Söyleşi: Evren Soyuçok, Ömer Temel, Hilal Duymuş Fotoğraf: Hilal Duymuş
Danimarka’nın başkenti Kopenhag yakınlarındaki Hoje Taastrup tren istasyonunda 19 yaşındaki Ricko Traeholt’un bir Türk genci tarafından öldürülmesiyle alevlenen yabancı düşmanlığı bugün artarak devam ederken Danimarka mahkemesinin söz konusu cinayet davasıyla ilgili verdiği karar da hâlâ tartışılıyor. Danimarka şehir mahkemesinin cinayeti organize etmekle suçlanan iki Türk gence verdiği 10 ve 14 yıl hapis cezaları Ağız Ceza Mahkemesi tarafından da onaylanınca “mahkemenin ırkçı bir karara imza attığı” sesleri yükselmeye başladı. Gözler Yüksek Mahkeme’ye çevrilmişken baba Ali Rıza Şahbaz, İstanbul’da Türkiye Hukuk’a davayla ilgili değerlendirmelerde bulundu.
Cinayetin işlendiği yıl 16 yaşında olan ve olay yerinde çıkan kavgaya karışan Hikmet Şahbaz’ın babası Ali Rıza Şahbaz, başlattığı süresiz açlık greviyle sesini Türkiye’de duyurmayı başardı ancak Danimarka basını Şahbaz’ın eylemini görmezden gelmeyi tercih etti. Şahbaz, mahkemenin oğlu Hikmet’le ilgili kararını kesinleştirmesiyle Kraliyet Sarayı yakınındaki kilisede 17 gün devam ettirdiği açlık grevini sona erdirdi.
Türkiye ziyareti sırasında kendisine ulaştığımız Şahbaz’la İstanbul’da bir görüşme gerçekleştirdik ve Türk basınında daha önceden yer alan söz konusu davayla ilgili son gelişmeleri kendisinden dinledik. Demokrasi ve adaletiyle övünen Avrupa’nın hukukunda ‘ırkçılık’ ne kadar yer alıyor; bunun cevaplarını aradık.
Olayı kısaca özetleyebilir misiniz?
Arkadaşları oğlum Hikmet’i doğum günü partisine davet ediyorlar ama o “Eve gideceğim, beni istasyona bırakın” diyor. Oğlum istasyona girdiğinde hepsi 16 yaşında olan (ölen genç 19 yaşında) oğlumun yanına geliyorlar ve “Sen buraya gelmeye korkmuyor musun?” diyorlar. Tam karşı karşıya geldikleri an oğlum Danimarkalı olana bir yumruk atıyor, çocuk yere düşüyor, Pakistanlı çocuk kaçıyor. Husumetli olduğu kişi Pakistanlı çocuk olduğu için oğlum onu kovalıyor. Başka çocuk oğluma çelme takıyor oğlum düşüyor. Hikmet ayağa kalkıyor; bunların üçü birden Hikmet’i iteklemeye başlıyorlar. O sırada Hikmet’in elinde çekiç var; ifadesinde düştüğü zaman çekici yerde bulduğunu söylüyor. Hikmet, daha önceden öldürmeyi planlamış olsaydı kameraların olduğu bir yere gitmezdi zaten ama mahkeme böyle bakıyor. Turgay (Ricko’yu öldürmekle suçlanan 20 yaşındaki Türk genci) bu sırada kavgayı görerek panik halinde elinde bıçakla olay yerine geliyor; Ricko’ya iki bıçak darbesiyle vuruyor; Hikmet’in arkası dönük olduğu için Turgay’ın geldiğini görmüyor. Sonrasında Hikmet “Ben yumruk vurduğunu zannettim, elinde bıçak olduğunu görmedim.” diyor. Hikmet yere düşen çocuğun kaba etlerine çekiçle vuruyor. Giderlerken laf atıyorlar ve Hikmet bunları kovalamaya başlayınca altısı da kaçıyor. Bıçaklanan çocuk da kaçıyor, hâlâ ayakta. Ricko (ölen çocuk) sol tarafa kaçıyor ama Hikmet o tarafa gitmiyor, Navin’in peşinden gidiyor. Sonra yaralı olduğunu görünce çocuğu bırakıyor, istasyondan çıkıyor, çekici ceketinin içine koyuyor. Hikmet, Turgay’la arabaya bindiğinde bıçağı gördüğünü söylüyor.
