Avukat Hakları Grubu’nun çevrim içi yayınında “Göç ve Kanunlar İhtilafı Hukuku” konuşuldu. Cem Acer ve Ilgın Ertaş’ın moderatörlüğünde gerçekleşen yayına Atılım Üniversitesi Göç Çalışmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Doç. Dr. Doğa Elçin katıldı.
1960’lı yıllardan itibaren Türklerin iş göçü ve beyin göçü verdiğini belirten Doç. Dr. Doğa Elçin, bu vatandaşların Türkiye ile bağının kesilmediğini ifade etti. Elçin “Bir uyuşmazlık çıktığında ya da özel hukuka dair işlem yaptıklarında bunlar milletlerarası hukuk haline geliyor. Burada Türk mahkemelerinin yetkili olup olmayacağı, uygulanacak hukukun tayinine dair pek çok sorun ortaya çıkıyor.” dedi.
Doğu Bloku Ülkelerinden Göç Alıyoruz
Türkiye’nin son yıllarda çevre ülkelerden göç aldığını aktaran Elçin “Türkiye’yi 1990’lara kadar göç veren bir ülke olarak tanımlıyorduk. 90’lardan sonra transit ülke demeye başladık. Şu anda 2021 için Türkiye çok yoğun olarak göç alan bir ülke. Özellikle Doğu Bloku ülkelerinden iş gücü göçü alıyor. Sınırına çok yakın veya sınırdaş ülkelerde hem ekonomik sorunlar hem de başka çatışma ortamları olması göçe sebebiyet veriyor. Irak, İran ya da 2011’den bu yana Suriye’den gelen büyük kitlesel akım gibi. Özellikle 2011’den 2021’e kadar Suriye’den Türkiye’ye yönelik kitlesel akın, ülke tarihinde görülmemiş büyüklükte.” değerlendirmesinde bulundu.
Milletlerarası Hukukta Sorunların Arttığını Görüyoruz
Doç. Dr. Elçin ülkede yaşayan yabancı nüfusun kalma süresi uzadıkça özel hukuka ilişkin sorunların da milletlerarası unsur haline gelmeye başladığını söyledi. Elçin “Kitlesel akınla birlikte Suriye’den gelen kişiler Türkiye’de yaşadıkça evlenip boşanıyorlar. Miras, veraset sorunları ortaya çıkıyor. Türkiye’de mal alıp satmak istiyorlar. Milletlerarası unsurlu özel hukuka ilişkin problemlerde büyük bir artış var. Bunu aslında yargı kararlarına çıkarmakta mümkün. Özellikle 2015 yılından sonra Kanunlar İhtilafı Hukuku alanında Yargıtay kararlarını çok daha fazla görmeye başladık. Önceden bazı konularda neredeyse karar bulamazken şimdi kararlara yetişemez hale geldik. Bu da sorunların arttığını gösteriyor.” dedi.
Hakim, Doğru Hukuku Bulmak ve Uygulamak Zorunda
“Kanunlar ihtilafında uygulanacak maddi hukuk, Türk Hukuku dışındaysa yabancı hukuk düzenini tespit etmek ve doğru uygulamak hakimin görevi” diyen Elçin “Yabancı bir hukuk düzenini bulmak, anlamak, içerisinde olduğu sistematiğe göre karar vermek aslında hâkim için epey çetrefilli bir faaliyet. Burada hâkim taraflardan yardım isteyebilir. Ama tarafların mahkemeye sunacağı belgeye bağlı değil. Taraflardan yardım alamazsa kanunun verdiği emredici hükümlerden dolayı yetkili yabancı hukuku bulmak ve doğru uygulamak zorunda.” ifadelerini kullandı.
Uluslararası İşgücü Kanunu Ulusal Hukuk Kuralı Olarak Uygulanır
Elçin, devlete ait menfaatlerin korunduğu alanların çoğunlukla doğrudan doğruya uygulandığı alanlar olduğunu belirtti. “Menfaatler bir ülkenin ekonomik, sosyal ya da siyasi varlığı için milletlerarası unsurlu olsun ya da olmasın tüm ilişkilerde doğrudan doğruya uygulanır” diyen Dr. Elçin bu durumu bir örnekle açıkladı:
“Bireysel iş sözleşmeleri özel hukuka tabidir ve milletlerarası unsurlu olabilir. Milletlerarası unsurlu olduğunda da eğer bir uyuşmazlık varsa uygulanacak hukukun tayin edilmesi gerekir. Ama bir yabancının Türkiye’de çalışma izni almasının gerekip gerekmediği doğrudan doğruya uygulanan kararlarla tespit edilir. Uluslararası İş Gücü Kanunu milletlerarası unsurlu meselelerde ulusal bir hukuk kuralı olarak doğrudan doğruya uygulanır” diyerek konuyu detaylı bir şekilde aktardı.
Hüküm ve Sonuçlarda Müşterek Milli Hukuk Öngörülmekte
Doğa Elçin taraf menfaatlerinde nişanlılık ve evlilik ilişkilerinin bağlama noktasının ilk olarak milli hukuk olduğunun altını çizdi. Elçin “Kanun koyucunun ilk sırada milli hukuku uyguladığını görüyoruz. Nişanlanma ehliyet ve şartları bakımından taraflardan her birinin nişanlanma anındaki milli hukuku uyguluyor. Ama hüküm ve sonuçları bakımından da eğer varsa müşterek milli hukuku uygulama eğiliminde. Ama geçmişten bugüne Türkiye’nin göç veren bir ülke olması esas alınmış ve hep bağlama hukuku olarak milli hukuk ilk sıraya konulmuş.” diyerek bu süreçte uygulanan hukukun milli hukuk olduğunu ifade etti.
Elçin konuyla ilgili olarak sözlerine şunları ekledi: “Evlilik ve genel hükümlerinde aynı kaygıların olduğunu görüyoruz. Evlenmenin ehliyet ve şartları bakımından taraflardan her birinin evlenme anındaki milli hukuku uygulanmış. Ama hüküm ve sonuçları bakımından varsa yine müşterek milli hukukun uygulanması öngörülmüş”