Söyleşi: Pro Bono Hukuk Kulübünün Başarı Sırrı ve Çocuk Üniversitesi

Türkiye Hukuk tarafından bu yıl  verilmeye başlanan “Yılın Hukuk Projesi” ödülünün sahibi Çocuk Üniversitesi projesiyle Türk Alman Üniversitesi (TAU) Pro-Bono Hukuk Kulübü oldu. Pro Bono Hukuk Kulübünün hem kurucu başkanı hem de Çocuk Üniversitesi proje koordinatörü TAU Hukuk Fakültesi son sınıf öğrencisi Ozan Emin Halhallı ile bir söyleşi gerçekleştirdik.

Henüz çok yeni bir hukuk kulübü olmanıza rağmen birinci yılınızı doldurmadan çok önemli etkinlik ve projelere imza attınız Pro Bono Hukuk Kulübü olarak. “Yılın Hukuk Projesi” ödülüyle de gözler üzerinize çevrilmişken kurucu başkanı olduğun Pro-Bono Hukuk Kulübü hakkında bize ayrıntılı bilgi verebilir misin?

Kulübümüz, Kasım 2016 tarihinde dünyaya gelen yetişkin bir bebek. Bir bebek yetişkin olabilir mi? İşte Pro-Bono Hukuk Kulübü öylesine bir doğuş yaşadı ki bizler de şaştık doğrusu. Öncelikle hızlıca bir isim arayışına girmiştik. Dün gibi hatırlıyorum; havalı ve de anlamlı bir isim olsun istemiştik. Bu nedenle tabii ki internetten “Latince hukuk terimleri” şeklinde bir arama yaparak yüzlerce terimi taradık. Her terimin sonuna “hukuk kulübü” ekleyerek denedik durduk. Sadece ses uyumuna bakmadık, anlam da önemliydi bizler için. Pro-Bono ile karşılaştığımızda ise hiç duraksamaksızın “işte bu kadar” dedik. Anlamı tamamen bizim kulübümüzün felsefesine uygundu.

“Pro-Bono” kelimesiyle bu denli örtüştüğünü düşündüğünüz kulübünüzüz felsefesi nedir?

Şöyle ki “toplumun iyiliği, güzelliği için karşılıksız yapılan şeyler” bu terimi karşılıyor. Kulübümüzün isminin yanı sıra logomuzda da esprili bir yaklaşım mevcut. Hâkimler Türk Milleti adına karara imza attıklarında “gereği düşünülüyor” demektedir. Bizler de geleceğin hâkimleri, karara katılacak hukuk insanları olma çabamızı, gayretimizi anlatmak adına “gereği düşünülüyor” şeklinde bir slogan seçtik. İşte, Pro-Bono Hukuk Kulübü gereğini düşünmek için kendisini sürekli geliştirmeye çabalayan bir grup öğrenci ile yola koyulan ve şimdi Türkiye’nin tanıdığı bir kulüp olma yolunda emin adımlarla yürüyen, toplumun iyiliği ve de güzelliği için karşılık beklemeden her zaman elinden geleni yapmaya hazır bir kulüptür. Bir de önemli bir husus daha var ki bizler bir defa yaşayacağız üniversite hayatımızı ve de bence en çok bu şekilde tadı çıkar bu yılların. Bugün kulübümüz Türkiye çapında Yılın Hukuk Projesi ödülüne layık görüldü; yıllar sonra üniversitemi ziyarete geldiğimde bu ödülü vitrinde gördüğüm an acaba neler hissedeceğim, en çok da bunu merak ediyorum. Bu merakımızı hissetmemizi sağlayan herkese de bir kere daha teşekkür ederiz.

Öğrenciliğin yanında sosyal sorumluluk bilinciyle böylesi güzel bir projeye imza atma cesaretini gösterdiğiniz için asıl bizim ve herkesin size teşekkür etmesi gerekiyor. Elbette ödül kazanan projenizin yanında başka etkinliklerinizin de olduğunu biliyoruz ama bilmeyenler için onların da ayrıntılarını senden almak isteriz:

İlk projemiz Çocuk Üniversitesi’nin ardından geçen sene aramızdan ayrılan, vefat eden değerli hocamız Doç. Dr. Jörg Menzel anısına kendisinin Almanca bir makalesini yarışmaya konu ederek, 1. Pro-Bono Çeviri Yarışmasını düzenledik.

Bu etkinliğin ardından İstanbul Üniversitesi MUN Kulübü ile ortak bir etkinliğe imza attık: Darülfunun Model United Nations Conference 2017. Bu etkinliğin sonrasında 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Gününde arkadaşlarımız Kadın Haklarının tarihsel süreç içerisinde gelişimini bizlere çok güzle bir sunumla aktardılar. Bu güzel etkinlik sonrası ise sayın Prof. Dr. Hakan Pekcanıtez hocamız misafirimiz olarak bizleri onurlandırdı. Kendi deneyimlerini, öğrencilik yıllarını, akademik tecrübelerini öğrenci arkadaşlarımız ile bir araya gelerek paylaştı.