“Hikmet’i polise kendim teslim ettim”
Hikmet eve geliyor, sonra ben eve geliyorum “Oğlum bak böyle bir olay olmuş” diyorum o da “Olayda ben de vardım baba” diyor. Olayın nasıl olduğunu bana anlattı. Ben de “Hadi gidelim polise teslim ol” dedim ve polise gittik, çocuğu teslim ettik; “Seni cinayetten tutukluyoruz” diyerek Hikmet’i tutukladılar.
“Danimarka basını olayı çarpıttı”
Aile avukatımız davaya baktı ve Hikmet’in en fazla bir iki ay ceza alıp çıkabileceğini söyledi. Biz de öyle bekliyoruz ama o arada basın Hikmet için sürekli “16 yaşındaki çocuk sınıf arkadaşını 800 kron için bıçaklayıp öldürdü” diye abartılı haberler yaptı. Hikmet’e 10 yıl ceza verilince biz şok olduk. Temyiz mahkemesine gittik; temyiz mahkemesinde de aynı şoku yaşadık. Biz o zaman anladık ki bu devletin politikası böyle: Gençleri suça itiyorlar. Eskiden böyle değildi ama son nesile geldiğimizde bakıyoruz Danimarkalılar (yabancıları) dışlıyor.
“Mahkeme, delillere itibar etmedi; daha çok söylentilere veya kendi düşüncelerine itibar etti; kendi kafalarından biçtikleri bir cezayı verdiler. İlk zamanlar öyle değildi, son mütalaada verdikleri kararla bende bu yargı oluştu.” şeklinde bir beyanınıza var. Ne oldu da mahkeme sonradan bu yargıya varmış olabilir?
Mahkemeye ne olduğunu anlamıyoruz. Biz dinliyoruz; jüri var; avukat anlatıyor; şahitler geliyor falan ve bakıyorsunuz şöyle, 16 yaşındaki çocukların kavgası söz konusu. Tamam Hikmet ilk yumruğu atıyor belki ama bir saldırı var öncesi var ve olaya bakıldığında herkes Hikmet’in suçsuz olduğuna inanır. Avukat Erbil’e (Kaya) sordum; “Hukukçu olarak değerlendir, duygusal bakma” dedim. “Şu delillere göre Hikmet suçsuz gözüküyor; bana göre en fazla iki ay ceza alır ama görünen o ki çok ceza verecekler” dedi. Olay en son mütalaaya geliyor; hissettim, hakim diğer çocuklara dikkat ediyor, onları koruyor ama Hikmet de 16 yaşında, ona aynı şekilde dikkat etmiyor. Çoğu serseri tipte çocuklar olmasına ve Hikmet aklı başında, kendisini ifade edebilen bir çocuk olmasına rağmen bu şekilde muamele yapılıyor.
“Danimarka’da ırkçılık devlet destekli”
Siz Danimarka’da ırkçılığın devlet destekli olduğunu mu düşünüyorsunuz?
Tabiki devlet destekli. Danimarka’da ikinci parti durumunda şu anda bunlar ve Hitlerin Nazilerle beslendiği gibi bunlar da yabancı düşmanlığı ile besleniyor. “Bizim işimizi aldınız” diyorlardı; sonra durumun öyle olmadığını da gördüler. Ellerinde geriye islamofobi oluşturma, ırkçılık oluşturma kaldı.
“Hikmet’e iyi hal bile uygulanmadı”
Sürece dönersek şehir mahkemesi bir ceza veriyor ve siz itiraz ediyorsunuz, yüksek mahkeme de cezayı onaylıyor peki bundan sonraki süreç ne?
18 yaşından küçük çocuklar için 8 yıldan fazla ceza verme 2010 yılında mecliste yasalaşmış ama yasa, anayasa mahkemesi dengi mahkemede henüz onaylanmamış. Onaylanmayınca yasa yürürlüğe girmiyor ama mahkemeler cezaları uygulamaya başlıyorlar. Daha önce bir mahkemede uygulayacaklarmış ancak onlar beraat etti ondan sonra da Hikmet’e 10 yıl verdiler. Biz yüksek mahkemeye gittiğimiz zaman ceza onaylanırsa yasa kabul edilmiş olacak, onaylanmazsa yasa meclise geri gidiyor. Emsal bir karar olmuş oluyor bizim dava. Mahkeme ceza verirken diğer çocuğa iyi hal uyguladılar fakat Hikmet’e uygulamadılar. Eğer Hikmet’in cezası iki yıl indirilseydi sekize inecekti ve o zaman yüksek mahkemeye gitme yolu kapanıyordu. Ben öyle yorumluyorum ki illa ısrar ettiler ‘biz yüksek mahkemeye götürelim yüksek mahkemenin tavrı ortaya çıksın’ diye.
