Çocuk Hak İhlali Yargılamaları, Çocuğun Yüksek Yararı İlkelerine Uygun Yapılmalı

Av. İhsan Yılmazlar
Hatay Barosu Çocuk Hakları Komisyonu Başkanı

Birleşmiş Milletlerin kararı doğrultusunda 1989 yılından beri “Dünya Çocuk Hakları Günü” 20 Kasım tarihinde kutlanıyor. Bu özel gün vesilesiyle çocuk hakları alanında çalışanlar olarak çocukların karşı karşıya kaldıkları hak ihlallerini gündeme taşımaya ve gruplara çocuk haklarını anlatmaya çalışıyoruz.

20 Kasım çocuk haklarını gündeme getiren bir gün olmanın yanında dünyada çocuk hakları sözleşmesinde bulunan 54 maddeden oluşan eğitim, sağlık hizmetlerine erişim, yaşama ve gelişme; ekonomik, fiziksel, psikolojik veya cinsel sömürüye karşı korunma, ifade ve düşünce özgürlüğü, çocuğun katılımı gibi pek çok alanda çocuk haklarını koruma sözünü imzacı devletlere hatırlatmak için de bir fırsat oluyor.

Çocuk hakları dediğimizde devletlerin yaşam hakkını temel hak kabul etmemeleri gerekmektedir. Devletlerin çocuğun kendini geliştirecek ve var edecek hakları bütüncül olarak çocuklara sağlayıp insan onuruna yaraşır bir hayat sürmeleri, gelişim basamaklarını sağlıklı şekilde tamamlamaları için gerekli imkânları sağlaması gerekmektedir.  

2020 – 2021 yılı çocuk hakları ve istatistiklerine baktığımızda özellikle pandemi sürecinin etkisiyle çocukların haklarına erişemediğini ve çocuk hak ihlallerinin arttığını görüyoruz. Verilen istatistiklere ve araştırmalara mülteci çocuklar dâhil edilmemiştir. Dâhil edildikleri bir araştırmada Türkiye’de çocuk hak ihlallerinin boyutu çok daha fazla artacaktır.  