Marmara Üniversitesi Hukuk ve Diplomasi Kulübü’nün ev sahipliğinde 16 Hukuk Kulübü bir tanışma toplantısı gerçekleştirdik. Hazır böylesine güzel bir toplantı gerçekleştiriliyorken de faydalı olmak adına hep beraber kan verdik. 16 hukuk kulübü olarak çok güzel bir birliktelik sağladık ve ortak Whatsapp grubu dahi kurduk. Artık bütün etkinliklerimizi birbirimizle doğrudan paylaşma ve ortak etkinlikler düzenlemek adına işimizi kolaylaştırmış olduk.

Bu birlikteliğin sonrasında ise okulumuzda sayın Araştırma Görevlisi hocamız Engin Arıkan öncülüğünde çok anlamlı bir kampanyaya imza attık. Yemekhanemizde tüketilen yumurtaların kafes endüstrisi ürünleri olması ve bu yumurtaların organik yumurta olmadığı, hayvanlar açısından eziyetli bir süreç ile elde edildiği değerlendirildi. Ardından okulumuzda yemek ihalesini kazanan şirket ile irtibata geçilerek aradaki farkın biz gönüllü öğrencilerce karşılanması durumunda organik yumurta tedarik edilmesinin mümkün olup olunmadığı soruldu. Yemek şirketimizin de olumlu çabaları ile projeye başlandı. Sayın Engin Arıkan öncelikle üniversitemiz öğrencilerine hayvan hakları konulu bir sunum gerçekleştirdi. Bu sunum kapsamında, tavukların ne şekilde endüstriyel hayvancılıkta bir yerlerinin olduğunu bizlere detayları ile ve resmî verilerle aktarıldı. Ardından gün geçtikçe bir sürü gönüllü öğrenci arkadaşımızın desteği ile proje canlandı. Organik yumurtaya geçilmesine de çok az bir süre kaldı. Üniversitemiz idaresi de projeye destek oldular ve önümüzde ki ihale şartlarında ihaleye çıkacak şirketlere konulan şartnamede “organik yumurta kullanma” şartı getirebileceklerini beyan ettiler.

Ayrıca bunca etkinliği sadece 5 ay içerisinde gerçekleştirdiğimizi belirtmek isteriz. Bu etkinliklerin yanı sıra çeşitli üniversitelerin hukuk kulüplerine ziyaretler düzenledik ve onların nasıl çalıştıklarını yerinde gözlemleyerek kendilerini dinledik. Diğer kulüplerin nasıl işlediğini yakından takip ederek kendimize her kulüpten örnekler edindik. Ve bence kulübümüz için en önemli gelişim bu ziyaretlerde edindiğimiz gözlemler ile oldu.

Harikulâde işler yapıyorsunuz ve “organik yumurta” projeniz de “Çocuk Üniversitesi” kadar etkileyici ve faydalı bir proje. İşte sizi farklı kılan özelliğiniz de bu. Peki sana göre Pro-Bono Hukuk Kulübünü diğer hukuk kulüplerinden farklı kılan nedir?

Abartmamız.

Abartmanız mı?

Evet abartmamız çünkü gerçekten de aklımıza bir fikir düşmeyiversin onu sadece gerçekleştirmek dışında en iyi şekilde gerçekleştirmek için çok koşturuyoruz. Örneğin Beykoz’da üniversitemiz ve diğer üniversitelere gidiş-geliş ve orada geçireceğimiz zaman yaklaşık 5-6 saat anlamına gelmekte. Kulüp üyelerimiz büyük bir destek ile 5-6 saatlerini gözden çıkararak diğer kulüpleri yerlerinde ziyaret edip onları gözlemlediler. Üniversitemiz aile olmaya çok müsait bir nüfusa sahip. Devlet üniversiteleri genelde binlerce öğrenciden oluşsalar da Türk Alman Üniversitesi bir devlet üniversitesi olmasına rağmen az bir nüfusa sahip.Hukuk fakültemizde dört sınıfta toplam 120 öğrenci var. Yani bütün fakülte birbirini tanıyor. Bu aile birliği ile gelişmek çok daha kolay olmakta.

