Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu (TİHEK) Başkanı Prof. Dr. Muharrem Kılıç, Türkiye Hukuk Platformu tarafından 28 Şubat 2022 tarihinde Ankara Ulucanlar Kültür ve Sanat Merkezinde düzenlenen Tekrar ve Fark: Şubat 28 Sempozyumuna katıldı.
Sempozyumun ikinci oturumunda 28 Şubat ve Hukuk başlıklı konuşma gerçekleştiren TİHEK Başkanı Kılıç, darbe zihniyetiyle asıl yapılmak istenenin toplumun değer alanını kuşatmak olduğunu vurguladı.
28 Şubat, Yeni Nesil Bir Darbe Türü
28 Şubat darbesini, diğer darbelerden ayrışan ve yeni nesil bir darbe türü olarak tanımlayan Prof. Dr. Kılıç; siyasi tarihimizin trajik darbelerinden farklılaşan 28 Şubat’ın, özellikle aktörleri ve araçları açısından daha sofistike bir “toplumsal mühendislik” pratiği olarak tarihe geçtiğinin altını çizdi. Kılıç bu süreçte; Anayasal düzenin meşru hukuki-politik aygıtları üzerine kurulan siyasi iktidarı devirebilmek adına “simgesel şiddet” araçları kullanıldığını, siyasi iktidarın anayasallık ilkesi çerçevesinde kullandığı meşru iktidarını yok etmeye dönük bir “şiddet stratejisi” geliştirildiğini de hatırlattı.
28 Şubat döneminde din ve inanç özgürlüğü, ayrımcılık yasağı, eğitim hakkı, kamu hizmetlerine girme hakkı ve özel hayatın gizliliği başta olmak üzere çok sayıda hak alanlarına ilişkin hukuka aykırı olarak gerçekleştirilen müdahale ve ihlallerin yaşandığına dikkat çeken Muharrem Kılıç, “Bu dönemde hukukun dispolitik iktidar aracı olarak yapılandırılması, ‘millet iradesi, demokratik yönetim, hukukun üstünlüğü ve siyasal katılım’ gibi ilkelerin paralize edilmesine yol açmıştır. Hukuk devleti, hukuk güvenliği ve hukukun öngörülebilirliği gibi hukukun evrensel ilkelerini yok sayan aktivist yargı kararları yargıya olan güveni zedelemiştir.” ifadelerini kullandı.
Anayasa madde 6’da “Egemenlik, kayıtsız şartsız Milletindir. Türk Milleti, egemenliğini, Anayasanın koyduğu esaslara göre, yetkili organları eliyle kullanır. Egemenliğin kullanılması, hiçbir surette hiçbir kişiye, zümreye veya sınıfa bırakılamaz.” hükmüyle düzenleme altına alınmış olmasına rağmen egemenlik hakkının da ihlal edildiğini belirten TİHEK Başkanı Kılıç, “Öyle ki bu dönemde yasama organının MGK Bildirisi doğrultusunda hareket ettiği görülmüştür. Diğer yandan yineyargı erkine militaristik irade tarafından brifinglerle talimat verilmesi, kuvvetler ayrılığı ilkesinin ihlaline yol açmıştır.” diyerek bu dönem açısından yargısal aktivizmin/ jüriktokrasinin egemen olduğunun söylenebileceğini belirtti.
Darbeler Temelde İnsan Hakları Sorunudur
28 Şubat sürecinin hukukun araçsallaştırılması ile toplumsal düzeni derinden etkileyen kırılmalara yol açtığını, bu post-modern darbenin eğitimden çalışma hayatına, siyasetten örgütlenme özgürlüğü ve siyasi katılıma varıncaya kadar çok sayıda medeni veya siyasal hak ve özgürlüklerin kullanımını etkisizleştirdiğini örneklerle hatırlatan Kılıç, bu dönem açısından Anayasa madde 10’da güvence altına alınan ve “herkesin, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayrım gözetilmeksizin kanun önünde eşit” olduğu hükmünü içeren “kanun önünde eşitlik” ilkesinin ihlal edildiğini vurguladı.
Darbelerle; temel hak ve özgürlükler alanlarını ihlal etme, yok sayma ve bunlara ilişkin güvenceleri olağanüstü yönetim usulleriyle ortadan kaldırılmasının amaçladığını, bu yönüyle de darbelerin temel bir insan hakları sorunu olduğunun altını çizen Kılıç, Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumuna 28 Şubat mağduriyetlerine yönelik ilk başvurunun 21 Ocak 2020 tarihinde yapıldığı bilgisini paylaştı. Süreç içerisinde on iki başvuru aldıklarını, yeni başvuruların da gelmeye devam ettiğini ifade eden Kılıç; gelen bilgi ve belgeler dikkate alınarak ilgili başvuruları kapsayan ve genel değerlendirmeleri içeren “İnsan Hakları Bağlamında 28 Şubat Darbesi” konulu tematik raporun 28 Şubat 2022 tarihinde düzenlenen basın toplantısında kamuoyuyla paylaşıldığını söyledi.