  • Eğitimin televizyon ve internet üzerinden devam ettiği süreçte başta mülteci çocuklar olmak üzere öğrencilerin %15,79’u yani 2,4 milyon öğrenci EBA’ya erişemedi. Şehirlerdeki birçok EBA erişim noktası tanıtılmadı ya da hiç açılmadı. TÜİK’in yaptığı bir araştırmaya katılan ailelerin %40’ı zorunlu eğitimin yetersiz olmasından dolayı okul dışında çocuklarını özel derse veya kursa gönderdiklerini belirtiyor. Hâlihazırda eğitimden memnun olmayan aileler uzaktan eğitim sürecinde eğitim masraflarına ayrıca internet ve teknolojik alet masrafı da eklenmesiyle çocuklarının eğitime devam konusunda daha da zorluk yaşadıklarını belirtiyor. Araştırmaya katılan ailelerin %45’i temel eğitim masraflarını ödemekte zorluk yaşadıklarını belirtiyor. Tüm bunlar çocukları eğitim hayatından uzaklaştırdı. Türkiye’de ilkokuldan ortaokula geçişte net okullaşma oranı bu bir yılda azaldı. Toplamdan 400.000 kadar çocuk okul dışında kaldı. Eğitim hayatından uzaklaşan çocuk, erken yaşta zorla evliliğe, çocuk işçiliğine zorlandı. 
  • Pandemi süreciyle yaşanan eğitime erişememe, ailelerin yaşadığı ekonomik zorluklar çocuk işçiliğini artırdı. Başta mülteci çocuklar olmak üzere ucuz iş gücü görülen çocuklar yasal yaptırımların düşük kalması, toplumda çocuk işçiliğine karşı şikâyet alışkanlığının olmaması nedeniyle aileler uzaktan eğitim sürecini çocukları mevsimlik tarım ve sanayi olmak üzere yaşlarına ve bedenlerine uygun olmayan, gelişim basamaklarını olumsuz etkileyecek ve en önemlisi eğitimden uzaklaştıracak uzun saatli işlerde çalışmaya zorladı. 2019 yılında “Çocuk İşgücü Araştırması” sonuçlarına göre Türkiye’de bir ekonomik faaliyette çalışan çocuk sayısı 720 bin kişidir. Hanehalkı İşgücü Araştırması 2020 yılı sonuçlarına göre ise; 15-17 yaş grubundaki çocukların işgücüne katılma oranı %16,2 oldu. İşgücüne katılma oranı cinsiyete göre incelendiğinde; bu oranın erkek çocuklar için %23,4 kız çocuklar için %8,6 olduğu görüldü. Son sekiz yılda en az 512 çocuk çalışırken hayatını kaybetti. Çocukların bir iş alanında çalışmaları sadece eğitim alanında olmalı. Çocukların eğitim hayatları okullarda doğru yönlendirilerek çalışmaları sadece meslek edinme okullarında belirli bir saatte, eğitim ve yaşam giderlerini karşılayacak ücrette ve sigortalı şekilde olmalıdır. Milli Eğitim’de bu şekilde birçok eğitim kurumu bulunmaktadır. Önemli olan çocuğun eğitim süreci, ailesi ve sosyal çevresi takip edilip çocuğun eğitim hayatının doğru yönlendirilmesidir. Özellikle dil bariyeri ve akran zorbalığından kaynaklı okul hayatından uzaklaşan çocukların ucuz iş gücü olarak çocuk işçiliğine zorlanmaması adına çalışmalar yapılmalıdır.   
  • Çocuğa karşı cinsel suçlar da bir yıl içinde önlenemedi. Çocuk istismar vakalarında dünyada 3. sırada olan Türkiye son bir yılı başta yargı reformunda yapılan değişiklikle çocuğun cinsel istismarını önleme çalışmalarından ziyade halkta kafa karıştıracak gündem ve maddelerle geçirdi. Sosyal medyanın yaygınlaşmasıyla daha fazla görünür olan çocuğa karşı cinsel suçlar aynı zamanda çocuğun başka haklarını ihlal etmeye başladı. Medya ve sosyal medya aracılığıyla çocuğun hak arama ve yaşadığı süreci sağlıklı bir şekilde atlatma olanağı elinden alınmaya başlandı. Çocuğun uğradığı hak ihlali bildirim ve yargılama süreci çocuğun yüksek yararı ilkelerine uygun şekilde gerçekleştirilmelidir. Başta öğretmen ve okul yöneticilerinin kişisel kaygı yaşamalarını önleyecek şekilde bildirim yükümlülüklerini yerine getirmeleri için düzenlemeler yapılmalıdır.  
  • TÜİK evlenme istatistiklerine göre 2019 yılında 16-17 yaşında bulunan 17.047 kız ve 940 oğlan evlendi. TÜİK verilerine göre 2018 yılında 11.803 çocuk doğum yaptı. Bu çocuklardan 167’si 15 yaşından küçük çocuklardı. Hastane verileri ve evlenme dairelerine yansıyan bu rakamlardan maalesef çok daha fazla çocuk, erken yaşta zorla evliliğe ve doğum yapmaya zorlanıyor.  Mülteci çocukların da yoğun şekilde zorlandığı çocuk yaşta zorla evliliklerin oluşturduğu birçok hak ihlalinin önlenmesi için başta dini-yöresel nikah gerçekleştirenlerin bildirimde bulunarak bu evliliklerin önüne geçmesi gerekmektedir. 

Dünya Çocuk Hakları Gününün 32. yılında resmiyete yansıyan bu veriler, çocuk hakları için çocuğun katılımıyla daha çok emek vermemiz gerektiğini gösteriyor. 

Çocuk haklarını çocuklardan dinlediğimiz gün geldiğinde biz yetişkinlerin de kutlamaya katılma hakkı olacaktır.