Bu avantajlarımızın dışında ve aslında en önemli iki temel kuralımız bizi bence farklı kılmakta. Birincisi, kulübümüzde her ne kadar resmî evrak üzerinde hiyerarşik bir yapı görünse de bizler hepimiz kulübün başkanıyız, hepimiz kulübün başkan yardımcısıyız ve daha da doğrusu hepimiz kulübün yönetim kuruluyuz. Eşitlik içinde, kişisel komplekslerden, ego yarışlarından uzak olmak çok büyük bir gelişim için bizleri kenetledi diye düşünüyorum. Hangi kulüp ile tanışmaya gitsek bir kişi geliyor ve de kendisini “başkan” olarak tanıtıyor. Biz de hızlı bir şekilde bizim başkanımızın olmadığını, hepimizin başkan olduğunu öncelikle açıklıyoruz. İkinci olarak ise yine en önemli hususlardan birisi “siyasi düşüncelerimizi, kulübün etkinliklerinin kapılarından içeriye asla almamamız”. Siyaset öğrenciler arasında yer yer tehlikeli olabilmekte. Biz de kulüp olarak siyasetten uzak olarak öğrenci olduğumuzun bilinciyle kendi kişisel gelişimimiz için ve de kulübümüzün gelişimi için gayret göstermekteyiz. Hepimizin siyasi düşüncesi olabilir ama kulüp siyaset ile yürütülemez düşüncesindeyiz.

Bu bilince sahip olmanız gerçekten hayranlık uyandırıyor. Hayran kaldığımız bir başka konu daha var ki Çocuk Üniversitesi projeniz. Ödülle de taçlandırılan Çocuk Üniversitesi fikri nasıl ortaya çıktı?

Aslında Çocuk Üniversitesi fikrinin doğumu bize ait değil. Okulumuz hocalarından sayın Taceddin Kutay aklında böyle bir proje olduğunu bizlerle paylaştı. Hocamızın fikri daha kapsamlı ve gelişmiş bir modeldi. Teknik bazı aksaklıklar nedeniyle üniversitemizde hocalarımızın düşüncesiyle gerçekleştirilemeyince biz de hocalarımızın fikrini çok daha küçük bir model olarak proje haline getirip gerçekleştirelim dedik. Hocalarımızın fikrine göre sadece hukuk alanında değil çok daha farklı derslerin yer aldığı bir program öngörülüyordu. Biz de kendi çapımızda fakültemiz gönüllü öğrencileri ile bu projeyi yapmaya oturunca bir müfredat hazırladık. Ardından çocuklarımızı tespit etmek gerekiyordu. Bu kapsamada Türkiye Eğitim Gönüllüleri Vakfı (TEGV) ile iletişime geçtik. Beykoz TEGV birim sorumlusu sayın Makbule İnanç ile bir araya gelince ivme kazanan proje bu günlere geldi.

Çocuk Üniversitesi’nin ayrıntılarında neler var?

Proje, 05 – 26 Aralık 2016 tarihleri arasında (toplam 4 hafta – 8 saat) Türk Alman Üniversitesi ve Türk Eğitim Gönüllüleri Vakfı Beykoz Şubesinde gerçekleştirildi. Çocukların kendi haklarını tanımalarını, toplumdaki yerlerini bilinçli bir şekilde kavramalarını gerçekleştirebilmek amacıyla; ilköğretim 3. ve 4. sınıf öğrencilerinden oluşan on dört kişilik bir çocuk ekibi ile her hafta 2 saatlik bir birliktelik gerçekleştirildi. Projeden faydalanan çocuklar TEGV Beykoz Şubesi tarafından belirlendi. Konunun uzmanlarının danışmanlığında oluşturulan müfredat takip edildi.  Proje kapsamında çocuklarla “hak ve hukuk kavramlarının anlamları, çocukların zorla çalıştırılamayacakları, herkesin vücudunun kendisine ait olduğu, eğitim hakkı ve fikir hürriyeti” konuları oyunlar eşliğinde paylaşıldı. Proje sonunda çocuklarla mezuniyet pastası kesilmiş ve diploma töreni gerçekleştirilerek çocuklara özel olarak tasarlanan diplomaları verildi. 14 çocuk, sembolik olarak “Çocuk Üniversitesi”nin ilk mezunları olarak uğurlandı.

İçinde gönüllülüğü ve sosyal sorumluluğu barındıran bu projede sizi en çok ne zorladı?

