Bilindiği üzere, Türkiye Cumhuriyeti hukuk sistemi Civil Law veya Roman Law da denilen Kıta Avrupası hukuk sisteminin temel ilkeleri ve sistematiği etrafında müteşekkil olmuştur. Türkiye’de avukatlık mesleği ve düzenlemeleri yasal düzenleme halinde bir “avukatlık kanunu” etrafından şekillenmiş ve meslek örgütü olarak barolar ve Türkiye Barolar Birliği öngörülmüştür.
Sistematik olarak Kıta Avrupası hukuk sisteminden çok büyük ölçüde değişik özellikler taşıyan Anglosakson hukuk sisteminin egemen olduğu ülkeler arasında ise avukatlık sistemi çeşitli değişiklikler göstermektedir. Çalışmamızda her iki hukuk sisteminde yer alan ülkelerden örnekler verilerek bir karşılaştırma yapılması sağlanacaktır.
Türkiye’de avukatlık sistemi nasıl?
- Avukatlığın Mahiyeti, 1136 sayılı 19.03.1968 tarihli Avukatlık Kanunu 1. Madde de “Avukatlık, kamu hizmeti ve serbest bir meslektir. Avukat, yargının kurucu unsurlarından olan bağımsız savunmayı serbestçe temsil eder.” şeklinde açıklanmıştır. Türkiye’de avukat olabilmek için dört yıllık hukuk fakültesini bitirdikten sonra avukatlık stajını tamamlamak gerekmektedir. Avukatlık stajı, Avukatlık Kanunu 15. Maddeye göre ilk 6 ayı mahkemelerde, ikinci 6 ayı en az beş yıllık kıdeme sahip avukat yanında olmak üzere 12 aydır. 2019 yılı yargı reformu paketi ile avukat olabilmek için avukatlık sınavı getirildi. Henüz usulü ve ne zaman uygulanacağı belli olmasa da artık staj öncesi yapılacak avukatlık sınavında başarılı olma şartı aranacaktır. Hukuk fakültesi mezunları ancak bu sınavı başarıyla geçerlerse stajlarını başlatabileceklerdir. Sınav ile ilgili usul ve detaylar kısa süre içinde kanun ve yönetmeliklerce tamamlanacaktır.
- Türkiye’de avukatlık bir kamu hizmeti ve serbest meslek olarak kabul edilmektedir. Avukatlar, hâkim ve savcılar gibi yargı erkinin kurucu unsur olup bağımsız savunmayı serbestçe temsil ederler (Av. K. m. 1). Kural olarak bağımsız olan avukatların devlet kurumlarında ve özel işletmelerde çalışmaları mümkündür.
- Türkiye’de hukuki meselelerde görüş bildirmek, mahkeme, hakem veya yargılama yetkisi bulunan diğer organlar huzurunda gerçek ve tüzel kişilere ait hakları dava etmek ve savunmak, adli işlemleri takip etmek, bu işlere ait bütün evrakı düzenlemek, yalnız baroya kayıtlı avukatların yapabileceği işlerdir.
- Ülkemizde de avukatların meslek kuruluşu Baro adıyla bilinir ve ancak bu kuruluşa üye olanlar avukatlık yapabilirler. Resmî kurumlarda çalışan avukatların barolara üye olma zorunlulukları yoktur. Türkiye Barolar Birliği, baroların üye olduğu kuruluştur.
- Avukatlık Kanunu m.77‟e göre bölgesi içinde en az otuz avukat bulunan her il merkezinde bir baro kurulur. Kurulmuş barolardaki avukat sayısının otuzun altına düştüğü veya baro kurulamayan yerlerin en yakın baroya bağlanmasına veya bunların birleştirilerek bir baro kurulmasına ve merkezlerinin belirlenmesine Türkiye Barolar Birliği tarafından karar verilir. İşte “aynı baroya kayıtlı olma” şartındaki aynı baro kavramı da Av.K.m.77‟e göre Türkiye Barolar Birliği tarafından tescilleri yapılan barolar dikkate alınarak değerlendirilir. Her il merkezinde 1 baro kurulur diyerek kanun aynı merkezde iki veya daha fazla baro kurulmasını engellemiştir.
