Türk Borçlar Kanunu’nun 72. Maddesi Işığında Haksız Fiillerde Zamanaşımı

Mustafa Yusuf Uslu*

Haksız fiil sonucu zarar gören kişinin alacak hakkı, kanunda öngörülen süreler içinde dava edilmezse zamanaşımına uğramaktadır. Daha doğrusu kanunda belirtilen süreler geçtikten sonra açılan davaya karşı davalı, zamanaşımı def’ini ileri sürmesi sonucu zarar gören taraf artık zararı isteme hakkını kaybetmektedir. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 49. ve sonraki maddelerinde haksız fiillerden doğan borç ilişkileri düzenlenmiş TBK m. 72/1’de ise ‘‘Tazminat istemi, zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak iki yılın ve her hâlde fiilin işlendiği tarihten başlayarak on yılın geçmesiyle zamanaşımına uğrar. Ancak, tazminat ceza kanunlarının daha uzun bir zamanaşımı öngördüğü cezayı gerektiren bir fiilden doğmuşsa, bu zamanaşımı uygulanır.’’ hükmüyle haksız fiil sebebiyle tazminat davası açma hakkına sahip kimselerin uyması gereken zamanaşımı süreleri düzenlenmiştir. Öngörülen bu süreler hem maddi hem manevi tazminat istemi hakkında uygulanmaktadır.

TBK m. 72/1’de üç türlü zamanaşımı süresi öngörülmüştür. Bunlar:

  1. İki yıllık subjektif (nisbi) zamanaşımı süresi
  2. On yıllık objektif (mutlak) zamanaşımı süresi
  3. Ceza Zamanaşımı süresi

İki Yıllık Subjektif (Nisbi) Zamanaşımı Süresi:

Bu süre, haksız fiilden zarar görenin, zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten itibaren işlemeye başlayacaktır. ‘‘Zararın öğrenilmesi’’ konusunda öğretide farklı görüşler ileri sürülmüştür. Bunlardan bir kısmı zamanaşımının başlayabilmesi için zararın varlığının öğrenilmesini yeterli bulurken bir kısmı da zararın varlığının öğrenilmesinin yeterli olmayacağını, zarar görenin; zararın varlık ve niteliğini, kapsamını öğrenmesi gerektiğini söylemiştir. Yargıtay 21. Hukuk Dairesinin 10/4/2017 tarihli ve E.2016/185, K.2017/2949 sayılı kararında ‘‘zarar görenin zararı öğrenmesi demek, zararın varlığı, mahiyeti ve esaslı unsurları hakkında bir dava açma ve davanın gerekçelerini göstermeye elverişli bütün hal ve şartları öğrenmiş olması demektir.’’ demekle doktrin tarafından da kabul edilen görüş olan 2. görüşü destekler nitelikte olup zararın öğrenildiği tarihin, zararın niteliğinin ve diğer esaslı unsurları hakkında yeterli bilgiye sahip olunduğu tarih olarak anlaşılması gerektiği belirtilmelidir. Eğer zarara uğrayan tüzel kişi ise zamanaşımı, dava açmaya yetkili organın zararı öğrendiği tarihten itibaren başlamaktadır. Keza zarar devam ettiği sürece zamanaşımı süresi işlemeye başlamaz. Çünkü haksız fiil devam etmekte ve zararın miktarı ortaya çıkmamaktadır. Bir diğer şart ise ‘‘Tazminat yükümlüsünün öğrenilmesidir.’’ Bu hususta da zarar görenin zarar veren hakkında şüphesi yeterli olmayıp kesin bilgisi gerekmektedir.

On Yıllık Zamanaşımı Süresi:

Üst sınır olarak tabir edebileceğimiz bu on yıllık zamanaşımı süresi, olay tarihinden yani haksız fiilin gerçekleştiği tarihten itibaren işlemeye başlamaktadır. Zamanaşımı süresinin başlaması için haksız fiil tamamlanmalıdır. Haksız fiil devam etmekte ise iki yıllık sürede olduğu gibi burada da süre işlemeye başlamamaktadır. Eğer zarar gören, on yıllık süre geçtikten sonra zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrenmişse artık iki yıllık zamanaşımı süresinden yararlanamayacaktır. Çünkü uzun zamanaşımı süresi dolmuştur. Zarar gören, zararı ve tazminat yükümlüsünü on yılın bitimine yakın bir tarihte öğrenmiş ise kısa süre, iki yıl değil on yıllık sürenin tamamlanmasında kalan süreyle sınırlıdır. On yıllık sürenin, zamanaşımını kesen sebeplerle kesilmesi mümkündür. Eğer ki, on yılın dolmasına az bir süre kalmışken iki yıllık süre işlemeye başlamış ve bu arada kesme sebeplerinden biri gerçekleşmiş ise, yeni bir iki yıllık süre işlemeye başlayacaktır. 

Ceza Zamanaşımı Süresi:

TBK m. 72/1’ de geçen ‘‘…Ancak, tazminat ceza kanunlarının daha uzun bir zamanaşımı öngördüğü cezayı gerektiren bir fiilden doğmuşsa, bu zamanaşımı uygulanır.’’ hükmü gereğince hem tazminat sorumluluğunu gerektiren hem de ceza kanunlarına göre suç teşkil eden bir eylemin farklı zamanaşımı sürelerine tabi olduğu durumlarda ve cezayı gerektiren haksız fiiller için ceza kanunlarında daha uzun bir zamanaşımı süresi öngörülmesi hâlinde, tazminat davasında ceza kanunlarındaki zamanaşımı süreleri uygulanır.