Çocuklara, hukukun ağır gibi görünen bazı konularını oyunlarla anlatmak gerçekten de zor bir işlem. Ancak bunu başarabildiğimizi düşünüyoruz. Çocuklar önemlidir. Diğer hukuk fakültesi etkinliklerine baktığımızda da aslında bizim ayrıldığımız nokta tam da burasıydı diye düşünüyorum. İnsanlar hayatın inanılmaz yorucu atmosferinde durup nefes alarak etraflarına bakmıyorlar, bir baksalar etrafta meraklı gözlerle dünyayı seyreden çocuklarımızın olduğunun farkında varacaklardır. Her yerde istinaf mahkemelerine dair 5-10 etkinlik yer alıyor ki almalıdır elbet ama bazen de dediğimiz gibi yüzlerce yetişkine bir konferansla ulaşmaktan daha önemlidir 14 çocuğumuzun elini tutmak, onlarla tokalaşmak. Biz de yüzlerce kişiye hitap eden bir etkinlik gerçekleştirebilirdik ki fazlaca efor sarf etmek illa ki gerekecektir ama 14 çocuğumuz ile tokalaşmak, onları dinleyip önemli fikirleri olduğunu yine onlara hissettirmek çok daha zor bir süreçti. Her ne kadar zor da olsa inanılmaz güzel bir süreçti.

5 hukukçudan oluşan jürinin değerlendirmesi sonucu “Yılın Hukuk Projesi” ödülünün sizin olmasını bekliyor muydunuz?

Evet çünkü projemizle belki diğer etkinliklerde olduğu gibi kalabalık kitlelere ulaşamadık ancak bir grup çocuğumuza ulaşabildik. Bunun da anlamlı olduğunu düşündüğümüzden dolayı şahsen ben bekliyordum. Ancak her ne kadar ödülü kazanmayı bekleseniz de o an çok farklı oluyor. O an belki de benim gibi bir toplu taşıma aracında yaşlı bir amcanın yanında oturmaktaysanız ve heyecandan oturduğunuz yerden zıpladığınızda insanlar sizden korkabiliyorlar. Sonra bütün insanların bakışlarını süzdüğünüzde birden yerinize çöküp sessizce heyecanınıza kelepçe vuruyor ve ilk durakta inip o heyecanınızı özgür bırakabiliyorsunuz.

Size bu heyecan ve mutluluğu Türkiye Hukuk olarak yaşatabildiğimiz için biz de çok mutluyuz. Zira, Çocuk Üniversitesi projesini duyduğumuzda biz de çok heyecanlanmıştık. Peki 15 Mayıs’taki ödül takdim törenine dair izlenimlerin neler?

Şahsen bu töreni özel yapan şey protokolde yer alanlardı. Protokolümüz çocuklarımızdan oluşuyordu. Çocuklarımız her zaman oldukları gibi en ön safta bizlere öncülük ediyorlardı. Türkiye Hukuk’un, TEGV’in ve de üniversitemiz idaresinin, değerli arkadaşlarımızın katılımıyla harika bir atmosfer vardı. En önemlisi ise herkesin çocuklarımızı alkışlaması idi. O an dönüp onlara baktığımızda kendilerine güvendiklerini görebildik ya önemli olan da buydu.

Ödül töreni konuşmalarında da belirtildiği gibi “önemli olan proje yapmak değil o projeyi sürdürülebilir hale getirmek ve toplumsal bir fayda sağlayabilmek”. Bu inançtan yola çıkarak Çocuk Üniversitesi projesini sürdürülebilir bir proje haline getirmeyi planlıyor musunuz?

Çok zorlu ve yoğun bir süreçti. Tabii ki isteriz ve de bizler her zaman hazırız. Ancak proje özverili bir çalışmayı gerektirir ve bu çalışma için şartların uygunluğu öncelikle değerlendirilecektir. Bu değerlendirmeler olumlu olursa, çocuklarımıza verimli olabilecek olduğumuzun sonucuna varırsak neden olmasın.

Önümüzdeki yeni eğitim öğretim yılına dair yeni etkinlik fikirleri, proje planları var mı?

Çok kısa ve iddialı bir cümleyle cevap vereceğim: Sürpriz olsun. Biz herkes için sürpriz bir kulüp olduk ve çok güzel adımlar atacağımızın ipucunu vereyim. Arkadaşlarımızla farklı komisyonlar oluşturarak araştırmalarımızı sürdürmekteyiz. Her komisyonumuzdan kendi çalışma alanlarına dair fikirler çıkmakta. Herkes sürprizlere açık olsun, Pro-Bono Hukuk Kulübü iş başında.

Biz de Türkiye Hukuk ekibi olarak bütün hukuk kulüplerini olduğu gibi Pro Bono Hukuk Kulübünün gelecekteki etkinlik ve projelerini desteklemeye devam edeceğiz. Enerjinize çok inanıyoruz ve kulübünüzün fayda sağlayacak daha pek çok projeyi hayata geçireceğine eminiz. Ödülünüzü takdim etmek için geldiğimiz üniversitenizde bizi ağırlama inceliğini gösterdiğiniz için hem Türk Alman Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanlığına hem de Pro Bono Hukuk Kulübüne; sorularımızı içtenlikle cevapladığın için de sevgili Ozan sana çok teşekkür ederiz.