“Yabancı düşmanlığını artırmaya çalışıyorlar”
Söz konusu yasa ilk kez Hikmet için uygulandıysa eğer sonrasında başka davalarda da benzer kararlar uygulandı mı?
Bildiğim kadarıyla uygulanan bir dava yok. Buradan yabancı düşmanlığını tırmandırmak istiyorlar. Suçu oluşturan sebepleri ortadan kaldırmadığın sürece cezanın artması bu durumu uzun vadede etkilemez.
Danimarka’daki infaz kanununa göre 10 yıl ceza alırsa kaç yıl hapiste kalması gerekiyor?
Üçte ikisini yatıyor yani 7 yıl içeride kalması gerekiyor. Yalnız belediyeler 23 yaşına kadar çocuklarımıza sahip çıkıyor; ‘Okulundan biz sorumluyuz’ diyor. Buradaki karşılığıyla adalet bakanlığı ceza kurulu gibi bir kurum var, oraya müracaat yapılıyor ve çocuk okumak istiyorsa cezayı yarı yarıya indiriyorlar; bu süreçte de çocuk ev hapsinde oluyor. Öyle bir durum olursa Hikmet 6 ay boyacılık kursuna gidecek, iki yıl da lise okuyup lise mezunu olacak. Böyle bir sürece başladı.
“Oğlumu bir yetişkinmiş gibi yargıladılar”
“Yüksek mahkemeden de istediğimizi alamazsak Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne gideceğiz” diyordunuz?
Tabi, iç hukuktaki süreci bitirdikten sonra Avrupa İnsan Hakları mahkemesine müracaat edeceğiz. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde olayın içeriğine değil de ortada bir hak ihlali var mı diye bakılacak. O konuya da baktım; Çocuk Hakları Sözleşmesi’nde “Çocuk suçlu yoktur, suça itilen çocuk vardır. Orada da çocuk mağdurdur, yaptırım uygularken bu göz önüne alınır” diyor. Mahkemede ben hiç böyle bir tutum göremedim. Hikmet, psikolojik yardım da almadı, aynen büyük biri gibi bir süreçten geçti.
Avukatınız Erbil Kaya, geçmiş yıllarda “Karara, ayrımcı bir karar olarak bakmamak gerekir. Bazen göçmen gençler beraat ettiriliyor. Hakimler eğitimli kişiler ama onlar da hata yapabilirler” şeklinde bir açıklamada bulunmuş. O konuda ne düşünüyorsunuz?
O daha önceki bir açıklaması çünkü süreci bilmiyordu. Davayı daha sonra aldı, şu an o şekilde düşündüğünü zannetmiyorum. Bize söylediği kadarıyla o şekilde.
Danimarkalı hukukçularla hiç konuşma şansınız oldu mu; onlar ne şekilde düşünüyor?
Danimarka insanı net konuşmaz, yuvarlak konuşurlar ama zaten Avukat Erbil’in çalıştığı yer Danimarkalılar’ın çalıştığı büyük bir hukuk bürosu. Erbil onların görüşlerini alıyor ve aynı bu çerçevede düşünüyorlar ama davayı bilmeyen hukukçulara da soramayız çünkü medyada çarpıtma haberlerle çok yanlış bir kamuoyu yaratıyorlar.
Açlık grevi yaparken öldürülen çocuğun ailesi ve yakınları tarafından size karşı bir saldırı veya taciz durumları oldu mu?
Hayır olmadı. İlk grevi olayın olduğu yerde yaptım; soran olursa olayı anlatması daha rahat olur diye düşündüm. Bir karşı eylem yapıldı ama sönük geçen bir eylemdi, bir sorun olmadı.
“Danimarka’daki hukuksuzluk 12 Eylül’de Türkiye’de bile yoktu”
Danimarka adaletine güvenmediğinizi her fırsatta dile getiriyorsunuz; bu güvensizliğiniz Yüksek Mahkeme öncesi hâlâ devam ediyor mu?
Kat kat fazlalaşarak devam ediyor.12 Eylül döneminde Türkiye’de sıkı yönetim mahkemelerinde yargılandım, ona rağmen böyle bir hukuksuzluk görmedim ben.
Danimarka’daki Türk konsolosluğunun yanınızda yer almadığından şikayetçiydiniz. Hâlâ gelen olmadı mı?