Ceza hukukunda ‘‘dava zamanaşımı’’ ve ‘‘ceza zamanaşımı’’ olmak üzere iki tür zamanaşımı vardır. Haksız fiillere uygulanacak olan ceza kanunlarındaki daha uzun süreli zamanaşımı “ceza zamanaşımı” olarak ifade edilmektedir. Bu ifadeyle kastedilen, TCK m. 68’de yer alan teknik anlamdaki “ceza zamanaşımı” değil; TCK m. 66’da düzenlenen “dava zamanaşımı” süreleridir. Haksız fiillerde ceza zamanaşımının uygulanması için bazı şartlar gerekmektedir. Bunlar:

1-Haksız fiil aynı zamanda suç teşkil etmelidir: Ceza zamanaşımı süresinin uygulanabilmesi için öncelikle tazminat sorumluluğuna neden olan fiilin aynı zamanda ceza kanunlarına göre suç teşkil etmesi gerekir. Bu kapsamda suçun niteliği önemli değildir. Eğer ortada suç teşkil eden bir eylem yoksa, iki ve on yıllık hukuk zamanaşımı süreleri uygulanır.

2-Fiil için Ceza Kanunlarının öngördüğü zamanaşımı süresi, TBK m. 72’de düzenlenen sürelerden daha uzun olmalıdır: Ceza davası zamanaşımının uygulanması için ceza zamanaşımı süresinin hem on hem de iki yıllık süreyi geçmesi şart değildir. Sadece birini geçmesi geçtiği sürenin uzaması için yeterlidir. Örneğin, ceza zamanaşımı süresi on yedi yıl olup fiilin gerçekleştiği tarihte zararı ve tazminat yükümlüsü kişiyi öğrenen zarar gören, iki yıl değil on yedi yıl içinde dilediği vakit dava açabilecektir. Ceza davası zamanaşımı süresi, iki yıllık zamanaşımı süresinden uzun, on yıllık zamanaşımı süresinden kısa ise, bu durumda sadece iki yıllık zamanaşımı süresi uzamakta on yıllık zamanaşımı süresinde bir değişiklik olmamaktadır. Örneğin, ceza zamanaşımı süresinin dokuz yıl olduğu bir olayda, zarar gören, zarar ve tazminat yükümlüsünü öğrenmesinden itibaren iki yıldan fazla bir süre geçmiş olsa bile, eğer olayın üzerinden dokuz yıl geçmemişse tazminat davası açabilecektir.

Ceza zamanaşımının uygulanacağı kişilere de değinmek gerekirse bunlar:

  • Tüzel kişi organlarının cezayı gerektiren bir haksız fiil işlemesi hâlinde, tüzel kişiler aleyhine açılan tazminat davalarında uygulanır.
  • Zarar görenin, araç işletenin sigortacısına karşı sahip olduğu dava hakkında uygulanır.
  • Cezayı gerektiren bir haksız fiilden sorumlu olan kişinin ölmesi hâlinde, ceza davası zamanaşımının bu kişinin mirasçılarına karşı açılan tazminat davalarında uygulanır.
  • Bir kişinin cezayı gerektiren bir fiili nedeniyle, başka bir hukuki sebebe bağlı olarak tazminat sorumlusu olan üçüncü kişilerin (adam çalıştıran, ev başkanı) cezai sorumlulukları bulunmadığı sürece, onlara yöneltilen tazminat taleplerinde ceza davası zamanaşımının uygulanmaması gerekir. Fakat Yargıtay vermiş olduğu bazı kararlarında trafik kazalarında ceza davası zamanaşımının, motorlu araç işleten açısından da uygulanacağı yönünde kararlar vermektedir.

    Daimi Def’i Olarak Zamanaşımı

    TBK m. 72/2’e göre: ‘‘Haksız fiil dolayısıyla zarar gören bakımından bir borç doğmuşsa zarar gören, haksız fiilden doğan tazminat istemi zamanaşımına uğramış olsa bile, her zaman bu borcu ifadan kaçınabilir.’’ Bu kaçınma hakkı “Daimi def ’i” veya ‘‘Haksız fiil def’i’’ olarak adlandırılmaktadır. Daimi def’i, bir kimsenin aldatma ve korkutma ile borç altına girmesi sonucu aldatmanın öğrenilmesinden ve korkutmanın ortadan kalktığı andan itibaren sözleşmeyi iptal etmek için kanunda öngörülen bir yıllık süreyi kaçırması durumunda kişiye, borcu ifadan kaçınma hakkını sağlayan bir def ’i hakkıdır. Böylelikle borçlu, sürekli olarak haksız fiilden doğan borcunu yerine getirmekten kaçınabilir. Fakat haksız fiil sonucu zarar gören kişi, aldatmayı bir yıl geçmeden öğrenirse veyahut korkutmanın etkisinin ortadan kalktığı andan itibaren bir yıl geçmemiş ise söz konusu def’i hakkına başvurmasına gerek kalmadan TBK m. 39 uyarınca bir yıl içerisinde iptal hakkının kullanması ile borcun geçerli hale gelmesini önleyebilecektir.


    *Mustafa Yusuf Uslu Hakkında: 2003 yılında Ankara’da doğdu. Masa tenisi sporunda il ve bölge dereceleri elde etti. Şehit Ali Anar Anadolu Lisesinden birincilikle mezun olduğu 2021 yılında Selçuk Üniversitesi Hukuk Fakültesini (SÜHF) kazandı. SÜHF’daki eğitimine devam eden Uslu, 2023 yılı itibarıyla İstanbul Üniversitesi AUZEF Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümünde okumaktadır.