- Avukatlık Kanununa göre avukatların iş elde etmek için reklam sayılabilecek her türlü teşebbüs ve harekette bulunmaları ve özellikle tabelalarında ve basılı kâğıtlarında Avukat unvanı ile akademik unvanlarından başka sıfat kullanmaları yasaktır.
- Türkiye’de avukatların yapamayacağı yasaklı hallerden birisi de, Anonim, limited, kooperatif şirketlerin ortaklığı, yönetim kurulu başkanlığı, üyeliği ve denetçiliği ve komandit şirketlerde komanditer ortak olamayacak olmalarıdır. Bu durum avukatlık bürolarının birer hukuk şirketi olarak çalışmalarına engel olmaktadır
Sonuç ve Öneriler
Türk hukukundaki avukatlık anlayışının Anglosakson hukuk düzenlerindeki avukatlık anlayışıyla arasında çok büyük farklar olduğu görülmektedir. Bu meyanda, liberal bir düzen benimsemiş olan bu hukuk düzenindeki ülkelerdeki genel olarak hukukçuya, özelde de avukata duyulan saygı ve avukatların toplumdaki saygınlığının seviyesi incelendiğinde, Türk hukuk sistemindeki kısıtlamaların dünya örnekleri ve hukuk piyasası şartlarıyla bağdaşmadığı açıktır.
Avukatların Reklam Yapma Yasağı İle İlgili
Dünyanın çeşitli devletlerinden verdiğimiz örneklerde avukatlık hukukundaki reklam serbestisi, avukatlığın etik kurallarına mevzuat içerisinde verilen değerin boyutu, bu kutsal görevin; belirtilen serbestileri içeren düzen kapsamında ticarileşip yozlaşmasını değil, profesyonel ve sağlıklı bir hizmet haline gelmesini sağlamıştır. Dolayısıyla Türkiye’de yeni avukatlık düzenlemesinde bu hususlara dikkat edilmesi önem arz etmektedir. Reklam vermek ve tanıtım yapmak avukatların yaptıkları iş göz önüne alındığında bir engel olarak önlerinde durmamaları gereken bir husustur.
Avukatlık Bürolarının Şirketleşebilmesi ile ilgili
Günümüz hukuk dünyasında pek çok devlet avukatların bürolarını birer büyük şirketlere çevirmesine engel olmadığı gibi bunun önünü açıcı girişimlerde bulunmaktadır. İngiltere ve ABD başta olmak üzere pek çok devlette hukuk alanında hizmet gösteren avukatlardan oluşan ve klasik bir avukatlık bürosunun yaptığı her şeyi daha profesyonel bir anlayışla ve daha derli toplu yapan şirketler mevcuttur. Bu alanda ülkemizde avukatların önünü açacak bir kanun değişikliğine ihtiyaç vardır.
Arabuluculuk ve Uzlaşma Konuları ile İlgili
Dünya hukuk sisteminde oldukça yaygın olan ve avukatlara verilmiş bir yetki olarak ortaya çıkan Arabuluculuk görevi ülkemizde de bu hassasiyet gereği kıdem için gerekli olan 5 yıllık süre kaldırılmalıdır. Uzlaştırma görevinin ise yine bu minvalde sadece hukuk fakültesi mezunlarına verilmesi gerekmektedir. Bu konuda yasal düzenleme yapılmalıdır.
Avukatların Noterlik Faaliyetleri ile İlgili
Dünyada pek çok ülkede avukatların noterler gibi yetkilere sahip olduğu görülmektedir. Türkiye’de noterler genel olarak avukatların yapması gereken işlemleri yapmaktadırlar ve sayıları özellikle az tutulmaktadır. Noterlere tanınan yetkilerin önüne geçilmesi bu konuda TBB’nin daha etkin olması gerekmektedir. Noterlerin yaptığı işlemlerde Avukatın rolü arttırılmalıdır. Avukatlara da münhasıran noterler tarafından yapılan ve resmiyet kazandırılan sözleşmelerin yapabilme yetkisi, ihtarname keşide etme, aslı gibidir vb. belgeleri düzenleme ve tebligat çıkarma yetkisi verilmelidir.