Söylememize rağmen gelmediler. Konsolosluk olarak hukukçu biz gözlemci bulundurup mahkemede adaletsizlik olup olmadığını söyleyebilmeleri gerekiyordu. Konsolosluk sahip çıkmadı ama Türk basını çok destek verdi, ilgi gösterdi. Mesela grev yaptığım yere gelebilirlerdi ve belki Danimarka basını da bu şekilde ilgi gösterirdi.
Hikmet, Danimarka vatandaşı olduğu için mahkeme olaya ırkçı bakmayarak sadece yasaya uygun ceza vermiş olamaz mı?
Ben Türk vatandaşıyım, Hikmet Türk vatandaşı değil ama Danimarka’da bu durum fark etmiyor. Hikmet doğru düzgün Türkçe bile bilmiyor, ana dili Danca ama Danimarka yabancı gözüyle bakıyor.
Hikmet’in Danimarka vatandaşı olsa bile Türk olduğu için bu kadar ceza aldığı konusunda ısrarcısınız değil mi?
Evet çok örnek var eski olaylarda. Irkçı bir saldırıyla öldürülen bir çocuk için 2.5 yıl ceza verildi mesela.
Irkçı saldırıda ölen 16 yaşındaki Deniz Özgür Uzun olayı
Ali Rıza Şahbaz, konuşmasının bu kısmında 2008 yılında Danimarka’nın başkenti Kopenhag’da gazete dağıtırken yemek paydosu verdiği sırada 3 ırkçı gencin beyzbol sopalarıyla başına aldığı darbeler sonucu ağır yaralanan ve kaldırıldığı hastanede hayatını kaybeden 16 yaşındaki Deniz Özgür Uzun olayını hatırlatıyor.
Uzun’u öldüren 15 ve 17 yaşındaki iki Danimarkalı genç, suçlarını itiraf etmelerine ve cezaevinden çıktıklarında tekrar yabancı öldüreceklerini basına açıkça söylemelerine rağmen sadece 3,5 yıl hapis cezasına çarptırıldı.
Bu yargılama süreci tamamlandıktan ve cezası bittikten sonra oğlunuzla ilgili planlarınız, hayalleriniz nelerdir?
Yatacağı üzerine düşünürsek belediyenin bahsettiğim durumuyla iki yıl okursa liseyi bitirmiş olacak. Üniversite okusun istiyorum. Ondan sonraki kendisinin karar vereceği durum.
Ricko Traeholt Cinayeti ve Hikmet Şahbaz Davası Hakkında Bilinmesi Gerekenler
- 19 yaşındaki Ricko Traeholt 13 Ekim 2013 tarihinde, Taastrup istasyonunda iki grup genç arasında çıkan çatışmada Turgay Yalçın tarafından bıçaklanarak öldürüldü.
- Şehir mahkemesinde yapılan duruşmada savcı Turgay Yalçın’ın 16 yıl Hikmet Şahbaz’ın ise 12 yıl hapis cezalarına çarptırılmasını talep ederken mahkeme Tugay Yalçın’a 14, Hikmet Şahbaz’a ise 10 yıl hapis cezası verildi.
- Ağır ceza mahkemesine yapılan itiraz 11 jüri üyesi ve 3 yargıçtan oluşan heyet tarafından değerlendirilerek iki Türk gencinin suçlu olduğuna ve şehir mahkemesinin verdiği cezaların onaylanmasına oy birliğiyle karar verildi.
- Aynı zamanda mahkeme öldürülen Ricko Traehold’un annesine 112 bin kron, çatışmada yaralanan 17 yaşındaki diğer gence de 20 bin kron tazminat ödenmesini kararlaştırdı.
- Mahkemenin kararına Hikmet’in babası Ali Rıza Şahbaz’ın ilk tepkisi “Deniz Özgür Uzun’u hunharca öldüren Danimarkalı gençler suçlarını itiraf ettikleri ve cezaevinden çıkınca yine bir göçmen öldüreceklerini söyledikleri halde sadece 3,4 ve 4 ‘er yıl hapis cezasına çarptırıldılar. Bizim çocuklarımıza bu kadar ağır ceza vermelerinin tek nedeni Türk oldukları için.” oldu.
- Cinayete ortaklık etmekle suçlanan Hikmet’in evine gitmek üzere geldiği istasyonda tesadüfen bir kavganın içine düştüğü savunuluyor.
- Şahbaz ailesi, istasyondaki güvenlik kamerası görüntülerini delil olarak göstermelerine rağmen savcının Hikmet’in 12 yıl hapis cezasına çarptırılmasını istemesini büyük bir adaletsizlik olarak yorumluyor.