Adli yıl açılış töreninde konuşan Yargıtay Başkanı İsmail Rüştü Cirit, önemli açıklamalarda bulundu. Yüce Divan görevinin Yargıtaya verilmesi gerektiğiyle ilgili düşüncesini paylaşan Cirit, hakim ve savcıların tutuklanması hakkında da görüşlerini dile getirdi.
Cirit’in konuşmasından öne çıkan satırlar şu şekilde:
“Bizim ülkemizde birden fazla yüksek mahkeme vardır. Ve üstünlük sıralaması da yoktur. Yüce Divan görevinin Yargıtay’a verilmesi uygun olacaktır”
“Yargıtay’ın ağır iş gücü; yargının geleceğinin iyi planlanmaması nedeniyle gerçekleşmektedir. Yargıdaki pek çok sorunun temelinde planlama ve vizyon eksiklikleri vardır”
“Elbette hakim ve Cumhuriyet savcılarının tutuklanması, adli ve idari soruşturmalara uğraması, görevden el çektirilmesi veya başkaca disiplin tedbirlerine muhatap olması, bir hukuk devleti için iftihar tablosu olamaz. Ancak her türlü cemaat-cemiyet çıkarının toplum çıkarının yerine ikame edilmesinin, hukukun bireysel veya grupsal ihtiraslara feda edilmesinin de hiç bir mazereti, açıklaması olamaz. Son yıllarda, gündemin ön sıralarında yer alan davalarda temel kurallara aykırı şekilde yapılan adli işlemler, Türk kamuoyunu ciddi şekilde meşgul etmiş ve uluslararası alanda da bunun yansımaları olmuştur. Hukuka aykırı işlemlerin hedefi olan gazetecilerin, siyasetçilerin, hakim ve Cumhuriyet savcılarının, bürokratların ve kritik noktalardaki silahlı kuvvetler mensupları ile emniyet görevlilerinin toplum ve devlet hayatı açısından taşıdıkları önem dikkate alındığında, söz konusu ihlallerin adalet sisteminin rutin işleyişinden kaynaklanan münferit hatalardan ayrı bir şekilde değerlendirilmesi gerekir.”
“Ülkemizde 7 milyon civarında ceza davası vardır. Bir o kadar davanın da hukuk mahkemelerinde olduğu, Anayasa Mahkemesi’ndeki davalar da düşünüldüğünde, sayı oldukça düşündürücü ve vahimdir. Türkiye’de her üç kişiden bir tanesi davacı ve davalı durumdadır.”
“Ceza ihtilaflarının ve suç oranlarının yıldan yıla artması, sadece yargıyı değil, eğitimcileri, toplum bilimcileri de ilgilendirmektedir”
“İhtilafları çözme konusunda hakim ve savcı konusunda ne kadar yetersiz olduğu ortadadır”
“Her devlet gibi Türkiye Cumhuriyetinin de bağımsız ve egemen bir devlet olarak varlığını sürdürmesi için kendisine yönelen tehditlere karşı mücadele etme hakkı vardır. Hiç şüphe yok ki yürütülen mücadelenin hem iç hukuka hem de hukukun genel ilkeleri ile insan haklarına uygun olması gerekir.”