Elif AYDIN
Bilindiği üzere işçi ve işveren arasındaki mevcut bir iş ilişkisinde tarafların en temel borçlarını; işçinin iş görme yükümlülüğünü hukuka ve hakkaniyete uygun şekilde yerinde getirmesi, işverenin ise işçiye iş görme edimi karşılığına ödemiş olduğu ücreti oluşturmaktadır.
İşçi sözleşmede yazan işi kural olarak bizzat yapmakla mükellefken işveren de tarafların arasında mutabakata varılan ve sözleşmede belirtilen ücreti usul ve yasaya uygun olarak işçisine ödemek zorundadır.
Bu sebeple mevcut bir işçi ile işveren uyuşmazlıkları gündeme geldiği takdirde davaların çoğunluğunu işçi alacak davaları oluşturmakta, taraflar özellikle işçinin kıdem tazminatını hak edip etmemesi, temel ücret, fazla mesai, hafta tatili, ulusal bayram ve genel tatil ücretlerinin işçiye tam ve eksiksiz ödenip ödenmemesiyle beraber işçinin yıllık izninin kanuna uygun bir şekilde kullandırılıp kullandırılmaması hususlarında ihtilafa düşmektedirler.
Yazımızda, yukarıda da bahsi geçen işçi alacak kalemlerinden fazla mesai başta olmak üzere işçinin hak ettiği alacak kalemlerinin kendisine ödenip ödenmediği noktalarına ışık tutacak olan imzalı ve imzasız maaş bordrolarının işçi ile işveren arasındaki işçi alacaklarının konu olduğu bir davada nasıl değerlendirileceğinden bahsedilmiştir.
İlk olarak işçinin, özlük dosyasında bulunan maaş bordrosunun işçi tarafından imzalanmaması durumunda işçi örneğin fazla mesaisinin kendisine ödenmemesi veya maaş bordrosunda yazandan daha fazla mesai yaptığını, ulusal bayram ve genel tatil günlerinde de çalıştığını lakin ücretinin kendisine eksik ödendiği veya hiç ödenmediği vb. hususlarını mahkeme huzurunda nasıl ispat edebileceği incelenecektir. Bir uyuşmazlıkta işçi, imzasının alınmadığı bir maaş bordrosunun aksini başta tanık beyanları olmak üzere her türlü delille ispat edebilecektir. Misal işçi görülmekte olan bir işçi alacakları konulu davada imzalamamış olduğu maaş bordrosuna karşı aslında daha fazla mesaiye kaldığını tanıkla ispat edebilecek ve bu durum onu talep ettiği işçi alacak kalemlerine ulaştırabilecektir. Her ne kadar işverence, işçiye banka kanalıyla yapılan ödemeler asıl ücretin işçiye ödenmesi hususuna ispata elverişli olsa da işverenin ücret bordrosunda hangi alacak kalemi için ne kadar ödeme yaptığının detaylıca belirtilmesi gerekmektedir. Tam bu noktada değinmekte fayda vardır ki Maaş Ödemelerinin Banka Kanalıyla Ödenmesi Hakkındaki Yönetmelik hükümleri gereğince Türkiye genelinde çalıştırdıkları işçi sayısının en az beş ve daha fazla çalışan istihdam eden işverenlerin bu ödemeleri bankalar aracılığıyla yapılmaları zorunlu kılınmıştır. Ayrıca işçisine banka kanalıyla ödeme yapan işverenin bu hususlara dair ücret hesabını gösteren imzalı ve iş yerinin özel işaretini taşıyan “ücret hesap pusulası’’ verilmesi zorunluluk teşkil etmektedir. Aslında bu zorunluluk somut bir işçi alacakları konulu dava işverene ispat noktası açısından büyük kolaylıklar sağlamaktadır. Çünkü bankadan yapılan ödemelere ilişkin belgeler ücretin ödendiğine dair belgelerden olsa bile banka kanalıyla işçiye işveren tarafından gönderilen ödemelerde sadece işçinin net ücreti görülmektedir. Ancak işverence düzenlenen ücret hesap pusulasında işçinin brüt ücreti ile mevcutsa fazla mesailer ve diğer ödemeler açıkça gösterilmektedir. Bu sebeple işçiye yapılan ödemeler banka kanalıyla olsa dahi ayrıca bir ücret hesap pusulasının düzenlenmesi işçiye ödenen ödemeler noktasında işverene ispat noktasında kolaylıklar sağlamaktadır. Aksinin yapılmasının işçi aleyhine yorumlanacak olması aşikardır.
Peki işçinin maaş bordrosunu imzalaması durumunda talep ettiği alacak kalemlerini ispat etmesi nasıl mümkün olacaktır?
