangi bir karara oybirliğiyle karar vermeleri gerekir. Aile konutu üzerine getirilen bu sınırlama hak sahibi olan eşe karşı diğer eşin haklarını korumak ve evlilik birliğinin korunması amaçlamaktadır. Çünkü eşler olağan hayat içerisinde bir konuta sahip olabilmek için gereken maddi manevi zorluklara birlikte katlanmakta, bu zorlukların getirdiği elem ve sıkıntıları birlikte yaşamaktadır. Durum böyle olunca iki tarafın da haklarının korunması gerekmektedir.
Aile konutu, aile birliğinin bozulmasıyla ortadan kalkar. Bunun için boşanma ya da evliliğin iptali gerekir. Eşlerden birinin ölümü halinde aile konutunun kime kalacağı ya da kimin bu konuttaki eşyaları kullanabileceği gibi uyuşmazlıklar mevzubahis olmaz. Çünkü sağ kalan eş mirasçı konumuna düşmektedir.
Sonuç olarak bakıldığında; aile konutu şerhi tarafların fiil ehliyetini kısıtlayan bir durumdur. Fakat evlilik birliğinin korunması ve eşlerin haklarının korunması amacıyla bu kısıtlamaya ihtiyaç duyulmaktadır. Ülkemizde bu şerh koydurma mevzusu aslında olandan farklı olarak algılanmaktadır. Eşlerden birinin bu talebi üzerine sanki talep eden eşin ileride ayrılmayı planladığı, bu yüzden bu şerhi koydurup boşanma esnasında “mal kaptırmama” gibi hiç de modern olmayan düşünceler ortaya çıkmaktadır. Aile konutu şerhinin sadece hak korumak amaçlı olduğu, bunu talep eden eşin kötü niyetli olduğunun düşünülmemesi gerekir. Belki de bir konutun aile konutu sayılabilmesi için ille de şerh düşürmeye gerek olmadan, evlilik birliği içinde ikame edilen evin otomatik olarak aile konutu sayılması, ihtilaf halinde şerh olmasa dahi konutun bu şekilde değerlendirilmesiyle ilgili bir düzenleme daha hakkaniyetli kararlar alınmasına yol açabilir.
Muhammed Koç Hakkında: Çankırı Karatekin Üniversitesi Hukuk Fakültesi 4. sınıf öğrencisi olan Koç, Çakıroğlu Hukuk Bürosunda stajyer avukat olarak görev yaptı. Üniversitede YetGen ve Hukuk Topluluğu gibi birçok toplulukta ve projede yer aldı. İngilizce ve Almanca dillerinde orta düzeyde yetkinliğe sahiptir.
Köşe yazarları tarafından burada paylaşılan görüşler, turkiyehukuk.org’a değil, yazara aittir.