Avukat Gökçem Erkuş: Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Sağlanarak Ayrımcılık Ortadan Kaldırılmalı

Haber: Taha Ahmet Özel

İstanbul Barosu Bağlı Çalışan Avukatlar Kurulu’nun düzenlediği çevrim içi yayında “İş Yerinde Kadına Yönelik Şiddet, Cinsel Taciz, Cinsel Saldırı ve Adli Raporlama Süreçleri” konuları ele alındı. Yayında konuşan İstanbul Barosu Bağlı Çalışan Avukatlar Kurulu Üyesi Avukat Gökçem Erkuş, çalışma hayatında kadınlara yönelik olumsuzluklarla ilgili önemli bilgiler aktardı.

Taciz ve Şiddet Pek Çok Faktörün Sonucunda Ortaya Çıkmakta

Çalışma yaşamında kadınlara yönelik şiddet ve taciz suçunun bir dizi durumun ve pek çok risk faktörünün sonucunda ortaya çıktığını belirten Av. Gökçem Erkuş, “Risk faktörleri toplumsal cinsiyet eşitsizlikleriyle yakından ilişkili. Şiddet ve taciz sorununun kökenleri, toplumsal cinsiyet temeline dayanan güç ve kontrol ilişkilerinde yatıyor. Aslında toplumsal cinsiyet, kadın ve erkeğe biçilmiş rollerin, cinsiyetlere bağlı olması demek. Cinsiyet kadın ve erkek arasındaki fiziksel, gözle görülebilir farkı tanımlarken toplumsal cinsiyet kadınlık ve erkeklik rolleri arasındaki farkı tanımlıyor” dedi.

Ücret Eşitsizliği Yaş İlerledikçe Artmakta

Endüstrileşme sonrasında kadınların tarım dışı sektörlerde istihdam edilmeye başlandığının altını çizen Erkuş, buna rağmen oransal açıdan kadınların çalışma hayatına daha az dahil edildiğini ifade etti. Erkuş “Bunun altında yatan nedenlerden birisi de kültürel olarak yerleştirilmiş olan cinsiyet eşitsizliği kavramıdır.” şeklinde konuştu. 

Erkuş, kadınların iş hayatında istihdam edilmelerinin olumlu bir gelişme olmasına rağmen erkeklerle aralarında önemli maaş farklılıkları yaşandığını belirtti. Bu durumu bir grafikle açıklayan Erkuş “ Cinsiyete dayalı ücret farkı yaşa göre artış gösteriyor. 20’li yaşlarda bu fark düşük seyrederken 30’lu ve 40’lı yaşlarda kadınların aleyhine bu farkın arttığını görüyoruz. Yaşam seyrimizde kadının evlilik ve doğum dönemlerine denk geldiğini gördüğümüzde aslında o dönemlerde kadının aleyhine ücret farklılığı noktasında dikkat çekici bir düzeyde artış oluyor. 60 yaş ve sonrasında ise bu fark yüzde 30 olarak en yüksek noktaya çıkıyor” şeklinde konuştu.

Mobbing İçin Yüzde 100 İspat Aranmamakta

Çalışma hayatında kadınlara yönelik mobbing hakkında ispatın çok zor olduğunun altını çizen Erkuş “İş tatminsizliği, uyumsuzluğu, iş yeri kabalığından ayıran hususun belli bir kişinin belli bir amaca yönelik hedef alınması, yapılan haksızlığın sürekli sistematik ve sık oluşundan söz edebiliriz. Cinsel taciz gibi mobbing için de Yargıtay kararları uyarınca yüzde 100’lük ispat aranmamakta. Çünkü mobbing kesin ispatlayabileceğimiz bir şey değil. Somut bir delil bırakmıyor. Bu yüzden şüpheden uzak delil aramak ceza yargılamasına aittir. Özel hukukta iş hukuku yargılamasında vicdani kanaatin oluşmasına yetecek kadar ispat yeterlidir.” değerlendirmesinde bulundu.

Av. Erkuş, iş hayatında kadınlara yönelik şiddetin ve taciz suçunu önlemek için uluslararası alanda geçerliğe sahip 190 No’lu sözleşmenin olduğunu hatırlattı. “Uluslararası alanda kabul gören 190 No’lu sözleşmeyle şiddetin etkilerinin hafifletmek için uygun önlemler belirlenmiş. Bu sözleşme sadece iş yerinde yaşanan şiddet ve taciz olaylarının maruz kalan kadınlar için değil aile içi şiddet mağdurları için de önlemler bazı koruma önlemleri alan bir sözleşme.” dedi.

190 No’lu sözleşme dışında alınabilecek önlemlerle ilgili önerilerini sıralayan Erkuş “Toplumsal cinsiyet eşitliği ve kadına yönelik ayrımcılığın önlenmesine yönelik meslek içi eğitim çalışmalarının yapılması ve bunun yazılı, görsel ve sosyal medyada işlenmesinin sağlanması, barolarda gerekli izlenime ve denetim mekanizmalarının oluşturulup raporlanması, baro bütçelerinin de cinsiyete duyarlı olarak düzenlenmesi son derece önemli” kadınların şiddet ve tacizden korunmasına yönelik farkındalık yaratmayı amaçladıklarını ifade etti.