Güncel Yargıtay içtihatları uyarınca, fazla çalışma yaptığını iddia eden işçi bu iddiasını ispatlamakla yükümlüdür. İşçi tarafından imzalanan imzalı ücret bordrolarında fazla çalışma ücreti ödendiği anlaşılıyorsa, kural olarak bordro hileli bir bordro olmadığı sürece, işçi tarafından gerçekte daha fazla çalışma yapıldığının ancak yazılı delillerle kanıtlanması gerekmektedir. Bir diğer anlatımla işçinin imzasını taşıyan bordro sahteliği ispat edilinceye kadar kesin delil niteliğindedir. Nitekim bir işçi ve işveren uyuşmazlığında şayet işçi maaş bordrolarını imzalamışsa aslında daha fazla mesai yaptığını, hak ettiği fazla mesai ücretlerinin kendisine ödenmediğini ancak yazılı bir delille ispat edebilecektir. Ancak hukuk düzeninde her kuralın genelde bir istisnası bulunmaktadır. Burada da maaş bordrosunu imzalayan işçinin ücretlerinin ödenmediği hususlarını ancak yazılı delillerle ispat edebilecek olmasının istisnaları mevcuttur. İstisnaları incelemek gerekirse,
İlk istisnamız, mevcut bir maaş bordrosuna işçi tarafından ihtirazi kayıt kayıt konulmasıdır. Yani işçi tarafından bordroya “‘’”Fazlaya ilişkin haklarım saklı kalmak kaydıyla, hak ettiğim alacak kalemli bordroda yazandan fazladır vb.’’ gibi bir ihtirazi kayıt konularak bordro imzalanırsa, ücret bordrosu kendisi tarafından imzalansa bile, işçi maaş bordrosunun aksini başta tanık beyanı olmak üzere her türlü delille ispat edebilecektir. Lakin işçinin maaş bordrosuna ihtirazi kayıt koyması hayatın olağan akışında pek de mümkün olmamaktadır. Genelde güncel hayatta bordronun içeriği okunmadan özlük dosyasına işçi tarafından imza atılmaktayken bir istisna olarak düzenlenen bu ihtirazi kayıt hususunun göz ardı edilebilecek olması kuvvetle muhtemeldir.
Bir diğer istisna da işveren tarafından ücret bordosuna binaen yapılan tahakkukların sembolik veya sıfır olarak görülmesi durumunda işçinin maaş bordrosunda imzası olsa bile sembolik bir tahakkukun bulunduğu maaş bordrosunun aksi işçi tarafından her türlü delille ispatlanabilecektir. Bu hususu biraz açmak ve örneklendirmek gerekirse,
Yargıtay içtihatları uyarınca, örneğin imzalı ücret bordrolarında fazla mesai sürelerinin sürekli aynı olması ve işin niteliğine göre çok az gösterilmesi durumunda, imzalı ücret bordrolarında fazla mesai sürelerinin fazla gösterilmesine rağmen toplam ücretin sürekli aynı çıkması durumunda, imzalı ücret bordrosunda alacak/kesinti kalemlerinde farklılık yaratacak ölçüde hep aynı net ücretin ödenmesi durumunda işverence yapılan tahakkuklar sembolik olarak kabul edilir ve işçi imzalı ancak sembolik veya sıfır olarak tahakkuk ettirilen bir ücret bordrosunun aksini her türlü delille ispatlayabilecektir.
Öte yandan bir diğer istisna ise, günlük hayatta bir kısım işveren bordroda işçinin gerçek ücretini net olarak göstermemekte, ücretin asgari kısmı banka kanalıyla kalanı elden olarak verilmektedir. Böyle bir durumda bir işçi ve işveren uyuşmazlığı gündeme geldiğinde imzalı maaş bordrosunda yazan rakam mahkeme huzurunda esas alınacağından aslında çok daha fazla işçi alacağını(örneğin fazla mesai) hak eden işçi, bordroda yazan ücret miktarı esas alındığından mağduriyet yaşayabilecek, esas olarak kazandığı alacak kalemlerine ulaşamayacaktır. Peki işçi, işverenince kendisine yapılan elden ödemeleri nasıl ispat edebilecektir?
Bu noktada tanık ifadelerinin önem arz ettiğini görmekteyiz. İşçinin aynı iş yerinde çalışan bir tanığın işçinin elden ödeme aldığına dair beyanı ispat açısından işçiye büyük ölçüde kolaylık sağlayacaktır.
Bunlarla beraber işçinin fiilen yaptığı görev ve emsal ücret de dikkate alınmalıdır. İşçi tarafından gerçekleştirilen işin önem ve mahiyetiyle maaş bordrosunda görünen ücretin orantılı olması ve emsal ücrete göre değerlendirilmesi gerekir. Mahkeme böyle bir olayda dosyayı bilirkişiye göndererek emsal ücretin ne kadar olduğunu değerlendirebilecektir.
Toparlamak gerekirse imzalı bir maaş bordrosunun aksinin sadece yazılı delillerle ispat edilebilmesi için o bordroya ihtirazi bir kayıt konulmamış olması, tahakkukun sembolik ve sıfır olmaması lazım gelmektedir. Aksi takdirde işçi, ücret bordrosunu imzalasa dahi aksini her türlü delille ispat edebilecektir. Yukarıda detaylıca bahsedildiği üzere işçi mağduriyet yaşamamak adına iş ilişkisi süresince kendisine imzalatılmak istenilen her türlü evrakı detaylıca incelemeli, kafasında soru işareti teşkil eden bir durumun olması halinde imzalatılmak istenen evrakla alakalı olarak tüm soru işaretlerinin giderilmesi, olası bir uyuşmazlık durumunda ispat açısından sorunlar yaşamasını engellemelidir.
Elif Aydın Hakkında: 1999 Konya doğumlu. 2018 yılında Selçuk Üniversitesi Hukuk Fakültesini kazanmasıyla birlikte çeşitli çalıştay ve kariyer günlerinde görev yaptı, öğrenciliği süresince hukuk bürosunda staj eğitimi aldı. Temmuz 2022’den itibaren Konya Barosu’na kayıtlı olarak avukatlık stajını sürdürmekte.
Köşe yazarları tarafından burada paylaşılan görüşler, turkiyehukuk.org’a değil, yazara aittir.