Stajyer Avukatların Mali Hakları ile İlgili
Stajyer avukatlara stajları boyunca yeterli ve düzenli şekilde burs imkanı tanınmalı ve bu burs geri ödemesiz avukat meslektaşlarının stajyer avukatlara bir yardımı olarak düzenlenmelidir. Avustralya’da avukat stajyeri, yanında staj yaptığı avukatın sigortası altındadır. Fransa’da da devletin sosyal güvencesi altına alınmıştır. Avustralya’daki bu sistem, ülkemizde de uygulanarak avukat stajyerlerinin sosyal güvenlik problemine çözüm getirilebilir. Çek Cumhuriyeti’nde ise stajyer ve avukatın yapmış olduğu anlaşmaya dayanarak belli bir maaş kararlaştırılabilmektedir. Ek olarak eğer gerekliyse avukat, stajyerinin barınma ve yemek masraflarını da karşılamaktadır. Avukat stajyerinin ekonomik anlamda temel ihtiyaçlarını karşılayacak durumda olması, avukatlık stajının verimini, toplumdaki insanların avukatlara yönelik bakışını ve avukatlık mesleğine duyulan saygıyı bire bir etkileyecektir.
Avukatlık Barolarının Aynı Yerde Birden Fazla Olabilmesi Durumu ile İlgili
Avukatın bir serbest meslek kuruluşuna üye olması ve bu üyelikten güç/yetki alması onun bağımsızlığının teminatını teşkil etmekte olup barolar da avukatın bağımsızlığını sağlama konusunda önemli bir role sahip olmalıdırlar. Mesleğin kendini denetlemesi, avukatın bireysel olarak bağımsız olması için büyük önem taşımaktadır. Bilineceği gibi bağımsızlığa sahip olmayan toplumlarda avukatlar özgürce müvekkillerinin davasını takip edemez ve hatta takip ettikleri davalar için hapis cezası ile cezalandırılabilmekte ve hatta ölmektedir.
Dünyada gelişmiş hemen hukuk sistemi öncelikle yasaklayıcı değil daha ziyade özgürlükçü bir yapılanma prensibini benimsemektedir. Yargının üçlü kutsal ayağının en önemlisi belki de savunmayı temsil eden avukatlardır. Çünkü kutsal olan yargılanmak değil savunulmaktır. Hal böyle iken kutsallık atfedilmiş bir işi yapan meslek temsilcilerinin sadece tek bir mesleki oda altında tekçi bir anlayışa mahkûm edilmeleri kendilerini savunmaktan bile aciz duruma getirebilmektedir. Dünya’da bu konuda belli ülkeler Baro yapılanmasını hiç yapmamışken, bazıları ise aynı bölgede veya ilde belli sayıya ulaşacak olan avukatların kendi barolarını kurabileceklerini kabul etmiştir. Aynı ilde bile olsa belli sayı altında toplanmış olan avukatlar kendilerini daha iyi ifade edebileceklerini düşündükleri ve diğer görüşler altında baskı duymayacakları bir sistemin içerisinde yer almak isteyebilirler. Hele ki üye sayısı çok fazla olan bazı barolar için bu durum aciliyet olarak görülmelidir. İstanbul Barosu üye sayısı itibariyle Dünyanın en büyük Barosu olarak kabul edilmektedir. Bu muazzam birlikteliğin daha sağlıklı olması ve daha mesleki gereksinimlerini yerine getirebilmesi adına bölünerek faaliyet göstermesi daha faydalı olacaktır.
*Bu bölüm, Türkiye Hukuk Platformu tarafından hazırlanan “Karşılaştırmalı Hukuk Sistemlerinde Avukatlık Mesleğinin Düzenlenme Usulleri” raporundan alınmıştır. Raporun tamamına buradan ulaşılabilir.